Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri 16 Haziran 1944 tarihinde Denizli hapishanesinden tahliye edildi ve iki ay kadar Şehir Oteli’nin üst katında bulunan bir odada yalnız olarak kalmaya başladı. Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri memleketlerine gitmiş, telif ettiği kitapları da kendisine verilmemişti. Mustafa Sungur Ağabey aşağıdaki paragrafı okurken bu noktayı dikkatleri çekiyordu. Ömer Özcan, Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabında geçen olayı paylaştı.
KİTAPLARIMDAN AYRI DÜŞÜRMELERİYLE BOŞ DÜNYA BAŞIMA YIKILIRKEN...
“Sonra, ehl-i dünyanın, beni hayat-ı içtimaiyedeki her şeyden tecrit etmek içinde bütün kitaplarımdan ve dostlarımdan ve hizmetçilerimden ve tesellî verici işlerden ayrı düşürmeleriyle beraber gurbet vahşeti beni sıkarken ve boş dünya başıma yıkılırken, melâikeye imanın pek çok meyvelerinden birisi imdadıma geldi; kâinatımı ve dünyamı şenlendirdi, melekler ve ruhânîlerle doldurdu, âlemimi sevinçle güldürdü. Ve ehl-i dalâletin dünyaları vahşet ve boşluk ve karanlıkla ağladıklarını gösterdi.” (Meyve Risalesi’nden 11. Mesele)
Mustafa Sungur Ağabey bu bölümü okurken, derse ara verdi ve Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin nasıl bir halet-i ruhiye ile bu paragrafı yazdığını şöyle açıkladı:
“Üstad Hazretleri Denizli mahkemesinden tahliye olunca (1944) iki ay Denizli Şehir Oteli’nde kalıyor. Sonra Heyet-i Vekile kararıyla Emirdağ kazasına nefyediliyor. Tabi hapisten çıktığından dolayı yanında kitapları yok. İşte o zaman bunları yazmış. Demek bu ilham orada açılmış. Yalnız başına… Kimse yok yanında...”
Bediüzzaman hazretlerinin 1944 yılında iki ay kadar kaldığı Denizli Şehir Oteli’nin, değiştirilmeden önceki hali...
BEN HAYALİMDE DEDİĞİM ZAMAN MEKTEPLİLER ANLASIN DİYE...
“Hayalim bu meyvenin lezzetiyle mesrur iken, umum peygamberlere imanın pek çok meyvelerinden buna benzer bir tek meyvesini aldı, tattı. Birden, bütün geçmiş zamanlardaki enbiyalarla yaşamış gibi onlara imanım ve tasdikim, o zamanları ışıklandırdı ve imanımı küllî yapıp genişlendirdi ve Âhirzaman Peygamberimizin imana ait olan dâvâlarına binler imza bastırdı, şeytanları susturdu.” (Meyve Risalesi’nden 11. Mesele)
Bu bölüm okunurken Sungur Ağabey, Hz. Üstad’tan şu nakli yaptı:
Üstadımız buyurdu ki: “Ben hayalimde dediğim zaman mektepliler anlasın diye diyorum; yoksa hayal değil, hakikattir. Mekteplilerin alışmalarına, anlamalarına kolaylık olsun diye seyahat-ı hayaliye diye söylüyorum, ama hakikattir.” Böyle dedi Üstad...