Prof. Dr. Suat Yıldırım’ın Mart 2016’da gönderdiği mail ve benim ona gönderdiğim cevap
Gülen gizli teşkilatının mütevelli heyetinde yer alan Eski Sakarya İlahiyat Fak. Dekanı Suat Yıldırım, Mart 2016’da Tefsir akademisyenleri grubuna şöyle bir e-mail atmıştı. Özetliyorum:
“Bu arkadaşınızı yeterince tanıyorsunuz. Hiç değilse “Türk devleti ve milleti aleyhinde casusluk yapan, haksız kazanç sağlayan ve anayasal düzeni değiştirmek için silahlı terör örgütü kuran veya böyle bir örgüte üye olan” biri olmadığımı bilirsiniz. Ama şimdi bu ithamla hakkımda tutuklama kararı var. Umarım siz demezsiniz ama birisi şöyle düşünebilir: “Nerden bilelim, bu itham herhalde sebepsiz değildir”. Bu şüpheye şöyle cevap vereyim: Bu isnada maruz kalan ben 42 yıllık devlet görevinden hiçbir ceza almadan emekli olan, 50 yıl öğretmenlik yapan, hayatının son 55 yıllık dönemi hep toplum gözetiminin büyüteci altında geçmiş 75 yaşında bir insanım. Hiç sabıkası olmayan bir insanın 75 yaşında ansızın terörist olduğuna kim inanır?
Tanıdığınız bu kişi hakkında, terörist, casus diye tutuklama kararı var. Kendisini 10, 20, 30, 40 veya 50 yıldan beri tanıyan binlerce arkadaşı bulunuyor. Allah, İthama maruz kalanları tanıyanların, bildiklerini adil şahit olarak beyan etmelerini farz kılmış. Ülkemizde, bu adil şahitliği yapmadan vazgeçtim, en azından “Arkadaşım! Hakkınızda bir şey duydum, anlayamadım, geçmiş olsun” diyen de mi olmaz? Binlerce dostumdan sadece bir kişi çıktı.”
Suat YILDIRIMA Gönderdiğim Cevap:
Hocamsın, seni üzecek bir şey söylemek istemezdim ama yine de birkaç şey söyleyeceğim:
1) Kuşkusuz senin bir terörist olmadığını anlamak zor değil... Ben “Eğitimle uğraşan, hayır işleri yapan barışçıl bir cemaatle bir nebze ilgiliyim” diyorsun. Fakat ilgili olduğun o cemaat, 2014’ten beri teröristleri, komünistleri, soysuzları, şerefsizleri destekliyor ve seçimlerde PKK'lılara oy vermek için harıl harıl çalışıyor. Aradan 2 yıl geçti. Bugüne kadar o gruptan vazgeçtiğinizi beyan eden bir yazını görmedik. Üstelik duyduğum kadarıyla sen o cemaatin mütevelli heyetindesin.
2) Risale-i Nur camiasıyla irtibatlı olduğunuzu söylüyorsunuz… Haşa… O cemaatle ilgili olan Risale-i Nur camiasıyla hiçbir alakası olamaz. Zira Risale-i Nur camiası hiçbir zaman anarşistlere destek olup devletiyle savaşmadı. Kaldı ki, ne senin maruz kaldığın ithamlar Üstad Bediüzzaman’a yöneltilen ithamlarından ağırdır, ne de seni yargılayacak adamlar onu yargılayan hâkimlerden daha zalimdirler. Bediüzzaman, “Ben ehl-i dünyanın değil, kaderin mahkûmuyum” deyip 28 yıl hapis ve sürgün hayatı yaşadı. Ama sen, “Ben tatlı canımı yolda bulmadım” diyorsun. Hangi yüzle Risale-i Nur camiasıyla ve Üstad Bediüzzaman’la irtibatlıyım” diyorsun?
