Sosyal hayattaki kargaşalara en tesirli çare nedir?

Halil KÖPRÜCÜOĞLU

Devlet asgari ücreti, emekli maaşlarını ve maaşları gücü dâhilinde artırdı! Ama asırlardır olan cevap (!) üretici ve tüketiciden daha bir ay geçmeden aynı şekilde geldi! Yani netice olarak ücret ve maaş artışları problemi her zaman olduğu gibi aynen ve hatta daha şiddetlenerek alçak bir pahalılık şeklinde devam ediyor. Kimse halinden memnun değil. Herkes, devlete, üretici, satıcı ve bilhassa aracı olanlara çatıyor. Satıcılar, üreticiler ve aracılar ile hukuk içerisinde alınan bütün tedbirlere rağmen dengesizlik kontrol edilemiyor, tüketiciler de asla kanaat ve iktisada yanaşmıyor. Bu bütün devletlerde de geçerli şekilde tezahür eden bir problem... Ben uzun süre Avrupa’ya bu tür konferans ve seminerler için gidip geldim. Orada da Mark-Euro değişiminden beri daha da artarak devam eden dengesizlik yaşanıyor. Sadece karşılıksız basılan Dolar sebebiyle paramızın değer kaybı yüzünden onlara diğer ülkelerle alışverişte avantaj sağladığı için bizden biraz daha rahatlar.

İnsan dehasıyla hazırlanan hukuk; eğitimle kazandırıldığı düşünülen ahlak, hak-hukuk, vicdani değerlerle birlikte yapılan bütün çalışmalar asırlardır bu büyük problemi halletmeye yetmiyor. Fakat ”Ağzı olan konuşuyor” kaidesi burada bütün şiddetiyle tezahür ediyor, fırtınalar çıkarıyor. Hâlbuki bu probleme devleti batırmaya kadar cüret eden yöneticilerin ücret maaş artırımları da zaten çare olamamış, onları da iktidarda tutamamıştı. Hangi pozisyonda olursa olsun hepimizin yanına polis de konsa gerçekleştirilemeyen adaletli zemin, eğer akıl yanında, kalp, ruh ve vicdanlara kadar tesir edecek, herkesi içine alan bir hukuk gerçekleşmez ise bu dertten kurtulmak çok zor olacak.

Kâinatta her şeyi mucizâne yaratan bir Allah’ı görürcesine iman zarurettir. Bir damla sudan anne karnında, bazen yumurtalarda, bazen tozlaşma denen basit uçuşmalarla taşınan tozcuklarla yaratılan insan, hayvan ve bitkiler neden bize o, ilmi, kudreti, iradesi sonsuz, mutlak seviyede olan Rabbimizi gösteremez şaşarım! Anne karınlarında bir göbek bağıyla tam ihtiyacına uygun beslenmeler, doğum sonrası göğüslerden getirilen sütlerle harika rızıklaşmalar bizi heyecana getirmeli. Beş-on ralli arabasının profesyonel şoförlerle, çok kaliteli olmalarına, güzel yollarda 200-300 km hızla giderken yaptıkları kazalar bize hiç mi tesir etmez? Üstümüzdeki, semada 250-300 milyar yıldız sisteminden bahsediyor ilim adamları. Kimi yıldızların 10-15 gezegeni, o gezegenlerin de bir kısmının onlarca uydusu olduğunu anlatıyorlar. Bu kapasitede 250-300 milyar galaksinin varlığını anlatıyor ilim.

Bizim üzerinde yaşadığımız taş, toprak, su ve ateşten olan Dünyamız saatte 108.000 km hızla, hem ¾’ü su ile kaplı olarak dönerken bizler hissetmiyoruz bile! Bu köşemde daha önce yazdığım gezegenlere ait bilgilere bakılabilir. Diğer galaksilerde ve Güneş Sisteminde hiçbir gezegenin hayata elverişli olamaması yanında, Dünyamızın hayata uygun olması dikkat çekici değil mi? Büyüklük, atmosferimizdeki önemli gazların tam da hayata uygun dengeli tarzda bulunuşu; mağmanın radyasyona kalkan, ozon gazının zararlı ışınlara set olması neden dikkatimizi çekmez. Ayın başka dengeleri sağlaması, asteroitlerin hemen yanımızdaki diğer büyük gezegen tarafından çekilmesi, göktaşlarının atmosferimizde sürtünmekden yanarak toz halinde, küçük parçalar olarak yerleşim yerleri dışına indirilişi neden bizi heyecanla bütün bunların arkasında, merhametli Allah’ımıza götürmez hiç anlayamıyorum. Bütün ilimlerin içindeki materyalistlerin şahsi kanaat ve sapkın yorumları çıkarılsa, maluma, gerçeğe tâbi verileri, bizi Sünnetullah, Adetullah dediğimiz kâinattaki mucize yaratılışların arkasındaki Rabbimizin ilmini, kudretini, iradesini göstermesi çok açık tarzda görülecek inşallah.

Bunların idrakine kulluk deniyor. Gerçek, Müslüman görünenlerle değil, İslam’ın, imanın doğru şekliyle anlaşılabilir. Yaratıcımız bize yüksek akıl ve hisler vermiş. 124 bin Peygamber ve 124 milyon evliya, asfiya ve muhakkik göndermiş. Bütün bunları anlatmış. Yetmemiş “Çürümüş kemikleri kim diriltecek” diyenlere de “Kim onları bidayeten (başlangıçta) diriltmişse o diriltecek” diyerek semavi kitabında cevaplandırmış.

Bir damla sudan yaratmasını; kışın ölen yeryüzünün baharda yumurta ve tohumlardan, odunlardan diriltmesini örnek vererek cevaplandırmış. RNA ve DNA’larla, tohum ve yumurtalarda 50 bin cilt yazılımla, lenfositlerle trilyonlarca hücreyi şifre kontrolünden geçirerek, beynimizde bir-iki mercimek büyüklüğünde hafıza merkezinde Hafîz (Hıfzeden, Kaydeden) ismini, hafîziyetini, kaydetmesini açıkça ortaya koymuş. Bütün semavi kitaplar, dinler, binlerce Peygamber, milyonlarca evliya, asfiya ve muhakkik bu hakikati anlatmış, mucize, keşif ve kerametleriyle insanoğlunun kolay anlamasına yardımcı olmuş. Akıl ve kalplerimizde, öldükten sonra diriltileceğimize, yaptıklarımızdan hesap vereceğimize bir tereddüt asla kalmamalı.

İşte bu Allah’a iman ve Haşir hakikati, akıl ve kalplerde tam teşekkül ederse, devletler ve insanlar yine akıllarıyla buldukları diğer tedbirleri ve doğru eğitimi gerçekleştirirlerse, biz inanıyoruz ki bu pahalılık, zulüm; fakiri fakir; zengini zengin yapan zalim düzen çabuk düzelebilir. Bu bizim değil, Küllî akıl, Küllî ilim ve iradeye sahip Rabbimizin ve O’nun kitaplarının hükmüdür efendim. Rabbim bütün insanların bu saadet prensiplerine uymasını nasip etsin.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.