Başlıktaki “su” kısmına Erzurumlular belki bir anlam veremeyebilirler. Anlatayım.
Taş Han’ın önünde dört tarafından su akan bir çeşme gördüm. Hem de coşkulu akıyordu. Hızla çeşmeye yaklaşıp muslukları kapatmak istedim.
Lakin kapanacak gibi değildi, su akıyordu ama benim de canım acıyordu. Hemen oradan geçen birine; “Yahu bu su boşa akıp duruyor, kapatılamaz mı” diye sordum.
Adamcağız da; “Kudretten bu su” dedi. “Ben de biliyorum kudretten, yani Allah’tan ama bakın boşa akıp duruyor” dedim.
Dedi ki, “Dağdan gelen suya ne idek gardaş. Hem şimdi akmır ki, yıllardır akiir, sene göre yenidir.”
“Anladım” dedim, “Bu su akıp gitmese nerede toplayacak ve ne yapacaksın. Yani şehir suyu değil, dağdan gelen suyun çeşme ile halkın istifadesine sunulmuş halidir.”
Kendi açımdan Erzurum’un meşhur her şeyini bilirdim de bu kadar su zengini olduğunu bilmezdim.
¥
Erzurum’a kadar gidip de Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin talebesi Mehmed Kırkıncı hocamızı ziyaret etmeden olmazdı.
Bir fırsatını bulup, ziyaret etmek için bulunduğu mekâna doğru cadde ve sokaklardan yürümeye başladım.
Neredeyse her cadde başında veya sokak sonunda, yine çeşmelere rastladım. Onlar da boşa akıp gidiyordu. Artık boşa akmalarına hayıflanmıyordum ama yine de içim gidiyordu.
Çeşmelere bakarken aklımdan şu geçti:
“Bu Erzurum’un elbet kenar semtlerinde suyu olmayan insanlar vardır. Belediyelerden birisi veya hayırsever bir kurum, tankerlerle bu suları oralara taşıyarak insanların ihtiyaçlarını gideremezler mi?” diye söylendim durdum.
Bunları düşünerek ve tabii bir de çatıların saçaklarından sarkan buzlardan korunarak, Kırkıncı hocamızın kapısına vardım.
Hey Maaşallah, Kırkıncı hocam ilerleyen yaşına rağmen elinde kitap hâlâ bir öğrenci gibi ders yapıyordu.
Hal hatır faslından sonra insanlığa milli ve manevi hizmetlerde bulunmuş fakat çok az tanınan veya unutulmaya yüz tutmuş Erzurumlu önderler hakkında bir çalışma için geldiğimi söyledim.
Çok sevindi tabii Kırkıncı hocamız. “İnsanlığa ve İslam’a hizmet eden herkesi tanımak, bilmek ve anlamak lazımdır” diye şevk ve destek verdi.
¥
Söz Erzurum’un evliyasından, velisinden, âliminden açılmışken, Muhammed Lütfi Efendi’nin şu dörtlüğüne de yol vermeli:
Binlerce bin medfûn evliyası var,
Zahir batın nice asfiyası var,
Feyz-ü berekat-ı Kibriyası var,
Mevla’ya emanet olsun Erzurum.
Erzurum bir sözlü kültür şehridir. Sohbet kültüründeki zenginlik, sanmam ki başka bir yerde böylesine güçlü olsun.
Erzurum’da yetişmiş kanaat önderlerinin topluma sunduğu; “dini, milli ve ahlaki” değerler; sadece Erzurumlulara değil, “Ahlak, İlim ve İman” diyen tüm insanlığa gereklidir.
İnsanlığın kurtuluşu; “Ahlak, İlim ve İmandadır.” Böyle düşünenler kötülüklere “Dur” diyecek, aksini düşünenler de “Buyur” diyecektir.
Yeni Akit