Ayşenur Kahveci (Aile Danışmanı)
Buyurun bir soru ile başlayalım bugün. Çevremizde nasıl konuşan insanlarla vakit geçirmekten hoşlanıyoruz? Kimlerin sohbeti bize keyif veriyor, kimlerinki vermiyor? Nasıl davranan kişilerin yanına koşa koşa gidiyoruz? Ne tür kişilerin yanına zoraki gidiyoruz? Evet bu sorular bizi güzele, en güzele götüren yolları açacaktır.
Yeni tanıştığımız birisiyle yarım saat sohbet edelim hadi. İlk kare ne olur? Göz göze geldiğimiz selamlaşmadan önceki o an. Gülümsüyor mu? Somurtuyor mu? Yüzümüze bakıyor mu? Sağa sola mı bakınıyor? İşte ilk adım burası. Resulullah Efendimiz (asm) kendisine arkasından seslenen birisine bile gövdesiyle dönerek, yüzüne bakarak cevap verirdi. Çünkü insana kıymet verirdi. Evet bu “sana kıymet veriyorum” mesajıdır. Çok değerli bir hocamın çok manidar bir sözü sık sık aklıma gelir. “İnsan yüzünden sorumludur.” Birbirimizin üzerinde yüz ifadelerimizin tesiri olmasaydı eğer, tebessüm etmeyi sadaka sayarak bu kadar teşvik eder miydi güzel dinimiz? Ve Sevgili Peygamberimiz (asm) bu kadar ehemmiyet verir miydi mütebessim olmaya? Evet, elbette insan yüzünden sorumludur.
Devam edelim mi? Yeni tanıştığımız o kişinin şimdi de selam verip vermemesine dikkat kesiliriz herhalde. Zira selam bir iyi niyet işareti, muhabbet sebebidir, bereket duasıdır. Bir hadis-i şerifte Resulullah Efendimiz (asm) Hz. Enes’e (ra) “Oğlum, ailenin yanına girdiğinde selam ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun” buyurmuştur. Selam deyip geçmeyelim. Kalpten kalbe köprülerimizin temelidir o. Bazen bekleriz önce o selam versin diye. Selamın sırasını da öğretmiş Efendimiz (asm) “Küçükler büyüklere, binekli olanlar yayalara, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler yetişince öndekilere, iki grup karşılaştığı zaman az olanlar çok olanlara önce selam verirler.” Nasıl ince bir dinimiz var değil mi? Ne ince bir önderimiz var ki minicik detayları bile ilmek ilmek işlemiş bizim için.
Şimdi sıra seste. Peygamber Efendimiz (asm) sesinin tonunu ve şiddetini çok güzel kontrol ederdi. Neden biliyor musunuz? Çünkü ses tonu insanlarla ilişki kurmamıza sebep olduğu gibi ilişkiyi sonlandırmaya da zemin hazırlayabilecek öneme sahiptir. Bu sebeple sesimizin şiddetinden haberdar olalım. Sesimizdeki kulak tırmalayıcı bir durum, hoşa gitmeyen şiddet karşımızdaki insanı soğutabilir. Yumuşak ve alçak sesle konuşmak sünnet-i seniyyedir.
Selamlaşma aşamasında eğer mahrem birini veya aynı cinsten birisini selamlıyorsak tokalaşmanın gerekliliğini de yine Peygamberimizden (asm) öğreniyoruz. Dedik ya; sünnette etkili iletişim. “İki müslüman el sıkışırlarsa birbirlerinden ayrılmadan önce günahları bağışlanır.” Biliyor musunuz? Peygamber Efendimizin birileriyle karşılaşıp da musafaha etmediği görülmemiştir.
