Cemaatler ve Nur Talebeleri hakkında kamuoyunda var olan sosyolojik yanılgılara geçtiğimiz hafta bir giriş yapmıştık. Kaldığımız yerden var olan sosyolojik yanılgılara tez-antitez şeklinde devam edelim.
4) Sosyolojik yanılgı olarak gördüğüm tanımlamalardan biri “Nurcular Tehlikelidir” argümanıdır.
Bu düşünce özellikle sosyal demokrat dediğimiz halk partililer başta olmak üzere din ve dindarlar ile dost olmayan bazı kesimlerce sık sık ifade edilir. Ciddi manada, samimi bir şekilde dile getirerek başta Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere cemaatleri ve nur talebelerini tehlikeli olarak gören insanlardır bunlar. Yoksa laf olsun torba dolsun diye nurcuları yaftalamaya çalışma niyetinde değillerdir. Peki, haklılar mı? Gerçekten Nur talebeleri tehlikeli midir? Onlara göre evet, ama bize göre hayır. Diktatörlükten ve zulmetmekten hoşlanan bir ideolojiden beslenenler, ‘hürriyet, adalet ve eşitliği’ savunan bir kesimi elbette ki kendi meşruiyetleri için tehlike olarak addedeceklerdir. Kendi sözlerinin hâkim olması ve gücün hakta değil, hakkın güçte olduğu bir yönetim anlayışının ve ‘büyüksen ezeceksin’, ‘büyük balıksan küçük balığı yutacaksın’ anlayışlarının devamı ve tesisi için; meşrutiyeti savunan, istişareyi kendilerine rehber edinen, birlik ve beraberlik için çalışan, zalime karşı mazlumdan yana tavır alan, sadece standartları iyi insanlar için değil yoksul kesimin de hakkının gaspının engellenmesi için çalışan nur talebelerini ve en önemlisi de gittikçe güçlenen muhafazakarlara ve dindarlara kurdukları vesayetin son bulacağından korkup yalnızlaşacakları, ötekileştirilecekleri endişe ve korkusunu taşıdıkları için ‘nurcular tehlikelidir’ argümanını ileri sürmüşlerdir. Bu argüman günümüzde ortaya çıkan bir düşünce değildir. Ta cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllardan bugüne dek devam eden bir süreçtir. Ama nur talebeleri isnat edilen bu iftiraya karşı hiçbir zaman çatışmacı bir dil kullanmamış, kimseyi kırmadan incitmeden hizmetlerini en güzel şekilde yapma cehd ve gayreti içerisinde olmuşlardır.
5) Kalabalık bir ortamda dile getirilen ve benim de şahit olduğum bir sosyolojik yanılgılardan biri de şu: “Nurcular şeyhleri Bediüzzaman Said Nursi’ye çok bağlıdırlar. Onsuz yaşayamazlar.”
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Nurcular Üstad Bediüzzaman’ı şeyh olarak değil bir ‘ders arkadaşı’ olarak görüyorlar. Şeyh olmadığını uzun uzun ispat etmek elbette ki mümkün ama ayrı bir yazının konusu, oraya havale edelim. Nur talebeleri Bediüzzaman’sız değil Risale’siz yaşayamazlar. Eğer Nur talebeliği için tarikatlardaki gibi Bediüzzaman’a bir bağlılık ön koşul olsa idi; kendisini ziyarete gidenlere ‘Zahmet edip buraya kadar gelmeyiniz. Bunun yerine açıp Risaleler’i okuyunuz’ mealinde sözler söyleyip Risaleler’e yöneltmezdi onları. “Bırakın Risaleler’i gelin Risaleler’i ben size anlatırım. Nasıl olsa ben yazmadım mı? Anlatırım öğrenirsiniz” derdi. Ama bakıyoruz ki bunun tam tersine ‘Lezzetli üzüm salkımlarının hasiyetleri çubuğunda aranmaz. İşte ben böyle bir kuru çubuk hükmündeyim’ diyor ve her zaman kendini ikinci plana atıp Risaleler’i ön plana çıkardığını görüyoruz.
