Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nahl Sûresi 96-97. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
96-Sizin yanınızda bulunan tükenir; Allah’ın katında bulunan ise ebedîdir. Elbette sabredenlere de mükâfâtlarını, yapmakta olduklarının daha güzeli ile vereceğiz. (*)
97-Erkek olsun, kadın olsun; kim mü’min olarak sâlih bir amel işlerse, artık ona elbette hoş bir hayat yaşatacağız! Ve muhakkak onlara (âhirette) mükâfâtlarını, yapmakta olduklarının daha güzeli ile vereceğiz!
(*) “Bu dünya dâru’l-hikmettir, dâru’l-hizmettir (hikmet ve hizmet yeridir); dâru’l-ücret ve mükâfât (ücret ve mükâfât yeri) değil! Buradaki a‘mâl (ameller) ve hizmetlerin ücretleri berzahta (kabir âleminde) ve âhirettedir. Buradaki a‘mâl, berzahta ve âhirette meyve verir. Mâdem hakīkat budur. A‘mâl-i uhreviyeye (âhirete dâir amellere) âid netîceleri dünyada istememek gerektir. Verilse de memnûnâne değil, mahzûnâne (üzülerek) kabûl etmek lâzımdır. Çünki Cennetin meyveleri gibi, kopardıkça yerine aynı gelmek sırrıyla, bâkī (ebedî) hükmünde olan amel-i uhrevî meyvesini, bu dünyada fânî bir sûrette yemek, kâr-ı akıl değildir. Bâkī bir lâmbayı, bir dakīka yaşayacak ve sönecek bir lâmba ile mübâdele etmek (değişmek) gibidir.” (Mektûbât, 29. Mektûb, 302)