Artık konuşmaya gireceğimiz bu dakikalarda söze hâl hatır sormak ile başlamak karşımızdaki kişiye bir kez daha sevildiğini, önemsendiğini hissettirecektir. İnsanlar türlü türlü karakterlerde yaratılmıştır. Sohbet ederken herkesin farklı olduğunu, çeşit çeşit sosyo-kültürel yapılardan geldiğini göz önünde bulundurarak sohbet edelim. Resulullah Efendimiz (asm) sohbet ederken karşımızdaki insanların ilgi alanlarından dışarı çıkmamamız gerektiği konusunda ikaz etmiştir bizi. Hangi mevzu kimi ne kadar ilgilendiriyorsa ona göre sohbet başlıklarını seçmek etkili iletişimin bir parçasıdır. Kendi ilgi alanlarımıza mahkum etmeden sohbet etmek. Bu, karşımızdakinin bunalıp sohbetten kaçmasını engelleyecektir. Peygamberimizin (asm) minicik bir çocukla da, ihtiyare bir kadınla da, fakir fukarayla da, ashabından en önde gelen dava arkadaşlarıyla da gayet itina ile sohbet etmesi bize bu adımda muazzam bir örnektir.
Gelelim şakalaşmaya. Sohbet ederken şakalaşmak hepimizin hoşuna gider, neşe katar muhabbete biliriz. Ancak burada da dikkat etmemiz gereken bir husus vardır ki yine O’ndan öğrendiğimiz “Şaka da olsa yalan söylemeyiniz.” Evet, ‘şaka yaptım’ etiketi altında aslında yaptığımızın karşımızdaki kişiyi rencide etmekten, güvenini sarsmaktan başka bir şeye hizmet etmediğini bilelim. Bu gibi şakalar muhabbete kezzap dökmek kadar yıkıcı olabilir. İki tarafın da keyif alarak tebessüm edebileceği etkili şakalarla süsleyelim sohbetimizi. Etkili iletişim bunu gerektirir.
Şimdi çok enteresan bir noktaya geldik. Peygamberimizi (asm) diğer peygamberlerden üstün kılan hususiyetlerinden birisi de nedir bilir misiniz? “Cevamiu’l Kelim” yani az söz ile çok şey söylemesidir. Su içmek gibi, oturup kalkmak gibi, ibadetlerimiz gibi etkili konuşma tekniklerini de O’ndan (asm) öğreniyoruz. Öyleyse diyebiliriz ki; konuşmalarımızı lüzumsuz kelime yığınlarından azad etmek sohbetlerimize ferahlık katacaktır, nefes aldıracaktır. Hem fazla konuşmak, boş konuşmaya giden yoldur. Boş konuşmak ise iletişimin etkisini zayıflatır. Karışık bir dil kullanmadan, herkesin anlayabileceği kelimelerle, mana yüklü, sade ve duru bir üslup ile konuşmaktır sünnet olan.
Bazen konuşmalar istemediğimiz yönlere doğru gidebiliyor. Can sıkıcı, gergin hadiselere sebebiyet verebiliyor. Tartışmalardan bahsediyorum. Hepimizin kaçındığı sıkıntılı anlardır. Konuşmanın tartışmaya gittiğini anladığımız an öfkelenmeden önce durmalıyız ve elimizden geldiğince o mekandan uzaklaşmalıyız. Tartışmanın hiçbir iletişime faydası yoktur. Öncelikle bunu bilelim. Her ne söylemeye çalışıyorsak öfkemizi öğüttükten sonra yaptığımız denemeler daha başarılı olacaktır. Burada kastettiğim elbette ki fikir alışverişi yaptığımız anlar değil, münakaşa suretindeki tartışmalar. Bir gün Peygamber Efendimizden (asm) öğüt isteyen bir adam, bu isteğini birkaç kez tekrar etse de her seferinde hangi cevabı almıştır dersiniz? “Kızma!” İşte kulağımıza etkili iletişim yolculuğumuzda peygamber elinden bir küpe daha.
Sona yaklaşıyoruz. İletişimimizi noktalayacağımız sırada tıpkı başlarken yaptığımız gibi gülümsemek, tokalaşmak ve sakin bir ses tonuyla, içtenlikle selamlaşmak o kişiye başta hal dilimiz ile söylediğimiz ‘sana kıymet veriyorum’ mesajımızın tekrarı olacaktır. Bu hatırlatma aklında kalacak ve tekrar görüşmek için psikolojide çapa atmak dediğimiz teşvik etmek manasına hizmet edecektir.
Etkili iletişimleriniz bol olsun…