İzninizle yazıma başlarken, 301 şehide Cenabı Mevla’dan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ülkemin başı sağ olsun. İmanlı insanın çektiği cefanın, ebedi âlemlerde sefası hayrette bırakacak şekilde olacaktır inşallah.
Herkes misafir olur, ama ev sahibini incitmeden, müteşekkir kalarak gitmek var ya o ne güzel misafirliktir. Herkes dünyaya normal gelir, ama buradan gidiş bazılarında normal olmaz ki. Herkes yaşar ama adam gibi ölmek, adam gibi gitmek var ya o ne güzel gidiştir. Baştan en büyük Müjdeciden (a.s.v) alınan şahadet müjdesi, ikramiye gibi ölüm. Soma’da Yardan’a müteşekkir olarak helalinden kazanıp, kömür isiyle gitmek, kömür olmuş ekmeği yiyemeden, kömürü katık yaparak gitmek…
Bekleyenlerin yüreğinde acı, dillerinde dua, gözlerde isyansız yaş, hasret bırakarak gitmek... Sizin ki neticesi korkulu olmayan bir gidiştir. Böyle gidiş yüzünüzü ak etmiştir ve misafirhane sahibinin de rahmetini celb etmiştir.
Siz kömür içinde yüz akı ile giderken, arkanızdan söylenen buraya tekrar yazmak istemediğim, içimizde ki yüz karaları, ruhları kömür, ağızları kömür, kara kara sözler sarfettiler, kısacası müstahak dediler… Onlar acımazlar, onlar yanmazlar, onlar felaketleri kara tezgâhlarına kara meze yaparlar. Asıl onlar için madenci lazım, ruhlarındaki dehlizlerden kömürü ve isi dışarı boşalttıracak. Onlar ayaklı kömür ocağı, köşe sahibi, diploma sahibi fakat yürek sahibi olmamış duyguları isli insanlar... Her gün ağızlarında maden faciası oluyor; kelimeler kara cenazeler olarak dışarı çıkıyor… Ahhh! Acı bilmez, yas bilmez, kudurgan çapulcu, kömür ocağı insanlar…
Maden ocağı değil, 301 acı ocağı, şükürler olsun sizleri dualarından eksik etmeyen, uzak yerlerden acınıza omuz vermek için gelenler oldu… Şükürler olsun milletin büyük çoğunluğu sizinle ve devlet acınıza sahip çıktı. Asıl acı olan, Fatihasız diller, yangınsız yürekler, ölüm bekleyen çakal. Paylaşmak için değil, isyan için yine sokağa çıkanlar... Kırdılar döktüler yalanları ile yine boy gösterdiler… Siz ne anlarsınız kederden yastan, ipleriniz kömür adamların eline geçmiş çoktan.
Allah, afetlerden ve ayaklı kömür ocaklarından korusun. Milletimizin başı sağ olsun. Son söz, yürek ferahlatan Bediüzzaman’a ait olsun:
“Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder, vazife-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyade, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.”
“Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir. Lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir. Hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla, o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor. Ve herbir saati bir gün ibadet hükmüne getirdiğinden, şekvâ değil, şükretmek gerektir.”