İnsan halife-i zemin. Canlı cansız her şey, bütün mevcudat onun emrinde, itiraz ve isyan etmeden ona hizmet ediyor.
Bu hizmet insanın gücünden, iktidarından kaynaklanmıyor. Acizliğinden ve zayıflığından kaynaklanıyor.
İnsan ben güçlüyüm dedi. Kendisine hizmet edenlere tecavüz etmeye, zülüm etmeye başladı.
Kainatta cari olan kanunlara muhalefet etmeye başladı.
İnsan, iktisat, temizlik ve adaleti yapmadığından kendisine hizmet eden mevcudatın nefret ve hiddetiyle karşılaştı. Onları kızdırdı.
Mevcudatın kızgınlığı zaman zaman insanın karşısına, depremler, hortumlar, seller, tsunamiler, yıldırımlar, bulaşıcı hastalıklar ve savaşlar gibi musibetler olarak çıkmaya başladı.
Kendini güçlü zanneden insan musibetler karşısında sonsuz acizliğinin, zayıflığının zirvesini yaşıyor.
‘’Sen öyle bir za'fiyet, acz, fakirlik, miskinlik gibi hallere mahalsin ki, ciğerine yapışan ve çok defa büyülttükten sonra ancak görülebilen bir mikroba (virüse) mukavemet edemezsin; seni yere serer, öldürür... ’’
Evet bugün insanlık, kendini süper güç olarak tanıtan devletler, bütün dünya bir virüs karşısında sonsuz acizliklerini yaşıyorlar.
Niçin? Çünkü yollarını, rotalarını şaşırdılar. Kainatı sahipsiz zannettiler. Kainatın Hakim’inin, Sahibinin kanunlarına uymadılar.
Dünyada kanunlara uymayanlara yaptıkları suçlara göre mahkemelerde cezalar veriliyor.
Ceza büyük, demek suç da büyük. Ceza bütün dünyaya kesildi. Herkesin, hepimizin suçu var.
Kainatın Hakimi, “bana inanın” dedi, “kanunlarıma uyun” dedi, İnsanlar inanmadı. Kanunlara uymadı. İnanıyorum diyenler bile Hakim yokmuş gibi, kanun yokmuş gibi yaşamaya başladılar…
Temizliğe dikkat etmediler. İktisat, adalet, merhamet, şefkat, yardımlaşma, dayanışma insanlığın gündeminden çıktı.
Kainatın Sahibi, Hakimi, Allah’la bağını koparan, ipini çözen insan, her türlü bataklığa girdi, her çeşit zulmü kötülüğü yaptı, her çeşit pisliğe bulaştı. Nefsin arzu ve istekleriyle hayvanlaştı, gururuyla firavunlaştı, idrakiyle ukalalaştı, hissiyatıyla canavarlaştı. Ve her şeyi tarumar etti, yıktı, yaktı, kavurdu ve kuruttu.
Bütün bu yanlışlıkları yapanlara karşı görevimizi yapamadık. Kainatın Efendisi, Efendimizin (sav) “Bir kötülük gördüğünüz zaman elinizle, gücünüz yetmezse dilinizle, ona da gücünüz yetmezse kalben buğz ediniz” dedi yapmadık, yapamadık. Suçluyuz…
Sonuç, beşerin pis eli, kapitalist sistem büyük suçlar işledi. Yaptıkları suçlara bakacak olursak, güçlünün zayıfı ezmesi sömürmesi, gelir dağılımında adaletsizlik, katliamlar, hastalıklar, savaşlar, anarşi ve terör… Vahşet ve dehşet… Fuhuş ve ahlaksızlık… İsraf ve savurganlık… Yıkım ve tahrip… Küresel ısınma… Sorumsuz ve şuursuz bir hayat… Suç çok büyük… Cezası da çok büyük…
İnsanlığın, başta süper gücüm diye geçinenlerin, bütün toplumların suç dosyası çok kabarık.
Suriye'de o kadar çok masum öldü ki, hepsine ayrı ayrı üzüldük ama çocukların hiç ama hiç suçu yoktu. Cesedi kıyıya vuran Aylan bebeğin hiç suçu yoktu. Kapitalist dünya böylesi görüntülere sessiz kaldı ve şimdi evlerinden çıkamıyorlar. İnsanlığın kabarık olan suç dosyalarının birini, Suriyeli üç yaşındaki masum çocuk son nefesini verirken “Gidince sizi Allah’a şikayet edeceğim” diyerek Alemlerin Hakim’i Allah’a şikayet dilekçesi ile insanlığın suç dosyasını veriyordu. Dava dilekçesi Esmaü’l Hüsna olan Alemlerin Hakimi tarafından kabul edildi. Şu anda cezanın infazı Hakim’in memuru koronovirüs ile yerine getiriliyor. Bu ceza müminler için şefkat tokadı, zalim ve zorbalar için tehdit ve azaptır.
Hulasa, suç büyük olunca, Kainatın Hakimi, Hakim’imiz cezayı bütün dünyaya kesti, cezanın uygulanması için en küçük memuru korona virüsü görevlendirdi.
Virüs görevini yapıyor.
İnsanlık rotasını, yolunu şaşırdı, tokat yiyor. Çözüm, rotanın yeniden, doğru olarak oluşturulmasıdır. Rota, Hakim’inin kanunları doğrultusunda yeniden oluşturursa inşallah virüsün görevi sona erer, duamız budur.
Ümidimizi kaybetmeyelim, moralimizi bozmayalım. Şer, kötü gibi görünen şeylerin hakkımızda hayırlı olabileceğini Hakim’imiz söylüyor. Kesilen cezamız sonunda Hakim’imiz bize lütuflar bahşedeceği müjdesini de veriyor.
“… Belki de sizin hoşlanmadığınız şey, hakkınızda hayırlı olur; hoşlandığınız şey ise sizin için bir şer olur. Allah bilir, siz bilmezsiniz. ’’ Bakara suresi. 216. ayet
“Hem sana düşmanlık vaziyetini alan mikroptan (virüsten) tâ taun ve tufan ve kaht ve zelzeleye kadar bütün eşyanın dizginleri, o Rahîm-i Hakîm'in elindedirler. O Hakîm'dir, abes iş yapmaz. Rahîm'dir, rahîmiyeti çoktur. Yaptığı her işinde bir nevi lütuf var.”
İnsanlık inşallah koronovirüsün ilacını ve aşısını bularak bu musibetten kurtulur. Ama, suç işlemeye devam edersek, suç cezasız kalmaz, Hakim’imiz cezamızı yine keser, başka memurlarını göndererek cezayı infaz ettirir. Bu kanun değişmez. Bazen suçlulara dünyada ceza kesilmeyebilir. Bu suçların cezasız bırakılacağı anlamına gelmez. Çünkü, ebedi alemde Mahkeme-i Kübra var. Suçun cezası burada verilir. Esasında suçun cezasının dünya da verilmesi, infaz edilmesi, bir nimettir. Kurtulmuş oluyoruz. Ebedi aleme suçsuz gidiyoruz. Mahkeme-i Kübra’da suçlu bulunursak, cezamız infaz edilirse, dönüşü yok. Ebedi azaba çarptırılırız. Vesselam…