16-İdeolojik devlet mantığı, gayr-i fıtridır, demokratik değildir. Ne adına olursa olsun, kabul edilemez.
17-20. yüzyılı Hürriyet asrı olarak tanımlayan bir bakışla, ferdin hür olması, hatta Hür olan hürriyete duyulan ihtiyacın beyanı ve Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam prensibi vardır. Allaha karşı Kul olma sorumluluğunda, herkesin alabildiğine meşru haklarını kullanma ve yaşama serbestisini desteklemektedir.
18-20. yüzyıl ve sonrasının, 1000 yıllık İslam geleneğinden farklı yorumunu ve icrasını ortaya koymaktadır. Devlet himayesinde bulunan bir din yerine, halka ve umuma mal olmuş ve kalplere yerleşmiş bir dini hayattan yanadır.
19-İktidar veya otorite ile baskı araçlarına dönüşen; bilgi, para ve kamu gücü yerine, medeni ve ikna metoduna dayalı Berahin-i katıa şeklinde bir İslami sunumu öne çıkarır. İstikbal tanımında geçen, Kuvvete bedel hak, hükümete bedel hikmet, kalp yerine akıl ve hissiyat yerine efkar tercihi, çağımızın erişmek istediği yüksek bir arzudur. Kudsiyet atfedilen ve ona göre etkilenme ve dinlenme katsayısı arttırılan kişileri ve otoriteleri, mazi kabul etmektedir.
20-Siyasi tercini belirleyen temel unsurlardan biri, ahrar olmaktır. Hürriyetlerden yana ve yeni akımların dine karşı demokratik olmayan tutumlarının karşısındadır. Meşru zeminde, bireyin temel hak ve özgürlüklerinden yana olmaktadır. İslama uygun bu düşünceyi, iktidar aracı görüp, sonrasında hak dini otorite olarak kitleye dayatmamaktır. Siyasal İslam olarak adlandırılan, İslam coğrafyasındaki bu eğilimin, demokratik teamüllere benzeyen ve bu şekilde başlayan şekli, sonraki duruşlarda kazanmamaktadır. İktidarı, İslam adına istibdata dönüştüren tarzı ve tavrı ne adına olursa olsun tasvip etmez.
21-Devlet, siyaset ile hükümetleri gibi icra mevkilerini masum görme veya bunlardan masumiyet beklemek hayaline karşıdır. Fakat, gerçekçi bir yorumla, ehvenüşşer olarak görür. Yani tam fayda prensibi veya mutlak hayır arzusunu, gerçekçi bulmaz. Muhali talep olarak değerlendirir. Bunun da kendimize fenalık etmek olacağını belirtir.
22-Bazen hasen, ahsenden olur ahsen prensibinden hareketle; iyinin, daha iyiden iyi olacağı sosyal vakasını göz ardı etmememizi önerir.
23-Tatminsiz ruhların ve teorik doğruların niyetle birlikte, her şey en iyi olsun şeklindeki kusursuz görme isteğinin, hükümet ve kurumları değerlendirirken, kişiyi gayr-i memnun yapacağı ve sonuçta bunlara anarşist nazarıyla baktığını belirtmektedir. Sürdürülebilir, gerçekçi bir bakışı önemser.
24-İdare sanatında, salahatın öncelikli tercih sebebi olmaması gerekir. Müslüman bir ülkede, bunun tek başına kifayetsizliği arttırdığı ve çoğu zaman ideolojik bakıştan dolayı na ehil insanlarla, topluma mesajımızı güçlü veremediğimiz, hatta zarar verdiğimiz gerçeğine dikkat çeker.
25-Duygularımızın istediği ve hoşumuza giden bir siyasi arzu yapılanması yerine, akıl ve vatandaşlık ortak talebi olan konsensüse dayalı bir üst mutabakat ve tarafları barındıran siyasi yapılanma tercih edilmelidir.
26-Dinin, siyasi varlıklarının sebebi olan ve dün tasvip etmediğimiz bu tutumun, bugün rehabilitasyon görerek daha akıllıca bir tarzda iktidar tutunmasını görmekteyiz. Bunların AB felsefesini zihninde tartışsa da, kurtuluş vesilesi gördüğü için dört elle sarılmaları doğru bir tavırdır. Ancak toplumsal uzlaşmayı tarafsız devlete götüren yolculukta tedirginlik yaşamaları bir handikaptır.
27-İktidardaki belirgin yönetimin, geçmişten nükseden siyasi çizgilerinden dolayı, parti içi farklı düşüncelerin şimdilik avantajıyla bütünleşen iktidar toplamasının, siyaset sosyolojisinde kalıcılığı yoktur.
28-Siyaset yolculuğunda, adres arayışındaki kimliksizlik ve merkez sağın dünkü değerlerini benimseme kopyacılığını geçemeyen rollerden dolayı, asli tasvip olabilir, ancak asli ikame olamaz. Çünkü, asli olan ikamesizdir. Su varsa teyemmüm bozulur.
29-Doğru fikirlerin, yeni muhataplarla tanışması ve kabul edilmesi, fikri için yaşayanları memnun eder. Ahrar sıfatına sıcak yaklaşımlar ve beyanları da bu zaviyeden samimiyet olarak görebiliriz. Demokrasinin, partiler ve kurumlar için ortak kabul alanı olarak ilgi görmesi, olumlu bir katkıdır. Bu yeni katkı, demokrasi çizgisinin dünkü taraftarlarını tenkis etmeyeceği gibi, yok sayma sebebi de olamaz. Siyasetin zorlandığı bu olgunluk çizgisi, yeni dönem tanımları ile yerli yerine oturacaktır.
30-Anayasal vatandaşlık ve eşitlik yerine muhafazakarlık kavramına bir de demokratlık takıntısı ile yeni bir tohum denemesi gibi içi doldurulmamış ve yakın siyasi tarihimizin tutarlılık ve süreklilik akımı olamayan bir yapı, sadece kendini temsil eder.