3) Ben gerçekten size ve o hocanız olacak şahsa hayret ediyorum. Devletle savaşan insanların yanındasınız ve hala bir masum havasıyla konuşuyorsunuz. Bizim dava geleneğimizde devletle savaşmak var mıdır? Benim tanıdığım Suat Hoca devletle savaşacak ve siyaseten dinsizleri ve vatan hainlerini destekleyecek birisi değildi. Sen gerçekten değişmişsin.
“Bana geçmiş olsun Hocam” diyen bir kişiden başka dostum çıkmadı” diyerek şaşkınlığınızı dile getiriyorsunuz. Asıl siz bizi gerçekten çok şaşırttınız. Hala hiçbir şey olmamış gibi susmaya, hocanıza itaat ederek devletle savaşmaya devam edecek misiniz?
Suat Hoca’ya gönderdiğim cevap burada bitti.
Mart 2016’daki görüşlerimle şimdiki görüşlerim arasında bir fark olmamakla beraber, FETÖ’nün 15 Temmuz darbesini planlayacak kadar güçlü olduklarını düşünmemiştim. Hatta “Bunlar darbe yapabilirler” dediklerinde inanmamıştım.
Şimdi nerelerde olduğunu kesin bilmediğim, ama ABD’nin küfür ve nifak kokan koridorlarında dolaştığını tahmin ettiğim Suat Yıldırım Hoca’ya birkaç sözüm vardır:
Kendinizi savunma sadedinde, e-mailiniz sonunda şöyle demiştiniz Hocam:
“Hizmet camiası” adıyla bilinen fikri, ahlaki, dini bir sosyal yapı var. Bu yapının eğitim, kültür, barış ve diyalog çalışmaları da otuz yıldan beri meydanda… Hiçbir şiddete girmeden kendi mecrasında faaliyetine devam ediyor. Onlarca farklı hükumetler zamanında çalışmış, hükümetle toplumla çatışması olmamıştır. Yaptığı geniş eğitim ve kültür aktiviteleri, devlet adamları ve toplum tarafından 20 yıl zarfında yüzlerce defa test edildikten sonra takdir edilmiş. Ben bir nebze bu sosyal yapı ile de ilgiliyim.”
Hocam, sizin o hizmetçi, hükümetle ve topumla hiç çatışmamış cemaatiniz var ya, 10 yıldan beridir insanları tehdit eden, abanın altından sopa gösteren bir cemaat… Sizin barışçıl işler yapıyor dediğiniz cemaat bu fakiri, en az on kere tehdit etmiştir. İlk tehditleri, 1998’de, çocuğumu onların dershanelerinden çıkarınca, benim mesai arkadaşım olan sizin adamınız, “Hocam, çocuğunuzun istikbaliyle oynadınız” dedi. Şimdi o meslektaşım kayıp… Muhtemelen o da sizin gibi ABD dehlizlerinde…
Sonunda o kadar kibir ve gurura kapıldılar ki, kelimenin tam anlamıyla çıldırdılar. 15 Temmuz’da, halkın oylarıyla seçilmiş meclisi ve hükümeti ele geçirmek için darbe yapmaya kalktılar. TBMM, köprüleri ve hükümet binalarını bombaladılar. Halkın silahlarını halka doğrulttular ve tam 250 insanı öldürüp 1500 kişiyi de yaraladılar. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi cesur bir liderimiz olmasaydı, bugün Türkiye dört parçaya ayrılmış olacaktı. Senin bu cemaate söyleyecek bir sözün yok mu ey Suat Yıldırım Hoca?
Bize tefsir dersi veren hocamız olarak neredeysen ortaya çıkıp bir şeyler söylemeniz gerektiğine inanıyorum. Ortaya çık ki, eğer savunulacak bir tarafın varsa, söz veriyorum senin için avukat tutup seni savunacağım. Yeter ki, ABD’nin küfür ve nifak kokan dehlizlerinden çık ve bağımsız Türk adaletine teslim ol. Hem Türk adaletinden kaçacaksın, hem de Bediüzaman ve Risale-i Nur camiasıyla irtibatım var” diyeceksin. Bunu kabul etmezler hocam…