Yalnızdım ve kendim için çay demlemek istemiştim. Mutfağa girip, demliği yarısına kadar su doldurmuştum. Kitap okumaya dalınca, ocağı, demliği unutmuştum. Aklıma gelince, mutfağa koştum. Demlik kaynıyordu. Bu su yetmez dedim ve sürahideki suyu birden demliğe boşalttım. Kaynar suya boca edilen soğuk su ile demlik küçük haykırışlarla inledi… Bu hali belki defalarca yaşamıştım ama neden şimdi böyle dikkatimi çekmişti? Sandalyeye oturup, bir süre ocak üstündeki demliğe seyrettim...
Ey dost; su da sancılanırmış... Kaynayan demliğin içine birden döktüğüm soğuk sudan dolayı çıkan cızırtıya - sese, suyun kıvranışına üzülmüş ve kendime kızmıştım; neden yavaş yavaş soğuk suyu ilave etmedim ki? Kaynayan ve aşk ile kendinden geçen suyun zerrelerini şok eden, kafasına balyozlar indirircesine soğuk suyu birden boca etmeme aslında çıkan cızırtılar, inlemeler bir isyandı; ahengimizi neden bozdun, neden aşkla buhar olmamıza engel oldun diye sancılı bir kıvranış idi. Su sancılandı, cızırtılarla kıvrandı ve beni düşüncelere saldı…
Kendi kendime söylendim: Bir şeyde itiraz, çığlık oluşuyorsa demek ki ahenk bozulduğu içindir. Bende suyun ahengini bozmuştum; sabırla yavaş yavaş dökmemiştim. Öfkelerimizi, eleştirilerimizi, olumsuz tavırlarımızı dizginlemeyip, birden boşaltırız ve karşı taraf dışarı vurmasa da için için iniltilere terk edilir... Ya da aynı oranda karşılık verirse, araya ulaşılması zor uzun mesafeleri koyarız… Ateş bile itiraz eder, üzerine dökülen benzine… Zaten yanıyordum; neden birden benzini üzerime boca ettin ki dercesine ve parlar…
Olumsuzlukları, öfkeyi birden boşaltırız da; genelde sevgimizi, alkışlarımızı, takdirimizi gıdım gıdım tutarız... Eleştiride, uyarıda cömert tuttuğumuz tavrımızı sevgi ve takdirlerde kısık ya da damla damla akıtırız… Nefret-öfke ve küçük görmeler birden, sevgi ve alkışlar en düşük, ya da hiç… Demliğin itiraz ettiği içindeki kaynar suyun zıttı olan soğuk suyu birden tepesine dökmek. Hatalı ya da olumsuz durumdaki insana, bir anda, onun için itici olan ve yapıcı olmayan ve birden dökülen hakaret ve eleştiri mutlaka demlik gibi insanı da cızırtılı yapıyor… Hataları insan kabul etmese de, zaten hata yapmış olmak, içinde bir kaynamaya sebep oluyor… Buz gibi eleştiriyi birden boşaltmak, sadece cızırdatıyor; hataları yapmaya devamını sağlıyor... Müslümanlarda yanlış gören Hz. Peygamberimiz (sav) birden buz gibi eleştiriyi kişinin üzerine boca etmemiş. Fıtrata uygun ve sakince aktarmış hakikatleri en yapıcı ve tedavi edici halde… Zaten ene kuduruk, birde olumsuz ve münasip olmayan lisanla eleştiride bulunmak; buz gibi suyu birden boca etmek, benzini ateşe dökmek gibidir. Ya düzgün aktaralım, ya da susalım, cızırtılar oluşmasın!
Bir başka açıdan, sancılanan suyun verdiği ders…
Bahar gelmiş; çiçekler kaynamış ve demlenmiş... Toprak kaynamış, ağaç kaynamış böcekler dallar, denizler ve yıldızlar… Ve insan fark etmemekle birden soğuk suyu boca ediyor; tefekkürsüzlük, ilahi sanatı görmemezlik sancı yaşatır; sessiz sancılar ve hukuklarına tecavüz… Su da bütün canlıların hayatına vesile olmasından dolayı belki de sancılanıyor; neden görmüyorsunuz nebatatı ve tüm mahlûkatı Yaradan’ı? Soğuk bir bakışla görüp geçiyorsunuz dercesine... Bir avuç topraktan ve havadan hayatın fışkırması, yeryüzü saksısının rengârenk çiçeklerle, meyvelerle şenlenmesi, hayvanatın ihtiyacımızı gidermede yarış halinde olması, yine bir avuç havada, seslerin ve görüntülerin yeşermesini görmeden geçip gitmek; sancı yaşatmak, kıvrandırmaktır... Oysa hepsi bizi tefekküre, Allah’ı tanımaya davet ediyor…