Risale Haber-Haber Merkezi
Ruanda, 1994’te yaşadığı büyük soykırım ile adını dünyaya duyuran küçük bir Afrika ülkesi… Türkiye’nin büyük bir vilayeti kadar diyebileceğimiz Ruanda, yurtdışı hizmetleriyle alakadar olan bir abimizin “bu mazlum ülkeye sahip çıkalım, hiç olmazsa dua edelim.” demesiyle sorumluluğunu aldığımız fakat haritada yerini bile bilmediğimiz bir diyar-ı Afrika…
Ruanda, Avrupa’da görmeye alıştığımız temizlik ve düzenin Afrika’daki tek adresi sanki… Hristiyanlarında bile mübareklik hali var. İnsanların beyaza tepki göstermediği sizi görünce tebessüm eden, hatta Hristiyanların dahi verdiğiniz selama aleykümselam diyerek karşılık verdiği güvenli şirin bir Afrika ülkesi… İklimin hiç değişmediği, hep baharın olduğu ve 25 derecenin altına düşmeyen havasıyla ılık gölgeli bir yaz memleketidir. Devlet teşkilatı çok disiplinli, asla rüşvete yanaşmayan bir sistemle kurulmuş. Harita konumu gereği Afrika’nın kalbi diye de biliniyor. Ayda bir bütün Ruanda halkının katıldığı temizlik günü bile var.
“Bin tepeli ülke” manasında olan Ruanda; Doğu Afrika’da en dağlık yüksek alana kurulmuş ve 11 milyona yakın nüfuslu, yemyeşil bir yer. Ekvatoral kuşakta olduğu için her gün rahmeti görebiliyorsunuz. Yüzde 5'i Müslüman iken soykırım sonrası ikiye katlanmış.100 günde 1 milyona yakın insan vahşice öldürülmüş. Afrika’da nüfusuna göre en çok Hristiyan barındıran ülkedir. Ortodoks, Katolik olmak üzere yüzde 80 civarı Hristiyan… Buna rağmen soykırım sadece Hristiyanlar arasında görülmüş, Müslümanlar pek zarar görmemiştir.
MÜSLÜMANLAR SOYKIRIMDA GÜVENİLİR LİMAN OLMUŞLAR
İki tarafın da Hristiyan olmasına rağmen, Hutu kabilesi Tutsileri genellikle kiliselere sığındıklarında katletmiş. Kilise rahip ve rahibelerince katliam körüklenmiştir. Hristiyan din adamlarının, soykırımı yapanlara destek olmasına karşın, Müslüman olan Hutu ve Müslüman Tutsiler hiçbir taraf olmamış, katliamı önlemeye çalışmışlardır. Müslüman Hutu ve Tutsiler birbirlerine destek olmanın yanında, Hıristiyan da olsa kendilerine sığınanları kesinlikle teslim etmemişlerdir. İslamiyetin sadece bir hükmünü yani “innemel mü’minune ihvetun” düsturunu hakikatiyle yaşamakla, binlerce masumun kurtulmasına ve İslamiyet’e muhabbetlerine vesile olmuşlardır. Soykırım sonrası Hristiyanlığa güven sarsıldığı için son 15 yılda İslamiyet araştırılmaya başlanmış ve Müslüman sayısında iki kat artış olmuştur.
Üstad hazretlerinin ”eski zamandan beri menfi milliyet ve unsuriyetperverliğe Avrupa’nın bir nevi frenk illeti olduğundan, bir zehr-i katil nazariyle bakmışım.” sözlerinin en ileri haddi burada yaşanmıştır. Malumunuz Avrupa petrol ve maden çıkarmadan önce, kan çıkarmakla işe başlamış bunu da unsuriyetçilikle başarmıştır.
Soykırım gibi büyük bir yarası olan ülkeye Risale-i Nur hizmetlerini götürmek, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin medresesini açmak fikriyle abilerimizle yapılan meşveretler neticesinde dersanemiz 3 ay kadar önce açıldı. İki abimiz kalmaya başladı.
