Risale Haber-Haber Merkezi
İlahiyatçı-Yazar Peyman Ünügür’ün İran izlenimlerinin dördüncü bölümü:
HANIMLAR İÇİN KURULMUŞ OLAN CÂMİATU’Z-ZEHRA
3 Kasım
Bugün oldukça dolu bir gün oluyor bizim için. Hanımlar için kurulmuş olan Câmiatu’z-Zehra’ya gidiyoruz öncelikle. Burası devrim sonrası İran’ın ilk lideri olan Humeyni’nin isteği üzerine inşa edilmiş. Her türlü gereksinimleri sağlanmak suretiyle, hanımların ulum-u diniyeden uzak kalmamaları hedeflenmiş. Oldukça büyük bir alana kurulmuş olan üniversitede tabir yerindeyse yok yok.
Büyük bir kütüphane, içinde yüzme havuzu basketbol sahası olan bir spor merkezi, yaklaşık iki bin öğrencinin kalabileceği bir yurt, annelerin çocuklarını gönül rahatlığıyla bırakabilecekleri bir kreş ve yurtta kalan öğrencilerin yakınları, onları ziyarete gelince kalabilecekleri bir misafirhane bunlardan ilk aklıma gelenler. Hanımlar için sağlanan bütün bu olanakları daha cazip hale getirense, burada öğrenim gören öğrenciler için hepsinin ücretsiz olması. Yol ve kırtasiye masrafları da buna dahil. Dolayısıyla din ilimlerini öğrenmek isteyen hanımların burada öğrenim görmemek için neredeyse hiçbir mazeretleri kalmıyor.
TÜRKİYE’DE ÖĞRENCİLER KAZANÇ KAPISI OLARAK GÖRÜLÜYOR
Aslında saydığım bu olanaklar, İran’daki bütün üniversitelerde büyük oranda geçerliymiş sonradan öğrendiğimiz kadarıyla. Bu olanaklardan yabancı ülkelerden gelen öğrencilerin de aynı şekilde yararlanması mümkün olduğu için, birçok ülkeden oldukça fazla sayıda yabancı öğrenci mevcut üniversitede. Devlet eğitime gerçekten çok önem veriyor ve eğitime ayırdığı dev bütçeyle de bunu göstermiş oluyor kısacası. İster istemez bu durumu ülkemizdeki eğitim sistemiyle karşılaştırıyoruz. Türkiye’de değil yabancı öğrencilerden yurt ücreti almamak, kendi öğrencilerini hemen her alanda bir kazanç kapısı olarak gören bir eğitim sistemi mevcut hâlihazırda.
Sayıları çok olmamakla birlikte Türkiye Caferilerinden de öğrenim görenler var Camiatu’z-Zehra’da. Bugün bize yardımcı olan Meryem de bunlardan biri. Ailesi İzmir’de olan Meryem buraya üç buçuk yıl önce gelmiş ve bu sene onun Camiatu’z-Zehra’daki son senesi. Söylediğine göre burada eğitime başlamak için öncelikle altı aylık bir dil eğitiminden geçmek gerekiyor. Sonrasında yabancı öğrenciler için dört yıllık genel bir ilahiyat eğitimi mevcut. İranlı öğrencilerinse bu dört yıllık süreci yalnızca tefsir, hadis, fıkıh gibi müstakil ilimlerin derslerini kapsayan bir program dahilinde tamamlamaları mümkün.
ŞİİLER HOR GÖRÜLMEKTEN VE DIŞLANMAKTAN MUZDARİP
Meryem’le Ehl-i Sünnet ve Şia üzerine konuşma fırsatı da buluyoruz. Bu konuşmadan edindiğimiz kanaate göre Şiiler Ehl-i Sünnet’le ilişkilerinde özellikle, farklılıklarına saygı gösterilmeyerek hor görülmekten ve dışlanmaktan muzdarip. En basitinden topraktan yapılan mühür dedikleri kalıplar üzerine secde ettikleri için, Türkiye’de birçok kez Sünniler tarafından puta tapmakla itham edildikleri üzülerek söylüyor Meryem. Secde ederken bu toprak kalıpları kullanmaları, imamları aracılığıyla gelen bir hadise dayanıyor ve onlara göre vacip.
ÖNYARGILAR BİZİ KAYGILANDIRMIŞTI
Aynı durumun tam tersi yönde de mevcut olduğunu, İran’da tecrübe ettiğimiz örnekler üzerinden ifade ediyoruz biz de. Mesela karşılaştığımız bazı Şiiler, Sünnilerin hiçbir şekilde Hz. Ali, Hz. Fatıma ve onların soyundan gelen kimselere muhabbet beslemediklerine ve hatta Kerbela’nın yıl dönümüne denk gelen Aşure gününde, Kerbela olaylarını kutlamak için şenlikler düzenlediklerine inanıyor, bu yüzden onlara buğz ediyorlar. Hanım-ı Rezai’nin Ehl-i Beyt imamlarının isimlerinin Türkiye’de yaygın kullanıma sahip olduğunu öğrendiğindeki şaşkınlığıysa bizi gerçekten bu önyargılar konusunda oldukça kaygılandırmıştı.
Sonuç itibariyle, iki tarafın da birbirine ön yargıyla yaklaşmaması gerektiği ve karşılıklı ilişkilerin taassubu bir kenara bırakmak suretiyle geliştirilmesi gerektiği noktasında hemfikiriz.
İMAM MEHDİ’NİN YENİDEN ZUHUR EDECEĞİ YER
Câmiatu’z-Zehra’dan sonraki durağımız Şia’nın Kum’daki bir diğer önemli ve kutsal mekanı olarak kabul edilen Cemkerân. Rivayetlere hicrî 260 senesinde gaybete çekildiğine inanılan on ikinci imam İmam Mehdî, bundan otuz üç sene sonra bugün Cemkerân mescidinin olduğu yerde ortaya çıkmış ve huzuruna çağırttığı Şeyh Hasan b. Müslih el-Cemkerâni’ye, giderleri İmam’ın kendi mülkü olan bir araziden temin edilmek üzere, bulundukları yere bir mescit inşa ettirmesini emretmiştir.
İmam Zaman mescidi olarak da bilinen bu mescitte Şiiler, yapıldığı zamandan günümüze kadar birçok sırlı olayın gerçekleştiğine inanmaktadırlar. Onlara göre bu mescitle ilgili Hz. Ali’nin de gaybi haberleri mevcuttur. İmam Mehdi’den geldiğine inandıkları şu rivayet de Şiiler için buranın değerini bir kat daha arttırmaktadır:
“Halka, buraya gelmelerini ve buraya değer vermelerini söyle. Burada dört rekât namaz kılsınlar. İki rekâtını 'mescidin tahiyyet namazı' niyetiyle kılsınlar. (…)Kim bu iki namazı kılarsa, Kâbe'de namaz kılmış gibi olur."
Aynı zamanda Şia’nın bazı rivayetlerinde bu mescidin İmam Mehdi’nin yeniden zuhur edeceği yer olduğu belirtildiği için, tıpkı Harem-i Mâsume gibi burası da Şiilerin yoğun ilgisine mazhar olmaktadır.