Risale Haber-Haber Merkezi
Bekir ağabey, memleketin dört bir köşesine mahkemeden mahkemeye koşuşturur. Zamanla yarışır. Ucu ucuna duruşmalara yetişmeleri, yollarda sayısız tehlikelerin yaşanması, inayetle kıl payı atlatılması... Yine böyle bir dava için Karabük’e giderler. Karabük’e varmışken Safranbolu ve oraya sınır bir ilçeye uğrarlar. İlçe biraz kenarda kalır. O ilçe Eflani’dir. Sungur ağabeyin memleketidir. Eflani’ye Mustafa Sungur ağabeyin evine uğrayıp, eşine çoluk çocuklarına hal hatır sorup hediye olarak aldıkları bir radyo vermeyi niyet ederler. Mevsimlerden kıştır, zorlu yolculuklardan bir yolculuktur. Vahşi hayvanların, kurtların saldırısı tehlikesini de aşarak, bin bir müşkülatla varırlar.
“Zaten Sungur ağabey evde yoktur, hizmet koşturmaları için kim bilir nerededir” diye ön kabulle giderler. Bir nevi eşini ve çocuklarını teselli ve moral vermek için uğrarlar. Kapıyı çalarlar, karşılarına Sungur ağabey çıkmasın mı? Hayretle “Senin ne işin var burada derler.”
Bir adamın kendi evinde bulunmasından normal ne olabilir? Sungur ağabey de; “Asıl sizin ne işiniz var burada?” diye mukabele eder. Sonra sarmaş dolaş kucaklaşmalar yaşanır.
Bu olaydan nasıl bir mesaj çıkar siz tasavvur edin. Bu dava, bu hizmetin bugünlere gelmesinde saff-ı evvellerin kendi evlerinde bulunmasının bile anormal algılanabildiği fevkâlâdenin fevkâlâdesi bir durum. Sayısı belirsiz hapis hayatları…
Yazının tamamı için TIKLAYINIZ