RUANDA’DA RAMAZAN İFTARLARI VE BAYRAM
Üç ay önce açılan dershanemizin ilk faaliyeti, gelen ramazan ayı iftarlarıyla başladı. Başkent Kigali’de cami ziyaretleri sırasında risaleler verilerek, imamlara da Risale-i Nurlar tanıtılıp kitaplar hediye edildi. Buradaki mazlum ve garip ehl-i iman hayatlarında belkide ilk defa böyle bir neşeli ramazan geçirmiş olduğu, lisan-ı hallerinden anlaşılıyordu.
Birçok camide iftarlar verilirken, Mescid-i Kudüs’te ramazan boyunca her gün 150 kadar insana iftar sofraları kuruldu. Türkiye’den abilerimizin gönderdiği adaklar her gün birer birer kesildi. Yakınlarda bulunan, 460 Müslüman mahkûmun olduğu hapishaneye iftar yemeği verildi. Hapishane müdüresine Risale-i Nurlar takdim edilirken, kendisi de hapishaneyi sürekli ziyarete gelebileceğimizi söyledi. Ayrıca Demokratik Kongo Cumhuriyetinin vilayeti olan, Ruanda sınırındaki Bukavo’daki Müslümanlarda unutulmayıp orada da iftar yemeği verildi. Ruanda’da ramazan bayramı sabahı yaklaşık 800 kişiye bayram yemeği verildi.
GENÇ RUANDALI MÜSLÜMANLARLA BİRLİKTE KURBAN ORGANİZASYONU
Dersanede kalan abilerimiz, Ruandalı genç Müslümanların kurduğu bir dernekle birlikte kurban organizasyonu çalışmalarına başladı. Köyler, mescitler ve ihtiyaç sahipleri tek tek belirlenerek listelendi, sonra imamlarla toplantı yapılarak organizasyon planı hazır hale getirildi.
Aksaray ve Tokat’tan abilerle, hizmet faaliyetlerimizi yaklaşan kurban bayramı ile kuvvetlendirmek isteğiyle; 80 kadar büyükbaş hayvan kesimi ve Kur'an-ı Kerim, Risale-i Nur dağıtımı için hazırlıklara başladık.
Aksaray’dan 3, Tokat’tan 1 abimiz ile Ruanda’ya doğru hareket ettik. Açılan dersanemizin çeşitli ihtiyaçları, Kur'an-ı kerim ve Risale-i Nurlarla dolu 23 adet çantayla Ruanda’ya hareket ettik. Bilet seri numaralarımızın da 23 ile başlaması ve varış saatimizin 23 olması bizlere tesadüf olamaz dedirtti. Biraz tefekkür edince çantalarda olan Kuran-ı Kerim’in nüzul senesi 23 sene, yine çantalardaki Risale-i Nurların telifi 23 sene olması, bizlere Cenab-ı Hak’kın inayetinden şüphe bırakmadı. Ertesi gün yine hizmet için gelen üç abinin getirdiği çantaların 23 adet olması, Kur'an’larla ve dahada ilginci risalelerden sadece 23. Lema ile dolu olması bizleri hayrette bıraktı.
