51-Bediüzzaman, bütün tarafların buluşma noktasının ve en ortak mutluluklarının ancak demokrasi ile olabileceği göz ardı edilmeden, taraflara açık ve yakın bir noktada buluşmayı sağlayacak, geniş bir zemin üzerine bina edilecek siyasi bir yapılanmayı desteklemiştir. Dünün dar kadroları, bugün uzlaşma zemininde kabul görmedikleri gerçeği de, her değerin düne ait sahibi ile hayat bulacağını göstermektedir.
52-Kişilerin, yeni avantajlar sağlamasını engelleyen kuvvetler ayrılığı prensibi, manevi imtiyazın maddileşmesini de önler. Buna göre, iktidarla bütünleşmiş ayrıcalıkların olmaması gerekir. Bugün beraberce kaynak bölüşümüne giren kesimlerin, inanç üzerinden yürütecekleri her davranış, husumet ve iktidar kavgasına dönüşerek, inancımızın tepkiler almasına sebebiyet verir. Bu görüntülere fırsat verilmemelidir.
53-Demokrat misyon, hatalarının cezasını siyasi olarak ödemiştir. Yanlışlarında ısrar etmeleri halinde ve milleti okuyamamaları durumunda siyasi başarısızlıkları telafi edilemez. Yönetim arızalarından kaynaklanan tutumları, temel tercihimizi zorlama noktasında değildir. Üstelik, hep iktidara alışıldığı için, muhalefet ve düşük oy almayı bir tükenme olarak görme psikolojisi doğru değildir. Parti yönetimleri, hatalarını düzeltip yoluna devam edebilirler ve yeni ekiplerle takviye alabilirler.
54-Demokratların siyaset kurallarını uygulayamamaktan kaynaklanan yönetim problemleri, tabanını toparlayamaması ve partiyi maruz kaldığı 28 Şubat sendromundan çıkaracak siyasi tecrübeye sahip cesur akillerin olmaması bu neticeyi verdi. Hadisenin bu kısmı, bizim dışımızda ve parti organlarının çözeceği bir süreçtir. Yoksa bir felsefe ve yaklaşım farklılığı ile dünü inkar eden bir reddiyeleri söz konusu değildir.
55-Ekonomik taahhütlerini yerine getirmekle övünen hükümetin, 28 Şubat sürecinin bütün hassasiyetlerini koruması ve bunlara dokunamaması, kayıt dışı siyasetin reflekslerini arttırmaya ve başörtüsü, Kurân kursları, YÖK yasası gibi bazı konuların tamamen tıkanmasına sebep olmuştur.
56-Daralan bir siyaset ve endişeli bir iktidar görüntüsünün, doğabilecek yeni kırılma noktalarının habercisi olmamasını temenni ederiz.
57-Hükümetin başarısı, siyasetin başarısı olur. Parlamenter demokrasi ve milli irade adına seviniriz. Bu yaklaşımımız, ülkeye ve hayırlı hizmetlere katkı sağlayan herkese gösterilmesi gereken bir hakperestliktir. Hatta siyasi rekabetin, hizmet yarışına dönüşmesini sağlar. Bu gidişatın başarısı, siyasi tercihimizin yanlış olduğu anlamına gelmez. Farklı bakış açılarının nöbet değişimi gibi görülebilir.
58-Muhalefet de bir haktır ve muvazene-i adalettir. Dolayısıyla, düşüncemizin başarısı, iktidar endeksli görme alışkanlığına dönüşmemelidir.
59-Mirasyedi olmanın acısını çeken demokratlar, siyasi başarısızlığını, aradığını kaybettiği yerde bularak telafi etme şansına sahiptir. Yeni şartların yüklediği başarma baskısını, faaliyet ve kaliteli rekabetle yarıştaki yerini alarak sağlayabilir.
