Bediüzzaman’ın eserlerinin dokusu sinema gibi, roman ve tiyatro gibi levhalar ve sahnelerden oluşur. Ayet’ül Kübra’nın her durağı sinemaya veya tiyatroya benzer. Daha başka eserlerinde de o özellik vardır.
Sinemaya ara sıra gider: “Ara sıra sinemaya ibret için gittiğimden bana İstanbul içindeki insanlar o dakikada sinemada geçmiş zamanın gölgelerini hazır zamana getirmek cihetiyle ölmüş olanları ayakta gezer suretinde gösterdikleri gibi aynen ben de o vakit gördüğüm insanları, ayakta gezen cenazeler vaziyetinde gördüm.”
Kabirden sonraki hayatı iman sineması ile müşahade eder. Eskişehir’de lisenin kız öğrencilerinin geleceklerini manevi bir sinema ile görür: “Ve geçmiş zamanın elli sene evvelki hadisatı sinema ile hali hazırda gösterildiği gibi gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hadisatını da gösteren bir sinema bulunsa idi, ehli sefahet ve dalalet güleceklerine ağlayacaklardı.”
Kainattaki olayların kurgusu da bir sinema gibidir, her gün her mevsim değişen sayısız sinema levhalarından oluşur. Mahkemede hayatını anlatırken bir sinema şeridi gibi anlatacağını söyler. İnsan hayalini bir sinematografa benzetir. Sinema çeken makinadır insan hayali, sinema onu sahneye çıkarmıştır, kaynak yine insan ve tabiattır.
Bediüzzaman İstanbul mekanlarında her mekanı şahsiyetinin bir yönünü ortaya koyar. Bazı mekanlar onun ruhsal ve dini gelişimini, bazıları sanatsal gelişimini, bazıları seyir ve müşahede merakını, bazı mekanlar onu ikaz etmiş yeni bir dünyaya çekmiştir. Bazı mekanlar da mücadeleci şahsiyetinin yönlerini yansıtırlar.
Bediüzzaman İstanbul’da Alemdar sinemasına gitmiş ve sessiz olan sinema ile hayat arasındaki bağları yanındaki talebesi ile konuşmuştur. “Bak Süleyman hayat da böyle bir sinema gibidir” demiştir.
İstanbul onun sanatı ile ilgili mekanlar da taşır, o hangi mekandan ne alacağını şahsiyetine mekanların ne katacağını çok iyi bilir, o rahat ve zevk için mekan seçmez.
Edebiyat tarihi özellikle romanlar ve romancılar sanatçıların zevklerine ve ideolojilerine göre mekanlar seçmişlerdir. Marksist romanda mekan fabrika ve işçi, Cumhuriyetin romanlarının bir kısmı gece kulüplerinde geçir. Kahramanlar oralarda vakit öldürür, zevk alır verirler. Bediüzzaman'da mekanın poetikası geniş bir konudur.