Hz. Peygamberin (asm) su içme ile ilgili tavsiyeleri şöyle özetlenebilir:
Su içerken besmele çekmek sünnettir.
Allah Resulü, “Su içerken Bismillah, sonunda da Elhamdülillah deyiniz.” buyurmaktadır. Suyu iki veya üç nefeste ve oturarak içmek de Resulüllah’ın sünnetindendir." (Tirmizî, Eşribe, 13)
Bununla beraber Peygamber Efendimiz (asm), seyrek de olsa, ayakta da su içtiği rivayet edilmiştir. (bk. Buhârî, Hac 76, Eşribe 76; Müslim, Eşribe 117-119)
Bu da ayakta su içmenin caiz olduğunu ve günah olmadığını göstermek içindir.
Tıp otoritelerine göre, oturmak suretiyle iki veya üç nefeste içilen su, aynı zamanda dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilmesini sağlar. Bu da anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırır. Bunun neticesinde ağız, diş, mide ve bağırsaklar daha sağlıklı olur.
Hz Peygamber aleyhisselatü vesselam bir nefeste su içmeme konusunda ümmetini şöyle uyarıyor:
“Deve gibi bir nefeste su içmeyin. İki veya üç nefeste için. Bir şey içeceğiniz zaman besmele çekin, sonra da elhamdülillah deyin.” (Tirmizi, Eşribe, 13)
Kalbın hızlı çalıştığı durumlarda bir nefeste su içmek, kalbi riske soktuğu ve mide ile bağırsakları uyararak küçüldüğü ve sancılara yol açtığı uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Başka bir hadiste de Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurmaktadır:
“Çocuğun memeyi emmesi gibi için, depodan doldurur gibi içmeyin: Ondan ciğer hastalıkları zuhur eder.” (Buhari, Eşribe, 26)
Bilimsel araştırmalar, susuzluktan sorumlu organın karaciğer olduğunu belirtiyorlar.
Tıp otoritelerine göre, suyu bir nefeste değil üç nefeste içmeyi tavsiye eden Hz. Peygamberin (asm) sünnetinde bilimsel bir mucize olduğunu ifade etmektedirler. Tespitlere göre su bir nefeste içildiğinde, aniden inen su, karaciğeri olumsuz olarak etkiler ve liflerin sertleşmesine, bozulmasına yol açar. Su üç nefeste ve emilerek içildiğinde ise, ilk yudumda karaciğer uyarılır ve suyu karşılamaya hazır hale gelir. İkinci yudumda su yumuşak bir şekilde karşılanır. Üçüncü yudumda ise su karaciğere yumuşak ve rahat bir şekilde girer.
Son otuz yılda batıda tıp dünyasında, özellikle Hz. Peygamberin (asm) sağlıkla ilgili hadisleri ile uygulamalarına giderek ilginin artığı bilinmektedir. Bunun sebebi, Tıbb-ı Nebevi dediğimiz Hz. Peygamberin sağlıkla ilgili tavsiye ve uygulamalarının modern tıp tarafından kabul görmesidir.
Kur'an, Hz. Peygamberin (asm) kendiliğinden bir şey söylemediğini, onun söylediği vahiyden başka bir şey olmadığını ifade etmektedir. (bk. Necm, 53/3)
Dinin ikinci kaynağı olan sünnet de, gizli vahy ve ilhama dayandığı için onda yanlışlık olmaz. Çünkü ilahi kontrol altındadır. Mikroskobun olmadığı, mikrobun bilinmediği bir zamanda onun söyledikleri, günümüzde ancak mikroskop ve tahlillerle bilinebiliyorsa bu, günümüzde onun bilimsel bir mucizesi olup, onun Peygamberliğini tasdik ettiği anlamına gelmektedir.
Eğer akıl ve bilime aykırı bir hadis ve sünnet söz konusu ise, ortada bir problem var demektir. O da ya hadisin kaynağıyla, sıhhatıyla ilgilidir veya bilimin gerçekliliğiyle ilgilidir. Çünkü sahih hadiste problem olmaz. Zaten günümüzde bilim, sahih hadislerin sıhhatını desteklemektedir.
Sorularla İslamiyet