Bir tartışmadır sürüp gidiyor.
Eğer başınızı kaldırıp kulak kabartırsanız siz de asırlara yayılan bir ilim ve marifet tartışmasına şahit olursunuz.
Hüccet-ül İslam İmam-ı Gazali hazretleri;
“İmkân alanında mevcut olandan daha güzeli daha mükemmeli yoktur” sözünün ulaşılmayan derinliğine belki siz de bir kulaç atabilirsiniz.
Bir sonuca ulaşmak mı? Sanmıyorum…
Eğer Risale-i Nur’u tam kullanabilirsek belki…
Bu söz ne kadar itiraz görmüşse o kadar da taraftar bulmuştur.
İtirazlar şu yönde olmuştur:
-“Cenabı hak daha mükemmelini yaratamaz mı?”
-“Yaratmamak acizliktir.”
-“Oysa ilahi kudrete acizlik asla arız olmaz.”
-“O her türlü acziyetten münezzehtir.”
-“O zaman (haşa) cimrilik mi yapmış…”
Hâşâ cimrilik de onun rahmetine Gani-i alelıtlaklığına yakışmaz.
Öyle ise bu nasıl bir söz?
Evet, on ikinci asrı kasıp kavuran bu cümle, İslam ulemasını üçe ayırırken, günümüzde bu tartışmadan nemalanmak isteyen inkârı ulûhiyet fikri gençlik arsında ilk bakışta iflah olmaz bir soruyu da beraberinden getirmiştir.
“Allah kendisinden daha büyüğünü yaratamaz mı?”
“Yaratmaz” desen;
“Bu nasıl bir Allah” diyecek.
“Yaratır “desen ondan daha büyüğünü kabul etmiş olacaksın.
Yani tam şeytanca ve zındıkça bir ikilem…
İsterseniz bu zındıkların cevabını ibn Arabi hazretlerine havale edip sonra yolumuza devam edelim.
“Bu tür tartışmaların sürüp gittiği vadide ancak iki mertebe var: Kıdem (öncesizlik) mertebesi, bu Cenab-ı Hakkın bulunduğu mertebedir.
Hudus (sonradan olma) mertebesi halkın ve yaratılanların bulunduğu mertebedir.
Eğer Cenab-ı Hak yarattığını meydana getirmiş olsa, şüphesiz ki bu yaratılanlar hudus (sonradan yaratılanlar) mertebesinin dışına çıkamazlar. Öyle ise bu durumda Cenab-ı Hak kendi kıdemine eşit bir kadim (öncesiz varlık) yaratabilir mi? denilmez. Çünkü böylesine bir soru son derece belirsiz ve neticesizdir.”
İbn Arabi hazretlerinden bu cevabı aldıktan sonra meselemize dönecek olursak;
Bu çıkmazın en ilginç cevabını Eşşeyh Abdulazziz Debbağ Hazretleri vermiştir.
O der ki:
“İlahi kudret sınırlanamaz. Hiç bir şey de rabbimizi aciz bırakmaz.”
Öyle ise nasıl bir anlam yüklemeliyiz ki her iki tarafa uygun olsun.
"Summe yumitukum summe yuhyi ukum summe ileyhi turceun”
Belki de bütün cevaplar buradadır.
Biz yoktuk var edildik. Sonra öleceğiz. Sonra ona rücu edip gideceğiz.
Her şey zerrelerden mürekkeptir.
Zerreler dağınıktır.
Ve zerrelere bakarsanız muhteşemdir.
Her şeyin her şeklin temel taşlarıdır.
Zira her şeye ve her şekle girebilir istidattadır.
Dağınık gibi gözükür ama nizami bir dağınıklık vardır.
Adeta her bir zerreye sınırsız reseptörler bağlanmıştır.
Hangi maddeye ve hangi canlıya girecekse “arş” emrini almasıyla hareket eder, cisimleri ve canlıları meydana getirir.
Hani telefon ahizesine konuşuruzda o sesimiz enerji olur ve o enerji iki şeye dönüşür; 1 ve 0…sonra o 1 ve 0 karşı tarafa bir insan kelamı olarak ulaşırda karşıdan gelen kişinin sesin kime ait olduğunu da belirtir ya…
Tıpkı bilgisayarların temel taşlarının sadece 1 ve 0 olduğu gibi.
Hani bilgisayar dünyasının bütün işlerini o 1 ve 0 ‘ın yaptığı gibi…
Ve tıpkı bütün bu gördüğümüz ve göremediğimiz kainatın yapı taşlarının cisimcik ve dalgadan ibaret olması gibi…
Zerre âlemine bakarsak harika bir döngü göreceğiz.
Her adım imkân dairesinin en mükemmelidir.
Hem öyle bir mükemmellik ki daha da mükemmeline namzet bir gebeliği barındırır.
Zira her zerre unsur âleminin her unsuruna dönüşebilecek bir potansiyel barındırır.
Yani “hal”i mükemmeldir lakin bir sonraki “hal”i daha da mükemmel olmak üzere hareket halindedir.
Ve belki de işin özeti: mebdeden meada bir yolculuktur.
Başlangıç zerredir sonu insandır.
Ve insan ise sınırsız bir yapı arz etmektedir.
Ve derken insandan da ahirete doğru sınırsız bir yolculuk ve mükemmelliktir.
Saadet-i ebediyeye işaret eden bürhanlardan biri de, insandaki gayr-ı mütenahi istidatlardır. Evet, Cenab-ı Hak tarafından mükerrem kılınan insanın cevher-i ruhunda ekilen ve rakamlara sığmayan istidatlar var. Bu istidatların altında, hesaba gelmeyen kabiliyetler var. Ve bunlardan neş'et eden, hadde gelmeyen meyiller var. Ve bunlardan husule gelen gayr-ı mütenahi efkar ve tasavvurat var
Zira rahmet, ancak saadet-i ebediye ile rahmet olur. Ve nimet, ancak o saadetle nimet olur.(işaratul icaz:57)
İşin özeti şudur:
Her şey insan için yaratılmış, insan Allah için yaratılmış. İnsan Allah’ın bir sırrı ise insanda sonsuz mükemmellik vardır. Tekâmül edecek ilerleyecek yükselecek.
Öyle ki bu tekâmül ahrette devam edecek.
Öyle ise cenabı hakkın yaratmış olduğu her şey bulunduğu anın en mükemmelidir.
An yürüdükçe mükemmellik yürüyecek.
Zira yaratma her an devam ediyor.
Ve sınırı olmayacak…