Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tâ-Hâ 65-76. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
65 . (Sihirbazlar:) “Ey Mûsâ! (Sen önce hünerini ortaya) atacak mısın, yoksa önce atan biz mi olalım?” dediler.
66 . (Mûsâ:) “Hayır, siz atın!” dedi. (Onlar hünerlerini ortaya atınca, Mûsâ) bir de baktı ki, yaptıkları sihirden dolayı kendisine, onların ipleri ve sopaları gerçekten sür‘atle gidiyor gibi görünüyor!
67 . Bu yüzden Mûsâ, (halkın bu sihirlere kanabileceği endişesiyle) içinde bir çeşit korku duydu.
68 . (Biz kendisine:) “Korkma! Hiç şübhesiz üstün (gelecek) olan ancak sensin!” dedik.
69 . “Sağ elindekini (yere) bırak da (onların özenerek) yaptıkları şeyleri yutsun! Yaptıkları sâdece bir sihirbaz hîlesidir. Hâlbuki (böyle göz boyayan) sihirbaz, her nereye varsa kurtuluşa ermez (maksadına sihirle ulaşamaz).” (*)
70 . (Mûsâ’nın asâsı bir ejderha olup, bütün ip ve değnekleri yutunca) sihirbazlar hemen secde eden kimseler olarak, yere kapandılar: “(Biz) Hârûn’un ve Mûsâ’nın Rabbine îmân ettik!” dediler.
71 . (Fir‘avun:) “(Ben) size izin vermeden ona îmân ettiniz, öyle mi? Şübhesiz ki o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Öyle ise (ben de), mutlakā ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve sizi şübhesiz hurma dallarına asacağım! Böylece hangimizin azâbı daha şiddetli ve daha devamlıymış, kat‘iyen bileceksiniz!” dedi.
72 . (O sihirbazlar ise) dediler ki: “Seni, bize gelen apaçık mu‘cizelere ve bizi yaratana aslâ tercîh etmeyiz; artık ne hüküm vereceksen ver! (Sen) ancak bu dünya hayâtında hükmedersin!”
73 . “Şübhesiz biz, Rabbimize îmân ettik ki, günahlarımızı ve bizi kendisine zorladığın bu sihirden bizi bağışlasın! Allah(’ın mükâfâtı) hayırlı ve (azâbı) daha devamlıdır!” (dediler).
74 . Şu muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr (kâfir) olarak gelirse, artık şübhesiz ona Cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de yaşar!
75 . Kim de O’na gerçekten sâlih ameller işlemiş bir mü’min olarak gelirse, işte onlara da en üstün dereceler vardır. (**)
76 . (Onlar için) altlarından nehirler akan, içinde ebedî olarak kalıcı oldukları Adn Cennetleri vardır. İşte (günahlardan) temizlenenlerin mükâfâtı budur!
(*) “Zamân-ı Mûsâ Aleyhisselâm’da sihir ve zamân-ı Îsâ Aleyhisselâm’da tıb revacda idi. Mu‘cizelerinin mühimmi o cinsten geldi.” (Zülfikār, 25. Söz, 4)
(**) “(Ey insan!) Sen burada misâfirsin ve buradan da diğer bir yere gideceksin. Misâfir olan kimse, berâberce götüremeyeceği bir şeye kalbini bağlamaz. Bu menzilden (yerden) ayrıldığın gibi, bu şehirden de çıkacaksın. Ve kezâ bu fânî dünyadan da çıkacaksın. Öyle ise, azîz (şerefli) olarak çıkmaya çalış! Vücûdunu (varlığını) Mûcidine (yaratanına) fedâ et! Mukābilinde (karşılığında) büyük bir fiyat alacaksın! Çünki fedâ etmediğin takdirde, ya bâd-ihevâ (boşu boşuna) zâil olur (ayrılır), gider; veya O’nun malı olduğundan yine O’na rücû‘ eder (döner).” (Mesnevî-i Nûriye, Habbe, 104)