RisaleHaber-Haber Merkezi
İnna lillah ve inna ileyhi raciun
Son Şahitler'den Hafız Namık Şenel vefat etti. Emirdağlı olan Nazilli'de ikamet eden Hafız Namık Şenel bugün saat 8.30'da vefat etti. Secde halinde duruşuyla emaneti ruhunu teslim eden Namık Şenel'in cenazesi yarın (perşembe) önce saat 10.00'da Nazilli Koca Camide, aynı gün ikindi namazına mütekaiben Emirdağ Çarşıiçi camiinde kılınacak.
Çarşıiçi Cami Bediüzzaman hazretlerine imamlık yaptığı mekan olarak biliniyor.
1958’DE MİNAREYE ÇEKİLEN YEŞİL SANCAK HADİSESİNİN BAŞKAHRAMANI
Hafız Namık Şenel’in Bediüzzaman ile alakalı hatıralarını “Ağabeyler Anlatıyor 4” kitabımda yayınlamayı planlamıştım. Fakat 26 Mayıs 2010 tarihi itibariyle saat 8.30’da nazillide evinde kalp krizinden dolayı aniden vefat etmiştir. Secde eder halde ruhunu teslim eden Namık hocamıza Allah’tan rahmet niyaz eder bu vesile ile hatıralarından sadece bir kısmını rahmete vesile olur düşüncesiyle Risale Haber’de yayınlıyorum. Bu hatıralar Namık Şenel’den kamera ile kaydedilmiş olup, metin haline getirildikten sonra kendisine tashih ve teyid ettirilmiştir.
Ömer Özcan
HAFIZ NAMIK ŞENEL
1931 Emirdağ doğumlu olan Hafız Namık Şenel, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin 1944-1948 ve 1949-1953 yılları arasında yaşadığı her iki Emirdağ hayatınında en yakın şahitlerinden birisidir. Üstad Bediüzzaman hazretleri 1953’den sonra daha çok Isparta’da yaşamış, fakat sık sık Emirdağ’daki ikametine de gelmiştir. Namık hoca ise 1944’den itibaren Emirdağ Çarşıiçi Camii’nin imamlığını yapmaktadır. Bediüzzaman Hazretleri sekiz sene müddetle, fasılalarla bu bahtiyar imamın arkasında namaz kılmıştır. Üstad ve Üstad’ın hizmetkârları ağabeylerle sayısız hatıraları vardır.
Namık Hoca, 1958’de Bediüzzaman Hazretleri’yle merhum Adnan Menderes’in Emirdağ’da karşılıklı selamlaşmasını görenlerdendir. Namık Şenel’in aynı gün bilmeyerek sebep olduğu bir hadise vardır ki günlerce Türkiye karışmış, Menderes Hükümeti çok zor anlar yaşamıştır. O gün, caminin minaresine yeşil sancaklar çekilmiştir. Olayın başkahramanı da İmam Namık Şenel’dir. Bediüzzaman’ın kaldığı Emirdağ’da, hem de Adnan Menderes’in geldiği gün yaşanan bu –kasıtsız– hadise, irtica çığırtkanlarına çok iyi bir fırsat ve malzeme vermiş, bütün gazeteler birinci sayfadan yaygara yapmıştır.
Şimdi bu olayın nasıl geliştiğini ve istismar edildiğini birinci dilinden okuyalım. (Ömer Özcan)
NAMIK ŞENEL ANLATIYOR:
1958 senesinde, bilmeyerek Türkiye’de ortalığı karıştıran bir hadiseye sebep olmuştuk. Şöyle ki:
1958’de Menderes Isparta’ya gelmişti. Isparta’da bunu camide bayraklarla karşılıyorlar. Emirdağlılar da gitmişti o zaman. Hatta Halk Parti’lilerle Demokrat Parti’liler birlik olup memlekete bir şeyler yaptıralım diye müştereken gidiyorlar.
Biz Emirdağ’dayız. İkindi namazından çıktık. Nuri Bilal Amca vardı, Terzi Mustafa Bilal’in babası. Yaşlı başlı bir adamdı. Onunla ikimiz onların terzi dükkânına doğru gidiyoruz. Karşımıza Halk Parti’li Raşit Uzel ile Demokrat Parti’li Sadık Kalender çıktı. İkisi de terzi, ikisi de Risale-i Nur’la alakadar. Bize “Hocalar Isparta’da Menderes camilerde bayraklarla karşılandı. Siz de böyle bir şey yapsanız olmaz mı?” dediler. “Olabilir” dedik biz. Onlar ayrıldı. Sonra belediye zabıta amiri Kara Halil geldi karşımıza. Biz “Belediyede fazla bayrak varsa bize verseniz biraz” dedik. Kara Halil “Valla belediyeye bile yetmiyor bizim bayraklarımız” dedi.
