O Fransızları Filistin’e göndersek şiddet ne imiş görseler. Bir ellerine güvercin, bir ellerine zeytin dalı, beyazdan bir elbise giydirsek; “biz barış için geldik” deseler!
Ara koridor, tampon bölge, bir hat çizseler; o çizgiden yürüseler sessiz ve silahsız! Silahlı israiloğulları, silahsız ismailoğulları; öldüren kim, ölen kim gözleriyle görseler. Sonra seslerini dünya duyacak şekilde yükseltseler; “Durun zülüm kaçkını zalimler durun; Öldürdüğünüz insanlığınız, katlettiğiniz insaniyetiniz” deseler.
Yürüseler Kudüs sokaklarında, çocuk gözleri okusalar, ana yürekleri görseler; şiddet ne imiş içselleştirerek hissetseler!
Gazze’ye girseler, bir uçtan bir uca yürüseler -varsa yürekleri- dayanabilir mi?
ElHalil’e gitseler, Halil camiinin halini görse o Fransızlar? Filistin topraklarını boydan boya tarihi ile beraber dolaşsalar…!
Hadi şiddet karşıtı Fransızlar, barışa olan iştiyakınızı görelim.
Sanki kuzey Afrika’yı yamyamcasına sömürmediniz, kaynakları kuruturcasına kemirmediniz? Sahi iki dünya savaşı nerede ve kimler arasında oldu, kaç kişi öldü? Siz misiniz barış diyen, siz misiniz demokrasi, insan hakları diyen?
Diktatör arayanlar, terörist arayanlar; Terörizmin devletleşmiş hali teröristler silahsıza silah sıkıyor, insan öldürüyor. Teleskopla, mikroskopla terörist aramayın, gözünüzü kapamayın yeter.
Bir kavmi destekleyen o kavimdendir, zalimler topluluğuna taraftar olan zalimdir, ateş hepsini yakar. Irkın önemi yoktur tarafın önemi vardır; dün Firavunun, Avrupalıların zulmünde inleyen İsrail bugün Filistin’e zulüm ediyor.
Yarın hem meçhul, hem çok net.
Anda esen rüzgâr cehennemi sıcaklığı ile kavuruverir. Kaçacak yer, sığınacak duvar, saklanacak ağaç bulamaz bugün böbürlenen azgın teröristler.
Kaç tecrübe ile yaşadınız bunu, bilmiyor olamazsınız.
Başkenti Kudüs yapmak mı, bakalım kaç anlık ömrünüz kaldı; Filistinli çocuğun attığı taş iki gözünüzü birden kör etmesin, dönmeye eviniz olmasın!
O Fransızlar, silahsız Filistinliye silah sıkan teröristler kadar teröristtir, tek farkları silahları.