Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Nahl Suresi 94-96. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
94 . Hem yeminlerinizi aranızda bir hîle edinmeyin; yoksa bir ayak, sebat bulmasından sonra kayar ve (insanları) Allah yolundan saptırmanız sebebiyle (dünyada) kötülüğü (azâbı) tadarsınız! (Âhirette de) sizin için (pek) büyük bir azab vardır.
95 . Allah’ın ahdini, (karşılığında ne alsanız) az (düşecek) bir fiyata satmayın! Eğer bilirseniz, ancak Allah katında olan (ahde riâyetinize karşı verilecek mükâfât) sizin için hayırlıdır.
96 . Sizin yanınızda bulunan tükenir; Allah’ın katında bulunan ise ebedîdir. Elbette sabredenlere de mükâfâtlarını, yapmakta olduklarının daha güzeli ile vereceğiz.(1)
1- “Bu dünya dâru’l-hikmettir, dâru’l-hizmettir (hikmet ve hizmet yeridir); dâru’l-ücret ve mükâfât (ücret ve mükâfât yeri) değil! Buradaki a‘mâl (ameller) ve hizmetlerin ücretleri berzahta (kabir âleminde) ve âhirettedir. Buradaki a‘mâl, berzahta ve âhirette meyve verir. Mâdem hakîkat budur. A‘mâl-i uhreviyeye (âhirete dâir amellere) âid netîceleri dünyada istememek gerektir. Verilse de memnûnâne değil, mahzûnâne (üzülerek) kabûl etmek lâzımdır. Çünki Cennetin meyveleri gibi, kopardıkça yerine aynı gelmek sırrıyla, bâkî (ebedî) hükmünde olan amel-i uhrevî meyvesini, bu dünyada fânî bir sûrette yemek, kâr-ı akıl değildir. Bâkî bir lâmbayı, bir dakîka yaşayacak ve sönecek bir lâmba ile mübâdele etmek (değişmek) gibidir.” (Mektûbât, 29. Mektûb, 302)