Sistem ve şahs-ı manevi yazımızın mukaddemesi olarak başladığımız yazının mukaddemesi;
“Kainat küçültürse insan olur, insanı büyütseniz kainat olur.” Sözünü ifade eden Bediüzzaman Said Nursi, kainat sistemi/ şahs- manevi ile insan sistem/şahs-ı manevi ilişkisini belirtir. Bununla ilgili misalleri, konu içerisinde yeri geldikçe ayrıntılı bir şekilde açıklamalara yer verilecektir.
Araştırmalarımıza, düşünme metotlarına nereden başlamalı? Kainat sisteminden mi? Yoksa insan sisteminden mi? Makro alem mi? Mikro alem mi? Sorununun cevabını ararken Mesnevi-i NuriyeSy. 115’de ( mütercim Abdulkadir Badilli eseri) araştırmaya başlama metodunun ve bakış açısının inceliklerini veip uçlarını veriyordu.
“Dal ve budak salmış semeredar bir ağacın hayatiyetini ve tadını ve kuvvet ve derecesini bilmek, anlamak için iki nazar vardır:
Birinci nazar: Ağacın aslı ve kökü tarafındandır, ki bu nazar ve mezkur evsafı anlamak için çok kolaydır, basit ve sadedir. Müstakim ve metindir.
İkinci nazar: ağacın füruatından, yaprak ve meyvelerinden başlar.işte bu nazar ise,-evvel ki nazar beraber olmaksızın- hastalıktır, dalaletlere isal edicidir………….Birinci nazar, evvelki nazara tabii olsa, güzeldir ve nefsin itmi’nanınasebeb olur. Yani dikkatli ve imanlı bir taharri vesilesi olabilir. Said Nursi.”
Çekirdek meyve ilişkisinde çekirdekten başlanan nazarda izah, şerh, tekmil, talim, telif, tanzim, tertip, beyan, tafsilde bürhanlar/ deliller daha anlaşılır olacaktır. Bu arada evvel, ahir, zahir ve batınla ele alınan konular bize bütüncül bakışı kazandırarak tefekkürde tekamül edeceğiz. Çünkü şahs-ı manevi bize düşünme metotlarını vermektedir. Kendimizi meyve konumundan ağaca bakarken evvel sayabildiğimiz gibi ahir, zahir, batın değişecektir.Ağacın iç yapısından bakarken evvel olarak da bakabiliriz. O zamanda ahir, zahir ve batın fikirler farklışılacaktır. Bulunduğumuz konumdan dolayı açıklamalarımızı ona göre yapabilmeliyiz.
Kainatın sistem ve şahs-ı manevisi için kainatın ilk yaratılışında çekirdek olan Nuru Muhammedi’dir. Zat-ı Akdes’in iradesiylekaderi ezeliye’de koyduğu programneşv-ü nema bularak kainat yaratılmıştır. Kader-i Ezeliyede ; Evamir-i Tekviniye, Kavain-i Külliye(kastomonu 221), Şeriat-i Fıtriye (mektubat 478nur dersi. Com) … program ve yazılımlar Nur-u Muhammediye’nin yaratılıp,”Kün” emriyle kainatın altı günde yaratıldığını öğreniyoruz.
Evamir-iTekviniye’yi sistem ve şahs-ı manevi olarak incelediğimizde kainat, arz ve insan ilişkilerindeki muazzam nizam, intizamla karşılaşılarak Cenab-ı Allah’ın varlık ve birliğine şehadet ediyoruz. Sonsuz şükür.