Ama şuna da bir açıklık getirmek istiyorum. Yukarıda Bediüzzaman’sız değil Risale’siz yaşayamayız sözüm yanlış anlaşılmasın. Üstadımıza da toz kondurtmayız elbette. Onu sahipleniriz elbette. Nitekim o da bizi(milyonlarca insanı) sahiplenmiş ve bu milyonlarca insanın iman selameti uğrunda dünyasını hatta ahretini de feda etmeyi göze almıştır. Eğer bu açıdan düşünüyorsanız haklısınız. Sizin hayatınızı kurtaran, hayatınıza hayat katan birine bu iyiliğinden ötürü vefasızlık edebilir; onsuz yaşayabilir misiniz?
6) Genellenip tüm cemaatler için kullanıldığından ötürü sosyolojik yanılgı olarak gördüğüm bir tanımla da şudur: “maddiyata çok önem verirler.”
Bu cümleden kasıt Bediüzzaman’ın hayatta olduğu dönemler ise yanlıştır. O dönemlerde varını yoğunu, yastığını yorganını, evini barkını satıp hizmete bağışlayan nice babayiğitler, âlicenap kadirşinas insanlar vardır. Bunların en başında, yine bunlara rol model olan Bediüzzaman gelmektedir. O, aldığı maaş ile Risaleler’i bastırıp ücretsiz dağıtarak kendi talebelerine örnek olmuştur.
Ama cümledeki kasıt o günler değil de, bu günler; günümüzdeki cemaatler için ise, kısmen doğru kısmen yanlıştır. Bunu genelleyip tüm cemaatler için söylemek doğru değildir. Hizmet etmenin ön koşulunu maddi imkânların varlığı olarak yorumlayıp bu açıdan maddiyata öncelik veren cemaatler de vardır. Doğruluğu veya yanlışlığında değilim. Bir analiz yaptığımda böyle bir durum ile karşılaşıyorum. Bu açıdan bazı cemaatler, kendi hizmet prensipleri açısından maddiyata önem vermişlerdir. Bu maddiyat eğer onların manevi hizmetlerini gölgede bıraktıracak kadar ön planda ise yanlıştır. Yok, eğer ölçülü ve dengeli bir şekilde maddiyata önem veriyor ve bunun getirisi ile hizmetlerin inkişafına katkı sunuyor, Risaleler’in neşrine daha çok çalışmaya sevk ediyor ise doğrudur.
7) Biraz art niyetli olarak söylenmiş olduğunu düşündüğüm Sosyolojik yanılgılardan biri de şudur: “Nur Talebeleri riski göze almazlar.”
Ticaret anlamındaki riskten bahsediliyorsa o farklı bir tartışma konusu. Ancak manevi ticaretten, sevaptan anlarlar. Bu açıdan dünyaya ayırdıkları pek bir zamanları yok ki ticaret yapsınlar, yapsınlar ki riski göze alsınlar. Ama yine de şunu bilmelerinde fayda var ki; Nur talebeleri kadar kahraman cesur yürekli insan tanımam bilmem. Dünyaya, hatta tahkiki imanı elde etmişse kâinata dahi meydan okuyacak kadar cesurdurlar, kahramandırlar. Bu sözü söyleyenler gibi üç beş kuruşun hesabını yapıp dünyayı düşünüp maddede boğulmazlar. Nur talebelerinin idealleri yüksektir. Dünyalara sığmaz idealleri; kâinatı sarsar kuşatır. En zor şartlarda, en tehlikeli günlerde, en sıkıntılı zamanlarda; Risaleler’i alenen yazmak ve okumak, başkalarının imanının kurtulmasını sağlamak, üstada hizmet etmek, Risaleler’i neşretmek gibi cesareti göstermişlerdir. Hayatlarını riske almayı becermiş, ‘gerekirse ölürüm ama risaleler yaşasın’ deme cesaretini göstermişlerdir. Şimdi kalkıp da Nur talebeleri riski göze almazlar demek kimin ekmeğine yağ sürer? Kimi mutlu eder? Kaç gün veya ne kadar sürer bu mutluluğunuz? Bence sizler ve sizin gibiler riski göze alıp Risaleler’i okuyamıyor. ‘Aman nur talebesi olur çıkarım’ diye korkuyor. Keşke bu korkuya sarılıp Risaleler’i okuyabilecek cesareti gösterebilseniz de biz de sizin bize söylediğiniz bu ithamlarınıza değil beş para altı yedi para ehemmiyet versek!
Kısmetse, haftaya kaldığımız yerden devam edeceğiz…