Risale Haber-Haber Merkezi
Şenler'in 70'lerde kaleme aldığı yazılarını redakte ederek kitaplaştırmanın kendisine nasip olduğunu hatırlatan Eraslan, "Yazmak ve kadın olmak arasındaki ilişkiyi de çok düşündüm Şule Yüksel'in gazeteciliğini gözden geçirirken. Şule Yüksel, şayet yazı yazan ve konuşan bir kadın olmasaydı, biz onu muhtemelen tanıyor olmayabilirdik. Onu etkin bir kadın haline getiren süreç, destekçileri ve muhalifleri ile birlikte düşünüldüğünde, sorduğu sorular, kurduğu cümleler ve cesur konuşmalarıydı kuşkusuz. Florya’daki ilk evinde yaşlanmış bir büyükanne olsaydı mesela, hiçbir sorun çıkmayabilirdi. Çünkü o tipik bir İstanbul Hanımefendisidir. Oysa, yazdığı yazılarıyla, kendini kürsüden kürsüye taşıyan heyecanlı hitabetiyle, soluğu çoğu kez mahkeme kapılarında aldığı bir hayatı sürdürmeyi tercih etti... Onun hayatının özeti, “tercih etmek” kavramının üzerinde oturur... Şule Yüksel’in sistem eleştirisi yaptığı halde, yıkıcı değil fakat dönüştürücü ve sistemin içinde kalarak onu insan onuruna has genişletmeyi, insanileştirmeyi hedefler. Şule Yüksel, Türkiye’cidir, “bu ülke” düşünü kurar" dedi.
Şule Yüksel'in yazılarında Bediüzzaman'ın etkisi olduğuna dikkat çeken Eraslan, yazısını şöyle sürdürdü:
"Şule Yüksel’in, “manevi” olana, ruha, tinsele, iç duyarlılığa, psikolojiye has yaptığı vurgular, bugünün reflektif ve temel hak/hürriyetler üzerinden devam ettirdiğimiz liberal söylemiyle kıyaslandığında... Kendimi ve çağdaşım kadın yazarları, daha seküler bulduğumu itiraf etmeliyim. Yazıları, Bediüzzaman ve Alexis Carrel etkisini haizdir. İmani hakikatler, ahiret bilgisi, insan ruhu, iç huzur ve tinsel dinginlik gibi konular, yeni nesil için maalesef duygusal mevzular... Ama bugün için nasıl da güncel ihtiyaç olduğu önümüzde... Şule Yüksel’in “maneviyat” temalı yazıları, 90'larda bizlere geleneksel gelirdi ve saygılı bir unutkanlıkla anı defterlerimizde dururdu. Ama ben o defterleri 20 yıl sonra yeniden açma ihtiyacı ile dopdoluyum. Kendi yazı masamı karıştırıp düzenlerken beni çarpan; gelenekten kopukluğumuzdur, paramparçalığımız!"