Sır ve esrar

Himmet UÇ

Sır ve esrar kelimesi ilmin, tasavvufun, dinin, Risale-i Nurların önemli bir bahsidir. Tabiat bilimleri ile uğraşan alimler, araştırmacılar tabiatın büyük sırlar taşıdığına inanmışlar ve kendilerini unutacak, gaşyolacak derecede uğraşmışlardır. Edison ışığı yansıtan madde ile ilgili -yanlış olmasın- iki bin deney yapmış. Asistanı “Efendim böyle bir madde yok demek ki” demiş. Edison, “Hayır, Allah ışığı yaratmışsa onun yansıtan maddeyi de yaratmıştır” der ve sonunda ışığı yansıtan maddeyi bulur. Bazı aklı evveller onun Cennete gidip gitmeyeceğini düşünürken, o büyük araştırmacı dünyamızı cennete çevirmiş sağolsun. Allah Adil-i Mutlaktır, herkesin hakkını verir. Biz cennetin kapısını tutmuyoruz, kimse bize sormayacak. İstanbul’da Taksim’de bir kiliseye merak için gittim. Bir kadın tahtaların üzerine yatmış ağlıyor ve sürekli “Allah’ım ben çok günahkarım benim halim ne olacak” diyordu. Üzülme Allah seni görüyor pişmanlığını da görüyor, bekle bakalım nasıl gerçekleşir.

Newton ışığın rengini bulmuş. “Bunu şimdi açıklama, başına bela olur, bekle profesör olduğunda açıklarsın” demişler. Birkaç dil bilen bir bayana doçentlik raporu yazmıştım, üçe iki ile kaybetti. Bir profesör arkadaş “bu kızcağızın yaptığını kimse yapamaz” dedi. O da Avrupa’daydı. Ben de dedim “bizim arkadaşlar kıskançtır bu gayet normal bir olay, üzüme.”

Newton’a demişler ki, “çok şeyler, sırlar buldun sen büyük bir adamsın.” O da, “bu sırlar okyanusu olan dünyada ben kıyıda bir kaç taş buldum, daha neler var neler” demiş. Allah’a inanan bir büyük ilim adamı.

Resulullah (asm) çok sırlar biliyor. “Eğer benim bildiğimiz bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz” buyuruyor. Biz hep güldüğümüze göre sır bilmiyoruz demektir zannedersem. Muhyiddin-i Arabi, Sure-i Rumdan çok sırlar çıkarmış, biz nerden bilelim. Bildikleri sıradan insanları rahatsız edeceği için “bizim eserlerimizi herkes okumasın, bize yaklaştığı oranda okusun” demiş. Mübarek adam sana yaklaşsam ben de senin gibi olurum, daha seni okur muyum, öyle düşündüm.

Bediüzzaman’ın has talebesi Zübeyir Abi bir gün gece yarısı anahtar deliğinden odasına bakar, bakar ki cinlerle ders okuyor. “Şimdi beni farketmiştir” der gider, tedirgindir. Ertesi gün Bediüzzaman Hazretleri “Zübeyir, neden gece anahtar deliğinden içeri baktın, benim sırlarıma kafanı takma iyi olmaz” der. Sonra onu Isparta’dan bir kasabaya yaya gidip gelmesini ister, cezalandırır. Bir arkadaşı “arabaya bin git nerden bilecek” der. O da “bilir” der. Yaya gider gelir.

Eserlerinden birçok yerde “makam kaldırmadığı için (bahsetmiyorum)” diye söyler. Bir talebesini gece yanına alır gider. Başka bir dünyaya girmişlerdir, hepsi Mevlevi dervişleri gibi adamlardır, maveradan bir ülkedir, daha sonra o talebesi korkar ona katılmaz. Bediüzzaman “gelseydin ya keçeli bak seni alemlere götürecektim” der. “Ben korkarım efendim” demiş.

