İçim içimi yerken
Duygularım çarpışıyor bugün.
Yüreğim bir kor ateş gibi yanarken
Gözlerim yaşla doldu bugün.
Ne kadar gezdim gördüm desem de,
Gördüklerim deveden kulak.
Ne kadar doydum desem de,
Doyamadığım bugün hâlimden belli.
Ey yüceliğe kurulu şehir!
Sen ki dünyada bir cennetsin.
Cennet gibi yaratılmışsın.
Övmek istiyorum lâkin; kelimeler yetersiz.
Anadolu’mda ne güzellik varsa
Birer nümunesi sende.
Anadolu’mu küçültürsen
O Anadolu’dan sen çıkarsın.
Bir yanın Erek Dağı,
Bir yanın deniz,
Ortasında Horhor,
Gönüllerde bırakmaz mısın iz?
İnsanı mest eden Edremit,
Kendine çeken şehir boyu sahil,
Ne soğuk ne sıcak, incitmeyen havan,
Tefekkür dolu yaylaların.
Cennet nehri Dicle’yi akıtan Mukus,
Nazlı nazlı akan Muradiye Şelâlesi,
Dünya’da görünmeyen incikefâli,
Akarsuları, yaylaları uşkun diyarı…
Güleryüzlü insanları,
Kaybolmayan insanî bağları,
İnsanı kendine celbeden diyarları,
Cezbetmede zirvede olan gönül bağları…
Erçek gölü, Van Denizi, Sıhke suyu,
Çoravanis, İskele, Maraş Caddesi,
Cumhuriyet, Şerefiye, Bostaniçi, Ahhdamar Adası,
Ölmeyen, öldürülmeyen misafirperverlikleri…
Üstadım Bediuzzaman’ın diyarı,
Nur hizmetimizin pişdârı,
Onca medeniyet yadigârı,
Bu aşığın mahbubdârı…
Ey Van! Senden usanmadım hiçbir zaman.
Varlığını varlığım bildim her an.
Sana doymadım, doyulmaz ki güzel Van.
Seni övmek istedim, övmek mi? Bu gün hâlim perişan.
Gidiyorum ey kadim şehir! Şirin Van.
Gidiyorum ey dünya incisi! Cennet mekân.
Gidiyorum, sana doymadan, doyamadan hiçbir an.
Ayrılmak zorunda kalmasaydım, ayrılır mıydım senden can?