Şikâyet, hamaset, geçmişe sığınmak, tenkit bir yere kadar; o zaman adama sorarlar sen yaptın, ne yapıyorsun, ne yapacaksın?
Sükût!
Sözden öte uygulanmamış on proje, uygulanmış üç küçük projeden geridir. Durmaktansa küçük proje adımlarla yürümek; bugüne cevap üretmek, geleceğe biraz daha yaklaşmak değil midir?
Soru!
Söz, proje, uygulama; kalp, şehir, ülke, dünya ölçeğinde... Teknoloji çok şeyi kolaylaştırdı; mesafeler kısaldı, eylem alanı genişledi, fırsatlar çoğaldı. Daha önce çok kimsenin yaptığı işi bugün az kimse daha hızlı yapabiliyor.
Sorun!
Sorusuz olmak, sorunsuzluk arayışı, sorgulama yetisinin azalması, tahkikten uzaklaşma, taklit rehavetine kapılma… Güncelde boğulmak, siyaset ağlarında asılmak, köpük mesabesindeki meseleleri daha da köpürtmek…
Sabır!
Okumakta ve düşünmekte sabır göstermek; kâinatı, hayatı, günü, fikri akışı, gündem dönemeçlerini… Bugünde yaşıyoruz; hakikati bugünde ifadelendirmek, günü hikmetle tevil etmek gibi yükümlülük içindeyiz. Bunun için derin fikri temeller oluşturmalı ve pergelin ucunu dünya ölçeğinde gezdirmeli değil miyiz?
Sızı!
Sızı hissetmeden bir şey yapılmaz; ne söz söylenir, ne proje üretilir, ne de uygulanır. Yapılırsa da plastik mermi gibi hedefi vursa da tesir göstermez. İçinde sızı taşıyan birkaç el gönül gönüle verirse umulmadık neler olur!
Sonuç!
Özgün, nitelikli bir şeyler yapmak küçük kıvılcımlarla başlar, kıvılcıma uzanan eller çoğaldıkça eylemler daha da büyür.
İlk adım, ilk nefes; bunun hasbilikle sürdürülmesi ve yarenlerin çoğalması...
Şehrimiz, ülkemiz, ümmet coğrafyası için; ondan önce kendimiz için bir şeyler yapmanın tam zamanı. Hal ü pürmelalimiz ortada...
Suskun kalamayız, sorunsuzluk ve sorumluluktan kaçamayız, sabır sularda sızılarımızı daha da arttırıp ızdırar derecesinde eyleme geçme durumundayız. Yarın geç olmadan ömür suları iyice azalmadan, iç sızılar bizi boğmadan, ümmet daha fazla telef olmadan.
Şimdi
Bismillah.