Bir çok meselede bahislerin, temaların sırlarını anlatmıştır. Kader konusu bunlardan biridir. Sad-i Taftezanı “Mukaddeme-i isna aşer” kitabında ancak ulemaya hitab eden bir izahlar zinciri yapmış, bunu kendi söylüyor. Birisi Kırkıncı Hoca’dan rica etmiş bu bahsi bizim anlayacağımız şekilde izah et. Biz de Erzurum’da bir gurupla birlikte çalıştık. Telif edildi ben de bir Kurban Bayramında eseri daktilo ettim Kader Bahsi diye çıktı çok insan istifade etti. Birinci kaşif-i esrar Bediüzzaman, ikincisi Kırkıncı Hoca. Allah onlar hürmetine bize merhamet etsin.

Haşir bahsi, öldükten sonra dirilme birçok büyük kişi tarafından hatta İslam uleması tarafından anlaşılmamış. Bunu Bediüzzaman anlatır. Eserinin yerini felsefe, ulema ve arasındaki yerini tesbit eder. Bu müthiş bir keşiftir. Aşağıdaki bilgileri nakleder:

Ey şu risaleyi insafla mütalâa eden kardeş! Deme, "Niçin bu Onuncu Sözü birden tamamıyla anlayamıyorum?" Ve tamam anlamadığın için sıkılma. Çünkü, İbn-i Sina gibi bir dâhi-yi hikmet (felsefenin büyük bir zekası), اَلْحَشْرُ لَيْسَ عَلٰى مَقَايِيسَ عَقْلِيَّةٍ demiş; "İman ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez" diye hükmetmiştir. Hem bütün ulemâ-i İslâm "Haşir bir mesele-i nakliyedir. Delili nakildir (yani nakledildiği için inanılır). Akıl ile ona gidilmez" diye müttefikan hükmettikleri halde, elbette o kadar derin ve mânen pek yüksek bir yol, birden bire bir cadde-i umumiye-i akliye (aklın umumi caddesi yani herkesin anlayacağı bir tarzda) hükmüne geçemez. Kur'ân-ı Hakîmin feyziyle ve Hâlık-ı Rahîmin rahmetiyle, şu taklidi kırılmış ve teslimi bozulmuş asırda, o derin ve yüksek yolu şu derece ihsan ettiğinden, bin şükür etmeliyiz. Çünkü imanımızın kurtulmasına kâfi gelir. Fehmettiğimiz miktarına memnun olup tekrar mütalâa ile izdiyâdına çalışmalıyız.

Haşre akıl ile gidilmemesinin bir sırrı şudur ki: Haşr-i âzam, İsm-i Âzamın tecellîsiyle olduğundan, Cenâb-ı Hakkın İsm-i Âzamının ve her ismin âzamî mertebesindeki tecellîsiyle zahir olan ef'âl-i azîmeyi görmek ve göstermekle, haşr-i âzam bahar gibi kolay ispat ve kat'î iz'ân ve tahkikî iman edilir. Şu Onuncu Sözde feyz-i Kur'ân ile öyle görülüyor ve gösteriliyor. Yoksa akıl, dar ve küçük düsturlarıyla kendi başına kalsa, âciz kalır, taklide mecbur olur.” (Sözler s, 90)

İdraki maali bu küçük akla gerekmez
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.

Daha birçok sırları Bediüzzaman eserlerinde çözümlemiştir. Felsefenin büyük dehaları, ulemanın büyük zekaları bu konuda mantıklı bir çözüm getirememişlerdir.

Ondan iki cümle alalım.

“Kâinatı nağamatıyla raksa getiren hakaikin esrarını ihtizaza veren musika-i İlâhiye hiç durmuyor; mütemadiyen güm güm eder.” Bu cümle nasıl anlaşılır, bütün hareketler bir büyük piyano gibi, kainat çapında musiki parçası çalarlar, zannedersem Pisagor da bu musikaya dikkat çeker.

Bediüzzaman İşarüt’ül İcaz isimli eserini cephede yazar ruh halini anlatır.

“Kur’an’ın esrarına ehemmiyet vermekle o harb içinde ruhunun muhafazasını dinlemeyerek Kur’an’ın bir harfinin nüktesini beyan etmiş.” Yani harpte kendini o kadar Kur’an’ın esrarına vermiş ki ölüm aklından bile geçmemiş, onu koruyan Kur’an’ın sırrıdır.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.