Bu tabir hayli eski, hayli eskitici... Kabalığın ünvanı olagelmiş aramızda. Aç gözlülüğün, kıymet bilmezliğin adı oluvermiş.
Oysa hep görmemiz gereken bir gerçeğin de adı "sonradan görme"liğimiz: Önceleri görmezdik. Görmezlik bir yana, görmediğimizi bile göremezdik. Hem kördük hem de kör olduğumuza kör!
Bizi bir Gören olmasaydı körlüğümüz açılmaz, körlüğümüze körlüğümüzün içinde bir kördüğüm olarak, çaresiz, ışıksız, çözümsüz kala kalırdık. Karanlıkta iken karanlığı bile göremeyen derin körler gibi... Işığı bile aramasını bilmeyen şaşkınlar gibi.
Böylece "sonradan görme" bile olamaz, hiç kimseye görülmeye değer olmazdık. Bir şey görmeye değer görülmüşüz ki, birilerine görülmeye değer görülmüşüz ki "sonradan görme"yiz. Sadece "sonradan görme" mi? "Sonradan görünme"yiz!
Görüldüğünü bile görmeyen bizlere yeni bir göz ver ey Basîr. Gördüğüne bile kör biz kara(n)lıklara bak ey Rabbim.