Gezince eski yerleri,
Canlandı gözümde çocukluk hatıraları.
Ayakta yılların çeşmesi, akıyor yorgun suları,
Yazık! Yok olmuş güzellikleri, viran olmuş bağları.
Dalda, ne elma ne de nar,
Yalnızlık şarkısı söylüyor ayvalar,
Boyun bükmüş lâleler, solmuş leylâklar,
Dağılmış yuvalar, çekmiş suyunu ağaçlar,
Yerde yatan yapraklar alev alev sonbahar…
***
"Güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında, tecelliyât-ı celâliye-i Sübhâniyenin mazharı olan kış hadiselerinin tazyikinden ve tâzibinden muhafaza etmek için, nazdar çiçeklerin dostları olan nazenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber, o kış perdesi altında nazenin, taze, Güzel bir bahara yer ihzar etmektir. Fırtına, zelzele, veba gibi hadiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok mânevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi neşvünemasız kalan birçok istidat çekirdekleri, zahiri çirkin görünen hadiseler yüzünden sünbüllenip Güzelleşir. Güya umum inkılâplar ve küllî tahavvüller birer mânevî yağmurdur." (Sözler)