Prof. Dr. Sefa Saygılı'nın yazısı
Uzunca bir zaman boyunca insanları sol beyni veya sağ beyni hâkim kişiler olarak görüyorduk. Sağ beyin duyguları, sanatı, açık fikirlilik gibi özellikleri simgeliyordu. Sol beyin ise akılcı davranır, kelimelerle düşünürdü; mantıklı düşünce ve analitik işlemler hâkimdi. Herkes beyninin sağ veya sol lobunu daha fazla kullanan olarak tarif edilirdi.
Hatta bazı testler vardı ve hangi beyin lobunun baskın olduğunu açığa çıkarıyordu.
Ancak son araştırmalar gösterdi ki, her ne kadar farklı bölümleri farklı işlemlerde devreye giriyor olsa da aslında hepimiz beynimizi eşit şekilde kullanıyoruz. İki lob arasında karşılıklı bilgi akışı hiçbir zaman kesilmiyor ve bu bağ 80 milyon kadar aksondan meydana gelen devasa bir köprü ile sağlanıyor.
Yani beynin içinde, aralarında kusursuz bir koordinasyon olan birçok parça var. Bu bağlantı sağlanmamış olsaydı, beynin içinde bir kargaşa yaşanırdı. Beyinde sadece aktarımın sağlanması değil, aynı zamanda bilgi paylaşımının da hassas bir zamanlama ile yapılması gerekmektedir. Bu da saniyenin 60 binde biri kadarlık sürede elektrik sinyallerinin yorumlandığı, bağlantı kurulduğu ve komuta edildiği anlamına gelir.
Londra Üniversitesi Bilişsel Sinirbilim Profesörü Sarah Jayne Bllakemore şöyle diyor: “İnsan beyni bütün olarak çalışmakta… Ve her iki yarısı da neredeyse tüm işlemlerde eşit oranda devreye giriyor. Beynin sol ve sağ yarısı birbirleriyle sürekli iletişim halindeler. Biri olmadan diğerinin bir işlemi tamamlaması mümkün değil. Bir başka deyişle; ağırlıklı olarak sol veya sağ beyninizi kullanıyor olamazsınız.”
Fakat şimdiye kadar yapılan ilişkilendirmeler bütün bütün de yanlış değil. Mesela sol beyin, gördüğümüz bir objenin detaylarını kayda geçirirken; sağ beyin, genel yapısı ve şekli üzerinde yoğunlaşıyor. Yine sol beyin kelimelerin gerçek anlamlarına odaklanırken, sağ beyin o kelimenin ardındaki imaları gözden geçirmekle uğraşıyor. Ama beyninin sağ yarısında doku tahribatı oluşmuş bireyler yaratıcı süreçten mahrum kalmıyorlar. Yine aynı şekilde sol beyninde bir lezyon oluşmuş olan birey belki dil becerilerinde zorlanmaya başlayabiliyor ama analitik düşünmeye devam edebiliyor.
Özetle, beynin iki yarısının farklı görevlerinin olduğu, ama bir arada da çalışıyor olduklarının tespit edilmesi, artık sağ ve sol beyin ayrımını geride bırakmamız gerektiğinin açık bir göstergesi.
Yani beynin her bir bölgesinin özel fonksiyonları olduğu doğrudur ve beyinde her şey elektrik sinyal akışına dayanan bir yapıda yaratılmıştır. Ancak beyindeki parçaların fonksiyonları sabit değildir ve tüm bu parçalar aynı zamanda birbirlerine bağımlı çalışmaktadır.
Dış dünyayı tanımamızın tek yolu beynimizin iki lobu arasındaki müthiş koordinasyondur. Eğer beyin loblarımızda bu bağ sağlanmasa idi, dış dünyayı algılayamaz, beynimizde şu an olduğu gibi mükemmel nitelikte ses, koku ve görüntüler analiz edilemezdi.
Ve biliyoruz ki, bu koordinasyonu sağlayan ve dış dünyayı algılayan bir et parçası olan beyin değil ‘ruh’tur. Şu dünya şartlarında ruh, beyni bir alet olarak kullanmaktadır.
Zafer Dergisi