"Yani, eşyanın mebadileri ve kökleri ve asılları, kemal-i intizam ile eşyanın vücudlarını gayet san’atkâraneintac etmesi cihetiyle elbette desatir-i ilm-i İlahînin bir defteri ile tanzim edildiğini gösteriyor ve eşyanın neticeleri, nesilleri, tohumları; ileride gelecek mevcudatın proğramlarını, fihristelerini tazammun ettiklerinden elbette evamir-i İlahiyenin bir küçük mecmuası olduğunu bildiriyorlar.” (S: 548 M: 36, )
"kaderin yazdığı evamir-i tekviniye, o maddelere hâkimdir.” (S: 557)
"Yani, irade-i İlahiye cilvesi olan evamir-i tekviniye ve o emirden vücud-u haricî giydirilmiş bir kanun-u emrî ve latife-i Rabbaniye olan ruh, onların idaresinde onların manevî seslerini hissetmesinde ve hacatlarını görmesinde birbirine mani olmaz, ruhu şaşırtmaz.” (S: 687)
"Yani neşv ü nema kanunuyla ağacın kökünden, kök de çekirdekten, çekirdek de evamir-i tekviniyeyi temessülden, evamir-i tekviniye de "Kün" emrinden, "Kün" emri dahi Vâhid-i Vâcib’den sâdır olmuştur." (Ms: 145)
"Siz de evamir-i tekviniyeme itaat etseniz, o hikmet ve o san’at size de verilebilir.” (S: 256) "Meselâ: Bir çekirdek bütün ağacın teşkilâtını tanzim edecek olan proğramları ve fihristeleri ve o fihriste ve proğramları tayin eden o evamir-i tekviniyenin küçücük bir mücessemi hükmünde denilebilir.” (S: 548)
"İşte bu meyelanlar, irade-i İlahiyeden gelen evamir-i tekviniyenin tecellileridir, cilveleridir." (Ms: 254)
“-Nasılki Peygamberimiz (A.S.M.) mu’cizatından ve hasaisinden başka, ef’al ve ahval ve etvarında beşeriyette kalıp, beşer gibi âdet-i İlahiyeye ve evamir-i tekviniyesinemünkad ve mutî’ olmuş.” (M: 311)
"En sert ve hissiz o koca taşlar, nasıl balmumu gibi evamir-i tekviniyeye karşı yumuşaklık gösteriyorlar ve memur-u İlahî olan o latif sulara, o nazik köklere, o ipek gibi damarlara o derece mukavemetsiz ve kasavetsizdir.” (S: 249)
“Hafîz-i Zülcelal’in Küre-i Arz tarlasında ezel ilmiyle halkedip zer’ ettiği tohumları, kesif toprak içinde ve şiddet-i bürudet karşısında mukavemetsiz, nihayetsiz zaîf ve küçük oldukları halde muhafaza edip, haşr-i baharîde başka bir âlemden gelmişler gibi, evamir-i tekviniyeye imtisal ile gelmeleriyle, emanet-i kübrahamelesi ve Arz’ın halifesi ve kâinatın meyvesi olan insanların ef’al ve âsâr ve akvalleri ve hasenat ve seyyiatları muhafaza edilip haşrin sabahında meydan-ı muhasebeye getirileceğini kat’î isbat edip, haşri bazı sebebler neticesi baid gören insanlara, bilmüşahedenümunesini gösterir." (L: 395)
“Evet bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evamir-i tekviniyeninünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden, hem nazarî olarak emir ve ilm-i İlahînin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin"den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var: Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddî keyfiyat ve vaziyetleri ve heyetleridir ki, sonra göz ile görünecek.” (S: 469)
"Muzaaf iştiyak, incizab olur ve incizab, iştiyak, ihtiyaç, meyil; Cenab-ı Hakk’ın evamir-i tekviniyesinin, mahiyet-i eşya tarafından birer habbe ve nüve-i imtisalidirler.” (S: 528)
EvamiriTekviye;
· Eşyanın kaderle yazılması
· İrade-i İlahiyye’den gelmesi
· Ruhun aslısı
· Kainatta kendini şeriatı fıtriye olarak ifade etmesi
· Kendini kainattahikmet ve sanatla tezahür etmesi
· Program, fihriste ve İmam-ı Mübin’in mecmuası
· Küçük bir numunesinin çekirdek olması
· Esma ve fiillerin tecellisi
· Heyelanlarının madde-i hayatın ifade edilişi
· İçeriğinde şevk ve lezzetin olması
· Alemi şehadette ve insandaki ef’alinin karşılıklarıdır.
Not: Bu konuda çalışmaları olan , fikirlerini paylaşmak isteyenleri “ortak akıla” davet ediyorum.