60-Siyasetin yeni güzelliği, hiçbir partinin garantisinin olmamasıdır. Seçmenin yeni yüzünü okuyamayan, siyaseten kaybeder. Bu bazen fikri yanlışın, bazen de yöntemsizliğin sonucu olabilir. Bunun farkını, her hareketin geçmiş siyasi tarihine bakarak analiz edebiliriz.
61-Kolay gelen zor kalır. Zor gelen, kolay gitmez prensibi unutulmamalıdır.
62-Milliyetçi, laik, halkçı ve dini duygulara siyaset etkisi yaptıran siyasi hareketlerin dozajı ve sempatik akıllı politik manevraları ne olursa olsun, hepsinin alternatifi, bu düşüncelerin vatandaş eğilimleri bazında içinde barındıran ve ideolojisi bu olan demokrat misyonun varisleridir. Mirasyedi olmak, başkasına hak gaspı şansı vermemelidir.
63-Devlet kutsallaştırılmamalıdır. Milliyetçi, halkçı ve dini duygularla siyaset etkisi olanların devlet öncelikli düşünme zihni altyapılarında vardır. Bu açmazlarını aşma denemeleri ve küreselleşen geleceğimize adapte olurken din, ulus, kültür hassasiyetlerinin yeni tercümesini yapmadaki zaafiyetler ve kopyalarken kendinden kopma değişimi ve düşünce ile politik varlıkları mezcetme gibi tıkanmış damarları açma ameliyelerinin zorluğu göz önündedir.
64-Demokrasiyi, vatandaş odaklı kalkınma ve batıya entegre olurken dini-diyaneti tartışmayan, farklı gösterme telaşları olmayan ve sindirim sistemleri itibariyle geniş ve kuşatıcı tahammülleri olan ahrar genetiği önümüzdeki dönemde yeniden şekillenecek ve misyon içinde ve düne ait çizgi ile tevarüs edecek bir etkinlikle ve hatasında ders almış bir ruhla dirilecektir.
65-Demokrasi; tarafları anlama ve halkın zorlu mücadelesinde yanında yer alarak bu günlere uzanan siyasi bir sabrın ürünüdür. Korku ve vehme dönüştürmeden, hatalarını ve ben merkezli siyasi hastalığın yaşlanan psikolojisini yenileyerek, Demokrat misyon nerede olursa olsun Türkiyenin geleceği olacaktır. Biz ve düşüncemiz kazanmış olacaktır. Ferden kaybetsek bile.
66-Zamanın hükmü, zeminin merhametsizliğine rağmen dünya insanlığı ile Risale-i Nuru buluşturacaktır. Siyasileşmeden, siyasete fikir vermek ve üst buluşma noktalarına toplumu davet eden büyük ev rolünde olacaktır.
67-Temel önceliğimiz olan Risale-i Nurun iman hayat ve şeriat dairelerinde mütalaalarına ağırlık verilmelidir. Metotlu ve heyetler halinde işbölümü ve sorumluluk sınırlarımızı netleştirerek iç dinamizmimizi geliştirdiğimiz nispette, siyaseti müspet etkilenme gücümüz olur.
68-Siyasetin pratikleri ile kişi ve olay bazlı hareketlerden genel hüküm çıkarma ve hikmet üretme kolaycılığından sıyrılıp, ilkeli ve fikir dokusu yüksek ve karşı tarafın farklılıklarını bile barındıracak ölçülerimizle, üst buluşma eşikleri ile diyalogumuzu ve kısır tartışma zeminini, fikri cazibemize çekebiliriz.
69-Müzakere ve diyalog eğitimleri alınarak, imaj elçilerimiz olan dava adamı olacak gençlerin eğitiminden önce yetişkin eğitimi ile tolerans ve iç uzlaşma zemini sağlanmalıdır.
70-Eğitim, sosyal, siyasive neşriyat ilgilileri müştereken içtimai programlar üretmeli ve uygulama eğitimleri sağlamalıdır.
