"Sinekten yağ çıkarma" diye bir söz var halk arasında.
Fırsattan istifadede zirve yapan fettan tipler için kullanılır bu ifade.
Son günlerde Fetö yapılanmasını kullanarak cemaatleri, tarikatları ve dini değerleri hedef tahtasına koyan sinsi beyinleri görünce hatırladım bu tespiti.
***
Neymiş efendim...
Cemaatlerin ruhunda bu yapılanmalar varmış. Bugün Fetö imiş, yarın metö imiş.
Laikliğin kıymetini bilmeliymişiz.
Kemalist paşalar bunu önlemişmiş...
Bediüzzaman ve Risale i Nurlar Fetö için eşik olmuşmuş...
***
Bu kara propagandalar ile, bu kirli bilgilerle birilerini aldatabilirsiniz.
Ama herkes bilir ki, bugüne kadar yapılan darbeler ilke ve inkılapları koruma adına yapıldı ve askerî organizasyonlarla yapıldı.
Kimse çıkıp, öyleyse ilke inkılapların müessisi adamın sözlerini, eylemlerini hele bir sorgulayalım demiyor.
Kimse çıkıp, askerin siyasete müdahalesini sağlayan bataklığı kurutalım da demiyor.
Fetö'yü, ortaya çıkaran 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerinin "al gülüm ver gülüm" pazarlıklarını da kimse sorgulamıyor.
Fetö'nun plaketlerini ödüllerini alan onun "şefaat"ine nail olan "dürüstlük abidesi" kara oğlan siyasetçilere de bir şey demiyor.
Fetö'nün zulmüne maruz kalan cemaatler suçlu öyle mi?
***
Cemaat, hizmet, himmet ve imam gibi kavramlara kast eden ve faaliyetlerin ruhuna karşı koyan, önce menhus derin zındıka komiteleri oldu, sonra Fetö yapılanması oldu.
Zındıka komitesinin biri açıkça saldırdı, diğeri ise 15 Temmuz'a kadar münafıkane ve dessasâne saldırdı.
Biri dışardan vurdu öbürü içerden-içerden gözükerek- vurdu.
Oysa cemaatler tarikatlar bu ülkenin binlerce yıllık gerçekliğini ifade ediyor.
Devlete millete insan yetiştiren, savaşta ve barışta hizmet eden, içtimaî her alanda maksimum fayda sağlayan yapılar oldu.
Millete huzur, devlete kuvvet veren teşekküller oldu.
Tekkeler, zaviyeler, dergâhlar, ocaklar ve medreseler tarihimizin şeref merkezleridir. Buralardan hep yiğitler, alperenler, abdallar, dervişler, Ahiler, Bektaşîler, Nakşîler çıktı.
Cumhuriyet döneminin zor şartlarından bugüne kadar dinî hizmette bulunan ve insan yetiştiren dinî teşekküllere ise, herkesin ancak bir teşekkür borcu vardır.
Zira onlar hiçbir maddi menfaat talep etmeden resmî tarassut ve takibata rağmen, ellerine bir çakı dahi almadan, fedakârane cefâkarâne milletin dinî ve huzuru için gayret ettiler.
Tahrik edildiler keyfi olarak hapsediler sürüldüler hakarete maruz kaldılar ama asla bir ihanete adavete tevessül etmediler. Allah'ın rızasına odaklandılar, huzur ve şükür abidesi oldular.
Bu sebeple...
Yerli gözüküp uluslarası fitne merkezlerinin ürünü olan Fetö yapılanmasına bakıp herşeyi ve herkesi bir torbaya koymak en hafif tabirle ihanettir.
***
Bediüzzaman, kendisine onca zulme ve baskılara karşın millete devlete en küçük bir adavette bulunmamışken...
Bırakınız devleti idare etme makam mansıp kapma gayretini kendine altın tepside sunulan koltukları-akçeleri reddetmişken...
Bırakın trilyonluk himmet parasını milletin zekatını sadakasını dahi kabul etmezken...
Bırakın takiyyeyi, hileyi hurdayı en küçük yalanı bile ihanet gören ve mesleğini "hilesizlik" gören bir adamdır Bediüzzaman.
Soru çalmak, adam yerleştirmek, damarlarına karışmak Bediüzzaman'ın dünyasına terstir. Bunu bırakın Bediüzzaman'a göre, makamlar mesailer çoğu kez talebelerini Kur'an hizmetinden alıkoyan uğraşlar olmaktadır.
İnsanların teveccühü ise istenilmez, belki verilir.
Bırakın cuntalarla bir olup milleti bombalamak, bu milletin huzur ve asayişinin bekçisi olduğunu defalarca deklare eden ve talebelerine "müsbet hareket"i vasiyet eden bir Bediüzzaman...
Bu kadar hassas bu kadar müstağni bu kadar sadık Kur'an hizmetkârı Bediüzzaman'ı ve onun talebelerini al Fetö ile aynı kefeye koy.
Bu ne vicdandır, bu ne izândır, bu ne akıldır.
Koca koca adamlar titrlerine, ünvanlarına bakmadan milletin gözünün içine bakarak nasıl bu kadar pervasız ve vicdansız olabilir? Bu kadar mı kurudu şuurunuz, ufkunuz?..
Bu bilinçsizce yapılıyorsa cehalettir hamakattir.
Bilinçli yapılıyorsa dine, millete, devlete ve tarihe açıkça ihanettir, adavettir.
***
Kimisi dine ve dindarlara olan adaveti için sanki yememiş içmemiş bugünleri beklemiş.
"Bak" diyor "sizin o karınca ezmez dediğiniz muhabbet fedâîleri neler yaptı" diyor aklısıra tüm mütedeyyinleri itham ediyor.
Bir kere o bahsettiği güruh, dinin evamirini dinlediği için değil; hedef alanlarla kolkola girdiği için onların kirli emellerine hizmet ettiği için bu zulmü gerçekleştirdi.
Dinin özünden ruhunda kopup sınır tanımaz iktidar hırsına yenik düştüğünden ve ölçü ilke ve karakter kaybettiğinden bu zillete düçâr oldu.
Bu sakat alil ve virüslü mahluklarla mücadele etmenin yolu da dinden ve dinî hassasiyetlerden geçiyor.
"Doğru İslâmiyeti anlatmak" ve "İslamîyete layık doğruluğu yaşamak" tır, bunun çaresi.
Bunun diğer adı asrımızda kişiliğiyle ve te'lif ettiği eserlerle model olarak duran Bediüzzaman'dır.
Yâni Bediüzzamanca duruştur.
***
Hakikatleri ters yüz etmek ve cerbeze ile mügalata ile bir süre keyif alabilirsiniz. Ama gerçeklerin anlaşılma alışkanlığı var.
Ve sizi ibretle izleyenler var.
Yalanların ve iftiraların hükmü de yok, kudreti de...
Dahası hedef gösterdiğiniz kişi kitle ve kurumlar denizde boğulmamış sizin su çukurlarınızı mı aşamayacak?..
Kendinizi müdhike durumuna düşürmeyiniz bari.