Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Tevbe Suresi 128-129. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
128 . Şânım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.(1)
129 . (Ey şefkatli Resûl!) Eğer (seni dinlemeyip senden) yüz çevirirlerse, artık de ki: “Allah bana kâfîdir! O’ndan başka ilâh yoktur! (Ben) O’na tevekkül ettim ve O, büyük arşın Rabbidir!”(2)
1- “Evet, rivâyet-i sahîhada (sahih bir hadisde) vardır ki: Mahşerin (insanların dirildikten sonra toplanacakları haşir yerinin) dehşetinden herkes, hattâ enbiyâlar (peygamberler) dahi ‘nefsî, nefsî!’ (nefsim, nefsim!) dedikleri zaman, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ‘ümmetî, ümmetî!’ (ümmetim, ümmetim!) diye re’fet (merhamet) ve şefkatini göstereceği gibi, yeni dünyaya geldiği zaman, ehl-i keşfin tasdîkıyle, vâlidesi onun münâcâtında (duâsında) ‘ümmetî, ümmetî!’ dediğini işitmiş.
Hem bütün târih-i hayâtı ve neşrettiği şefkatkârâne mekârim-i ahlâkı (yaydığı şefkatli güzel ahlâkı), kemâl-i şefkat ve re’fetini (ne kadar merhametli olduğunu) gösterdiği gibi, ümmetinin hadsiz salavâtına hadsiz ihtiyaç göstermekle, ümmetinin bütün saâdetleriyle kemâl-i şefkatinden alâkadar olduğunu göstermekle, hadsiz bir şefkatini göstermiş. İşte bu derece şefkatli ve merhametli bir rehberin sünnet-i seniyesine mürâat etmemek (tâbi‘ olmamak) ne derece nankörlük ve vicdansızlık olduğunu kıyâs eyle.” (Lem‘alar, 4. Lem‘a, 15-16)
2- “Ey insanlar ve ey Müslümanlar! Böyle hadsiz bir şefkatiyle sizi irşâd eden (size doğru yolu gösteren) ve sizin menfaatiniz için bütün kuvvetini sarf eden ve ma‘nevî yaralarınızı, getirdiği ahkâm (hükümler) ve sünnet-i seniyesiyle ve kemâl-i şefkatiyle merhem vurup tedâvi eden şefkatperver bir zâtın bedîhî (çok açık) şefkatini inkâr etmek ve göz ile görünen re’fetini ittihâm eder (suçlar) derecede onun sünnetinden ve teblîğ ettiği ahkâmdan (bildirdiği hükümlerden) yüzlerinizi çevirmek, ne kadar vicdansızlık, ne kadar akılsızlık olduğunu biliniz!
Ve ey şefkatli Resûl, ve ey re’fetli Nebî! Eğer senin bu azîm şefkatini ve büyük re’fetini tanımayıp, akılsızlıklarından sana arkalarını çevirip seni dinlemezlerse, merâk etme! Semâvât ve arzın cünûdu (askerleri) taht-ı emrinde (emri altında) olan ve arş-ı azîm-i muhîtin tahtında(çok yüce ve herşeyi kuşatan arş’ın altında) saltanat-ı rubûbiyeti (herşeyi terbiye ediciliğinin saltanatı) hükmeden Zât-ı zü’l-Celâl sana kâfîdir. Hakîkî mutî‘ (itâat edici) tâifeleri, senin etrâfına toplattırır, seni onlara dinlettirir.” (Lem‘alar, 11. Lem‘a, 56-57)