Dün medyanın değil, sokağın gündemiyle ilgiliydim... Ve sokakta dün bir kısım basının el birliğiyle görmezden gelerek, hiç ilgilenmediği “bedelli askerlik”le ilgili gelişmeler vardı.
Bu konudan adeta boğuldum...
***
Biliyorsunuz, CHP bedelli askerlik için kanun teklifi verdi.
Bugüne kadar bedelli askerlik, “parası olana kısa, olmayana uzun dönem askerlik, bu ne biçim adalet” yaklaşımı üzerinden tartışma konusu oluyordu.
Hâlbuki CHP’nin önerisi bu tartışmayı bitirecek çok önemli bir çözümü de kapsıyor.
Çünkü tasarıya göre, yıllık geliri 12 bin TL’den az olanlar veya hiç geliri olmayanlar herhangi bir bedel ödemeyecek.
Yaş sınırının “1 Ocak 1983’ten önce doğanlar” olarak belirlendiği, yararlananların ödemeyi taksitle de yapabileceği bir tasarı.
***
Türkiye’de askerlik görevini hızlıca bitirmek için bedelli askerlik yasasının çıkartılmasını isteyen koca bir grup olduğu gibi, askerliğin mecburi olmaktan çıkartılmasını, en azından süresinin makul düzeye indirilmesini isteyen devasa bir çoğunluk var.
Bu, sağlıklı siyaset yapma iddiasında olanların arkasını dönemeyeceği sosyal bir sorun olduğu kadar toplumsal bir beklenti de...
Garibime giden siyasal iktidarın CHP’nin derli toplu ve anlamlı girişiminden rahatsız olması oldu...
***
Hatta “devletçi ve militer” bir refleks bile gözledim.
Örneğin, “halk iradesinin” Kâbe’si sayılan Meclis’in Başkanı Mehmet Ali Şahin, toplumsal bir ihtiyaç ve beklentiye cevap olabilecek tasarıya destek vermek yerine, kırk yılda bir olumlu bir adım atan CHP’yi “asker odaklı” eleştiriyordu:
“Asker ocağı ve askerlik çocuk oyuncağı değildir. Çok ciddi bir iştir. O bakımdan bu konuların çok iyi düşünülmesi, özellikle TSK ve Genelkurmay Başkanlığı ile de ihtiyaç durumu değerlendirilerek ve Milli Savunma Bakanlığı ile de görüşülerek bunun hazırlanmasında büyük yarar görüyorum.”
Askere sordunuz, altmış, yetmiş bin halk çocuğunu garson olarak çalıştıragelen askeriye de “ihtiyaç var” dedi, gerçek bir demokraside sivil irade bu cevabı mı esas alır, olması gerekene göre mi karar verir?
***
Olması gereken dedim...
Bu nedir?
Birincisi pek çok AB üyesi ülkede “mecburi askerlik” yok. Biz ise CHP’nin son zamanlardaki en anlamlı tasarısına bile karşı çıkıyoruz.
İkincisi demokratik ülkelerdeki teknolojiye uyumlu ordu nüfusu...
İngiltere’de yüz bin kişilik bir ordu var iken, bizdeki neden yedi yüz-sekiz yüz bin kişi?
Parlamento bunları sorup, demokratik ve teknolojik cevapları mı verir, eşitsizlik sorununu çözerek bedelli isteyen muhalefeti mi fırçalar?
Ezber bozulunca devletçi ve militarist reflekse geri dönüş de buralardaki “demokrasi ve demokratlık” anlayışının ne kadar dar ve kof olduğunu sergiliyor...
***
Siyasetin çifte standardını, bencilliğini, çıkarcılığını ve ikiyüzlülüğünü sevmiyorum...
Gerek iktidar, gerek muhalefet, birbirinin gözünü oyacağına, doğru olanı el birliğiyle destekleseler ne kaybederler ki?
Üstelik düzey kazanırlar...
Ama buradan çok uzağız ve bu nedenle siyaset çok sıkıcı...
***
Şunu da hatırlatmakta yarar görüyorum...
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçtik ama değişmeyen o kadar çok şey var ki...
Örneğin, 1916’da, Osmanlı uyruğundaki herkese askere alınma zorunluluğu getiren yasa gibi...
Neredeyse yüz yıldır “zorunlu askerlik” değişmedi.
Çünkü...
O dönemde Prusya Ordusu örnek alındı.
Bunun fiili uygulayıcısı da askerî okullar müfettişi yapılan daha sonra da Çanakkale Savaşları’nı yöneterek en eğitimli, en seçkin sivil kadroları heba ettiren Alman Von der Goltz oldu.
Goltz, Osmanlı askerî bürokrasisi için 1908’den itibaren ordu-millet yaratmanın felsefesini oluşturdu.
Cumhuriyetin kurucu kadroları da “ordu-millet” felsefesini aynen benimsedi.
Kuruluşundaki “Prusya Ordusu” anlayışı sürekli kılındığı için de Cumhuriyet’ten çok daha eski olan 1916 yılındaki kanun aynen korundu.
***
O kanun korunmaya devam edilirken “ileri demokrasi” olur mu, cumhuriyet demokratikleşir mi?
Sokak “bedelli tasarısına” heyecanla sahip çıkarken, siyasal iktidar cenahından gelen devletçi ve askeri refleksler şaşırtıcıydı...
Doğrusu garipsedim...
Star