Anlaşıldı ki, Kur’an ve iman uğrunda 23 sene-yi mübareğini veren Rasulullah Efendimizin (SAV) tebliğ vazifesini şimdi elimizdeki nurlar yapıyor. Bu güzel tevafukla anladık. Yüzbin Elhamdülillah diyerek şükrettik…
Kurban Bayramı arefesinde oruçlulara ve halka yemek verildi. Gençlerden biri bize yaklaşıp “çok mutluyum çünkü karnım bugün doydu teşekkür ederim” diyerek memnuniyetini dile getirdi. Sabah açık alanda kılınan bayram namazından hemen sonra uzak bir köydeki mezbahaneye gidildi. 80 kadar hayvan kesimi yüzlerce meraklı izleyici arasında yapıldı. Bir kısım abiler kesime nezaret ederken diğerleri köylere et dağıtımı yaparak kurban faaliyetini bitirmiş olduk. Daha sonra ziyaret ettiğimiz ve ekserisi küçük bir oda boyutunda olan köy mescitlerinde toplanan insanlara kurban etiyle beraber çeşitli hediyeler verildi. Çocuklara şekerler, kalemler, takkeler; kadınlara başörtüsü, kuranlar ve risaleler verilirken, gözlerindeki sevinç belki de ilk defa böylesine maddi ve manevi tatlar aldıklarını gösteriyordu. Şeker verdiğimiz 5 yaşlarındaki çocuğun yerinde zıplayarak heyecanla sevinci, soluk soluğa gülüşü ve yine belki de ilk defa bir beyazın et dağıttığını gören yaşlı kadının sevinçten ağlayışı bizi çok etkileyen manzaralardandı. Fakat ne yazık ki Afrika’ya tonlarca yardımda yapılsa açlığı bitmeyecek bir yer. En büyük eksik ve en elzem olan ihtiyaç aslında eğitim…
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ MESCİDİ VE RUANDALI GENÇLER
Eğitim ihtiyacını nazara alarak çok amaçlı bir cami yapma kararı verildi. Uçsuz bucaksız muz bahçelerinin arasında bulduğumuz güzel bir mevkide çevre köyler için cami arsası alındı. Hadim-ül Kur’an BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ MESCİDİ adıyla dikilen tabelamızla işe başlamış olduk. Cami plan ve projesi de tamamlanırken, topraktan tuğlalar yapılmaya başlandı. İhtiyaçlar giderilirse, dualarınızla İnşallah 3 aya kadar bitirmeyi planlıyoruz. Afrika’da Üstadımızım adını taşıyan ilk cami burası olacak inşallah.
Bölge şeyhlerinin de tavsiyesiyle arsa geniş tutulmuş, çeşitli eğitimlerinde verilebileceği belki de medrezetüzzehra manasını taşıyan bir kurum olacak. Gençlerde artan ihtidalarla evlerinden uzaklaşmaları onları barınacak yer arayışına iterken, aileleri onları çeşitli vaatlerle tekrar Hristiyanlığa çekmeye çalışıyor. Vahhabi ve şii zihniyeti bu gibi gençlere yer temin edip kendi ideolojisini vermekte, ehl-i sünnet ve cemaat anlayışından mahrum bırakmaktadır. Dualarınızla İnşallah bu eksikte böylece giderilmiş olacak.
Sonraki gün Ruanda diyanet işleri başkanından istediğimiz görüşme talebi üzerine verilen saatte başkanla tanışıldı. Başkan, bizleri Türk bayrağıyla karşılayarak çok şaşırttı. Kendisine Risale-i Nurlar hediye edildi. Ziyaretimizden çok memnun kaldığını ve beraber hareket etmek istediğini, her konuda yardımcı olabileceğini söyledi. Bir kaç gün sonra kendisi bizi çağırıp, adı Bediüzzaman olacak bir dernek kurmanın faydalarını anlattı. Görüşmemiz sırasında başkan, bu ülkede fakirliğin Müslümanlarda kaldığını, bunun temelinde de eğitimsizlik olduğunu bu konuda proje yapılmasının ehemmiyetli olduğunu söyledi. Hatta eğitim bakanının düzenlediği toplantıya Hristiyanların çeşitli projelerle geldiğini kendilerininde hiçbir plan-proje götüremediğinden, bu sebeple ayrılan devlet fonunun geri alındığından bahsetti.
Öğrencilere meslek öğretecek bir okul, aynı zamanda yeni ve eski Müslümanlara iş imkânı açacak bir mesleki eğitim okulu açılmasının öneminden söz etti. Ancak bu şekilde terakkinin olabileceğini anlattı. Bizlerde bu isteklerini gerek kendi aramızda gerekse ilgili devlet kuruluşlarıyla görüşeceğimizi söyleyerek ayrıldık.