Neyse, ertesi gün oldu. Menderes Emirdağ’a gelecek, bekleniyor. Biz de caminin yanına yaşlı Nuri Amca’yla vardık. Yanımıza Müezzin Ramazan geldi. Ona “Sizin dükkân nasılsa kenarda, dükkânın bayrağını ver de minareye çıkalım” dedim. “Bizim dükkânın bayrağı yok da caminin sancağı var. Onu getireyim” dedi. “Getir” dedim. Getirdi. Sancak yeşil, üzerinde de Arapça ayetler, hadisler var. “Padişahım çok yaşa” yazıyor. “Nuri Amca başımıza iş açmayalım sonra?” dedim. Rahmetli “Sen çok bilirsin zaten. Ben Birinci Cihan Harbi’nde Şehzade Cemaleddin Ruhi Efendi’nin sancak çavuşuydum” dedi. “İyi madem” dedim bende. Müezzin sancağı aldı, çıktı minareye. Arkasından ben de çıktım. Sonradan gelenlerle beş kişi olduk. Bu arada Ali Hoca vardı, o da benim caminin müezzini: “Hocam bizim caminin de sancağı var. Getireyim mi?” dedi. “Getir” dedim. Yeşil sancak oldu iki...
Ben sonra indim, öğle namazını kıldırdım. Babam gelmiş köyden. Onun için eve gittim, geldim. İkindi namazını kıldırdım. Ama beş kişi devamlı duruyor, yukarda minarede. Menderes ikindi namazından sonra geldi. Ama müthiş bir kalabalık oldu. Benim esas gayem, Menderes’le Üstad Hazretleri’nin karşılaşmaları... Onu görmek istiyordum.
Adnan Menderes üstü açık bir pikap içinde geldi. Uzunçarşı’dan geçecek. Üstad’ın kaldığı evin de penceresi Uzunçarşı’ya bakardı. Menderes’in yanında Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile Afyon milletvekili Orhan Kökten vardı. Orhan Bey bizim akrabamızdır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Emirdağ’da ikamet ettiği ev. Adnan Menderes’le selamlaştığı yer, 1. sıradaki penceredir
Menderes’in arabası ağır ağır Uzunçarşı’dan geçiyordu. Orhan Bey, Üstad’ın olduğu yeri Menderes’e gösterdi. Menderes tam Üstad’ın karşısına gelince öyle bir alkış koptu ki, ben sanki Emirdağ yerinden oynuyor zannettim. Üstad Hazretleri pencerede ayakta duruyordu. Avuçları kendine bakacak şekilde kollarını kaldırmış, kucaklar gibi –yüzüne doğru– hareketlerle Menderes’i selamlıyordu. Adnan Menderes de Üstad’a doğru elleri açık, kollarını iki yana sallayarak selamlıyordu. O alkışı unutamam. Neyse, Menderes belediyeye kadar gitti, bir konuşma yaptı. Esat Erenoğlu yardım etti. Sonradan profesör oldu bu zat.
Hafız Namık Şenel, Ömer Özcan'a anlatıyor
Sonra ben akşam namazını, yatsıyı kıldırmak için camiye geldim, kıldırdım. Bizim müezzin Ali Hoca “Hacıbayramların Terzi Mehmet ‘Yarın ya hapse gireceksin, ya da yurtdışına sürüleceksin’ dedi bana” demez mi! “Halt etmiş o!” dedim. Neyse gittik eve yattık. Gece saat 03’te “Pat, pat, pat!” kapıya vuruluyor. Baktım 15–20 kadar polis... Kütahyalı polis Abdullah vardı, zaten o hafiye idi. “Hocam karakola gideceğiz” dedi. Giyindim, gittik. Beni polis nezaretine kapattılar. Diğerlerini de topluyorlar artık.
Gün ışımaya yakın ifademi almaya başladılar. Tuttukları tutanak şöyle:
“Başbakanımız Sayın Adnan Menderes’in ilçemizi ziyareti sırasında haklın coşkun tezahüratından bilistifade, halkı iktidar aleyhine çevirmek ve halkı eski saltanat devrini istetmek gayesi ile dini, siyaseti alet ederek halkı tahrik için minareden sancak çekmek.”
Ben lazım gelen cevapları verdim.
Velhasıl netice olarak bizi mahkemeye sevk ettiler. Hâkime ifade veriyoruz. Ben sorgu hâkimine “Camide zaten duran sancak, minarede dursa ne zarar verecek, zannıyla bu işi yapmıştık...” demiştim. Sorgu hâkimi bunu tutanağa koydurmamış. Trabzonlu Komiser Ali Rıza vardı. Bir ara hâkim ona döndü “Niye müdahale etmedin?” dedi. “Efendim eğer müdahale etseydik memleket isyan edecekti” dedi. “Hilaf-ı hakikat konuşuyor Hâkim Bey. Gerek münevver tabakadan, gerekse emniyetten bunun suç olduğu ima dahi edilseydi, derhal men ederdik. Bunu biz yaptık zaten, kimseden emir almadık ki” dedim.
Bizi tevkif ettiler. 33 gün Emirdağ’da yattık. Sonra Bolvadin Cezaevi’ne naklettiler. Bir hafta sonra da takipsizlik kararıyla çıktık.