71-Camiamızın aktif siyasetçileri, pasifleri, yazarları, bürokratları, akademisyenleri ve genel cemaat mensuplarının temsil fikirleri ve yaklaşımları ile üslup ve beyan konusundaki dozaj farklılıklarının asgari ve zorunlu temel tarzı beraberce belirlenmelidir. Farklılıklar ise, görev ve rol fazlalığı veya eksikliği kabul edilebilir. Böylece bir birimizi anlama ve katkı seviyesi yükselir. Aksi halde en rijit olan müzakereyi veya diyalogu ikna odasına veya muhatabının kafasını düzeltme rolüne soyunuyor. Kopan iletişim, doğru düşünenin dozaj probleminden dolayı hata yapma şansını arttırıyor. Bunu Allah için yaptığından, her çatışmaya da anlam ve misyon yüklüyor.
72-Vehim, his, heyecan, alışkanlık, tartışmasız doğruya inanmamız, samimiyet, sadakat; diyalogda bir imtiyaz olarak kullanılmamalı. Onun nefsi derki,...bizi kandırdı... ikazı bizim içindir. Muhaverede, muhatabımızla eşit şartlarda olduğumuzun farkında olmalıyız, kendimizce haklı olmanın tescili, muhatabımızın fikirlerinden sonra belli olur. Akıl, objektiflik, insaf, sosyal zeka ve münasebet ortamı ve muhatabın hassasiyetleri göz önünde bulundurarak Risale-i Nura dayalı lafzen veya mealen, düzeyi düşürmeden düşüncelerimizi sunmalıyız. Sunma nezaketi, bize ait olmayan bir büyük emanetin sadece taşıtıcısı ve tebliğcisi olma işçiliğinin bize yüklediği hizmetkarlık psikolojisidir.
73-İletişim, eğitim psikolojisi ve sosyolojiden mutlaka yararlanarak, davamızı ifade etmeliyiz. Siyasi ve sosyal hadiseler, sosyal çözümlemeler dediğimiz, vakıadan hareketle makul fikrinize aktüel fikirlerle desteklenirse, tesir ve kabul şansı artar. Su götürür mesele olmaktan çıkarmamız buna bağlı.
74-Aşırı politik ve siyaset tarafgirliği manasında bir yaklaşım ve fıtrat tatminini camiamız tasvip etmiyor. Zannedilenin aksine, siyaset ile ilgili okuma oranı % 7-9 arasında değişmektedir.
75-Siyasete birinci derecede ilgi duyan, yükselen bürokratlar,aktif siyasetçiler ve kısmen sosyal hayatın içinde statüyü ve etkiyi parti ile sağlamak isteyen hizmet psikolojisi ve etkileşim içinde olan yazarlar arasındaki siyasi yoğunluk, cemaat ortalamasını yansıtmamaktadır. Etkili konumları ve bu asırda siyasetin revaçta olması ve her zaman anlamlı gerekli olmasa da, statü gücü genel yapımızı etkilemekte ve hakketmediğimiz halde aşırı siyasi ve uzlaşılmaz bir görüntü ve imaj ortaya çıkmaktadır.
76-Mensuplarımızın serbestiyet alanı ile cemaati sorumluklar bir ahenk içinde mütemmim olmalıdırlar. Yek diğerini zorlamamalı. Fıtratların riyasetine,heyetlerin baskısına, ferdin keyfiliğine veya zaafların sistemi kullanmasına müsaade edilmeyecek sorumluluk tanımları ve görev paylaşımlarında kargaşa ve çatışmayı doğrularımızı bulma ve birbirimizin gerekliliğine inanma aracı görerek, nesl-i cedite dünya vatandaşlığında Risale-i Nuru nasıl anlatacağının ve roller çatışmasının düzeyli denemelerini yaparak, başarılı olamazsak da deneyimlerimiz,psikolojimiz ve önyargılarımız ile bu güne ait olmaya şahsi telakkilerimiz- başlatmış olmanın duasını ve bizi aşan geleceğe bir arz yapmış oluruz.
77-DAVA BAKİ BİZLER FANİYİZ.