HAPİSHANEDE RİSALE-İ NUR SEVİNCİ
Aynı gün hapishaneye ziyarete gittik. Müdüre hanıma götürdüğümüz hediyeler ve Risale-i Nurların yanında verdiğimiz başörtüsünü hemen taktı. 460 Müslüman mahkûmu ziyarete geldik deyince, mahkûmları toplatıp onlara bu insanlar sizler için Türkiye’den geldi diyerek bizleri tanıttı. Bizler de Risale-i Nurları dağıtırken bu kitaplar hapishanede yazıldı deyince mahkûmlar ayrı bir ilgi-alaka gösterdiler. Onlarla biraz sohbetten sonra dersaneye geri döndük.
Hafta sonu yakınımızdaki İslami okulun düzenlediği programa ısrarlı davetlerle katıldık. Programın olduğu yerde yüzlerce öğrenci ve velileri bizi karşıladı. Herkesin bakışları arasında sanki her şey bizim için hazırlanmış gibi bizleri başköşeye oturtup Türk bayrağımızı masaya koydular. Yerel halkoyunları ve çeşitli gösterilerden sonra başarılı öğrencilere ödüllerini bizim vermemiz istenildi. Yanımızda götürdüğümüz kitap, kalem, çanta vb. hediyeleri anons edilen öğrencilere hediye ettik ve yerel dile çevrilen vecizeleri dağıttık.
Ruanda’nın başkenti Kigali’de, 200'den fazla Müslüman bayanın her ay bir araya geldikleri toplantılarında, gönderdiğimiz 200 kadar kitap dağıtıldı ve çok memnun olduklarını teşekkürlerle ilettiler. Çekirdekten yetişme tabirine paralel olarakta şuurlu nur talebesi yetişmesi için dersanemize davet ettiğimiz, ilkokul talebelerine Türkçe öğretilmeye başlandı. Bu talebeleri Türkiye’ye göndermekte hedeflerimiz arasında…
DAĞ KÖYLERİNE ULAŞAN KUR’AN-I KERİM VE RİSALE-İ NURLAR
Ruanda’dan ayrılmadan önce, son bir kez daha uzak köylere elimizde kalan Kur'an ve risaleleri dağıtmak için yola çıktık. En uzak yerlerden olan Kongo sınırına, Devasa okaliptüs ağaçları, muz ve çay bahçeleri arasında 3 saat süren yolculuğumuz sonunda ulaştık. Dağ köylerinde karşılaştığımız Perişan vaziyette; yıkık dökük Kur'an kursları, 30 kişiyi bile alamayacak halısız, camsız mescitler, bazılarında ise koyacak yüksek yer olmadığı için yere bırakılmış Kur'anlar ve 3 ile 15 yaşlarında hafızlık talebelerinin göz yaşartan hazin halleri bizleri derinden etkiledi. Götürdüğümüz Kur'anlar, risaleler, başörtüleri, takke ve şekerler dağıtılırken onlar için unutulmaz bir gün olmuştu. Artık Üstadımızın çilelerle yazdığı Risale-i Nurlar, Ruanda’nın birçok yerine ulaşmış ve dünyanın bu küçük beldesinde de okunmaya başlanmıştır. Kongo ile Ruanda sınırı olan kiwu gölünde bulunan cennet misal küçük bir adaya gezi turu düzenledik. Bol bol tefekkür için bu memleket hiçbir yere değişilmez bir yer.
Hadis-i Şerifte buyurulan “farzlardan sonra en değerli şey, mümin kardeşinin kalbine ferahlık vermektir” manası, Türkiye’den abilerin Müslümanları ziyaret etmesi ve dağıttıkları kurbanlar, kitaplar ve çeşitli hediyelerin takdimiyle tahakkuk etmiştir inşallah. Rahmetli Bekir abimizin bizlere şevk veren “Bu eserler başlı başına ayrı ayrı birer fatihtir. İnşallah her cihetle, fethederek fatih olacaktır.” sözü, inşallah bu memleketin de Risale-i Nurlarla fethine işarettir. Nurların yerel dil olan kingi-ruanda diline çevrilmesi ve hizmetlerin inkişafı için dualarınızı bekliyoruz.
Bütün Nur Talebesi abi ve kardeşlerimize Ruanda’dan, ılık gölgeli bir yaz ikliminden binler selam.
Aksaray-Tokat Nur talebeleri-2013
NurNet