Bu arada Diyanet görevimize son vermişti. Sonradan geri aldık ve görevimize devam ettik. Ama o gün sabah namazına bir cemaat geldi ki... O anda Nuri Bilal Amca’nın sesi sanki Bilal-i Habeşî gibiydi. Salat-ü selamlar, tekbirler... Bayram namazı bile böyle olmazdı yani.
Bu arada insanı tebessüm ettiren şeyler de olmuştu:
Hâkim, yaşlı Nuri Bilal Amca’ya “Sen sancak çektin mi?” diye sordu. Nuri Amca, “Çektim. Ben Şehzade Cemaleddin Ruhi Efendi’nin sancak çavuşuydum!” dedi. Hâkim “Canım o Birinci Dünya Harbi’nde kaldı, onu bırak şimdi. Bu Cumhuriyet döneminde çektin mi?” dedi. “Çektim tabii! Biz asker gönderirken çekeriz. Koyunlar hasta olduğunda onlara dua ederken sancağı açarız...” diye saymaya başladı Nuri Amca. “Bırak bunları şimdi...” dedi Hâkim. Yeşil sancak hadisesi böyle olmuştu.
Bu hadise o zaman başta İnönü ve daha sonra bazı gazeteler tarafından çok istismar edilmişti. Menderes çok zor durumda kalmıştı. Akrabamız Afyon Milletvekili Orhan Bey’in sonradan bize anlattığına göre, Menderes, minaredeki yeşil sancağı görünce, “Eyvah!” demiş. Ve soruşturma onun emri ile başlatılmış.
GAZETELERİN YEŞİL SANCAK HADİSESİNİ VERİŞ ŞEKLİ
CUMHURİYET GAZETESİ, 23.10.1958
Emirdağda Yeşil Bayrak Çekenler Tevkif Edildiler
Hâdise ile ilgili çarşı içi camii imamı ve arkadaşları yakalandılar. Sanıkların duruşması bugünlerde başlıyor. Sanıklar Emirdağ’da Nurcu olarak tanınmaktadırlar.
Ayın 19’uncu Pazar günü Başbakan Adnan Menderes’in Emirdağ ilçesini ziyareti sırasında Çarşıiçi Camii minaresine bir yüzü yeşil ve tuğralı, diğer yüzü de kırmızı bayrak çekenler yakalanmışlardır. Muhitte olduğu kadar bütün memlekette derin akisler uyandıran bu hâdise üzerine ilgili makamlar derhal harekete geçmişlerdir. Bu arada Afyon müdürü Orhan Erden de tahkikatla meşgul olmuştur. Bayrağı çekenler derhal yakalanmışlar ve adalete teslim edilmişlerdir. Bunlar Çarşıiçi Camii müezzini ve imamı ile arkadaşlarıdır. Bu hâdiseden sanık olarak 5 kişinin sorgu hâkimi tarafından ifadeleri alınmıştır. Bunlardan biri serbest bırakılmış, 4’ü tevkif edilmiştir. Tahkikata ehemmiyetle devam edilmektedir.
Tevkif edilenler şunlardır:
Çarşı camii imamı 26 yaşında Namık Şener, aynı camide müezzinlik yapan 55 yaşındaki Ali Emirdağ, Yukarı Camii müezzini 24 yaşındaki Ramazan Duran, oksijen kaynakçısı 24 yaşında Nursel Akdeniz ve 60 yaşındaki Nuri Bilen’dir. Bunlardan ismi açıklanmayan biri serbest bırakılmıştır.
Sanıklar Emirdağ’da Nurcu olarak tanınmaktadırlar. Bilindiği gibi Emirdağ’da Bediüzzaman Said-i Nursî oturmaktadır.
Tahkikat neticesinde Çarşı Camii’nin minaresine asılan bayrak hilâfet zamanından kalmış olup 35 yıldan beri camiin bir köşesinde ve bir sandık içinde hıfzedilmekte idi. Başbakan Adnan Menderes’in gelişi sırasında bu bayrak çıkarılıp asılmıştır. Bayrağın üzerinde tuğradan maada “Padişahım çok yaşa” ibaresi de bulunmaktadır. Sanıkların duruşmasına bugünlerde başlanacaktır.
HÜRRİYET GAZETESİ, 23.10.1958
Yeşil Bayrak Çeken 4 Kişi Tevkif Edildi
Başvekil Adnan Menderes, kazamızdan geçerken kendisine tezahüratta bulunanlar arasında, yeşil bayrak çeken şahıslardan dördü, bugün tevkif edilmişlerdir. Bunlar, Çarşı Camii imamı Namık Şener, Çarşı Camii müezzini Ali Emirdağ, Yukarı Camii müezzini Ramazan Duran ve oksijen kaynakçısı Nursel Akdeniz’dir. Bu hadise ile ilgili olarak Nuri Bilen adında bir şahsın da ifadesi alınmıştır.