Türkiye’nin Afrin’e yönelik olarak başlattığı Zeytin Dalı harekâtının ardından, Suriye’nin diğer bölgelerinde baş döndürücü gelişmeler yaşanmaya başladı. Sadece son bir haftada yaşanan olaylara bakıldığında bile, Suriye’nin yakın geleceğine yön verebilecek önemli hadiselerin meydan geldiğini görülüyor. Ordumuza ait bir tankın muhtemelen Suriye’deki müttefiklerimizden birinin verdiği tanksavar silahıyla PYD/YPG terör örgütü tarafından vurulduğu, şehitlerimizin olduğu ve gözlerimizin tabii olarak Afrin’e döndüğü bir dönemde, kuzeyde İdlib’de, güneyde ise İsrail-Suriye sınırında önemli gelişmeler yaşanıyor. Bütün bunlar, Suriye savaşında sona yaklaşılırken, siyasi çözüm için pazarlıkların yapılacağı masa kurulmadan hemen önce, eldeki kozları mümkün olduğunca artırma çabası olarak yorumlanmalı.
Rejim ve Rusya saldırıyor
Astana görüşmeleri çerçevesinde imzalanan gerginliği azaltma anlaşmasına rağmen İdlib’de hem rejim, hem de Rus savaş jetleri şehre bomba yağdırmaya devam ediyor. Suriye rejim birlikleri karadan İdlib’in batısına doğru harekâtını sürdürüyor. Bu ayın ilk günlerinde Suriye rejim birlikleri İdlib’de pek çok stratejik noktayı Heyet Tahrir Şam’dan geri almaya muvaffak oldu. Rejim hava kuvvetleri Kefrenbel bölgesini bombalarken, Rusya jetleri özellikle Serakıb bölgesini yoğun ateş altına aldı. 2 Şubat’ta bir Rus savaş uçağı İdlib’deki muhalifler tarafından düşürülerek pilotu öldürüldü. Bu olay, İdlib’e yönelen saldırıların daha da yoğunlaşacağı anlamına geliyor.
Bu arada, rejim güçlerinin bölgede sarin gazıyla kimyasal saldırılar yaptığına dair haberler geliyor. Anlaşılan o ki Türkiye Afrin’de meşgulken, fırsattan istifadeyle rejim ve Rusya da İdlib’de saldırılarını artırmış durumda. İdlib, Suriye’nin kuzey batısındaki en büyük ve önemli muhalif cebi oluşturuyor. Esed rejimi ve Rusya her ne pahasına olursa olsun bu bölgeyi ele geçirmeye niyetli görünüyor. Zira rejim son dönemde Şam ve Hama kırsalındaki muhalif ceplere karşılık da ilerleme kaydetti. Fırat’ın doğusunu, en azından şimdilik ABD himâyesindeki PYD/YPG’ye bırakmış görünen Rusya ve Suriye rejimi, Batı Suriye’de muhalif cepleri ortadan kaldırarak hâkimiyeti tamamıyla ele geçirmek ve masaya daha güçlü oturmak niyetinde.
Soçi’de hemen hemen bütün muhalifleri bir araya getirerek Suriye’de patronun kendisi olduğunu göstermek isteyen Rusya’nın, Reyhanlı saldırısının sorumlusu terörist Mihraç Ural’ı gözden kaçırmış olabileceği hiç kimse tarafından inandırıcı bulunmuyor. Şayet durum böyleyse, muhtemelen Türkiye’ye mesaj vermek için Rusya’nın Mihraç Ural’ı Soçi’de masaya sürdüğü düşünülebilir. Ayrıca Rus savaş uçağının İdlib’de Suriyeli muhalif gruplar tarafından düşürülmesinin ardından, Rusların Afrin’de Türkiye’ye hava sahasını açma hususunda zorluk çıkardığı haberleri de geliyor.
ABD Kamışlı’yı tahkim ediyor
Bu arada PYD/YPG kontrolündeki Kamışlı’ya ABD tarafından yeni araç ve silah kargolarının gönderildiği haberleri geliyor. ABD savunma bakanı Mattis Menbiç hususunu Türkiye ile görüşüyoruz derken, Türk yetkililerin Afrin’den sonraki hedef olarak Menbiç ile Fırat’ın doğusundaki kantonları açıklaması, ABD’yi bu bölgeleri tahkim ve takviye etmeye yöneltmiş olabilir. Tabii bu silahların Suriye’nin daha batısına ve Afrin’de ki PYD/YPG unsurlarına gönderilme olasılığı da mevcut. Kamışlı bölgesine yapılan sevkiyatın tam da ABD’nin bundan sonra PYD/YPG’ye silah verilmeyecek açıklamasının ardından gelmesi de manidar. Bu da Suriye ve Irak’ta daha önce pek çok defa başımıza geldiği gibi, eski stratejik müttefikimize ne kadar güvenebileceğimizin bir göstergesi olarak okunabilir.
Türkiye İran-Rusya ittifakına mecbur bırakılıyor
Türkiye açısından en rahatlatıcı açıklama, İran’ın Fırat’ın doğusunda ABD varlığıyla savaşacağına dair İran’ın dini lideri Hameney’in dış politika danışmanından gelen açıklama oldu. Zira bu, Türkiye’nin tezleriyle örtüşen bir açıklama. İran da Suriye’nin doğusunda PYD/YPG vasıtasıyla ABD’nin nüfuz kazanmasından rahatsız. Zira eninde sonunda sıranın kendisine geleceğini biliyor. Ayrıca Lübnan’da Hizbullah yoluyla İsrail’e karadan ulaşma hususunda, ABD himayesindeki PYD/ YPG’nin önemli bir engel olacağını tahmin ediyor olmalı.
Suriye’nin güneyiyle ilgili olarak İsrail ve ABD’den gelen son açıklamalar da endişe verici. İsrail her an Hizbullah bahanesiyle güney Lübnan’a saldırabilir. Golan’dan (Cûlân) Şam’a doğru kendisine güvenli bir alan yaratmış olan İsrail’in, bu bölgeye saldıracağına dair ipuçları İsrail basınında yer alıyor. ABD ise kimyasal silah kullanımı nedeniyle Suriye’nin batısında bir hava harekâtı hazırlığı içinde olabilir. Şu anda Suriye sahasında en kritik noktaları Afrin, İdlib ve Suriye-İsrail sınırı oluşturuyor. Bu noktalardaki çatışmalar her an bölgesel bir savaşa dönüşebilecek potansiyele sahip.
Afrin’e girerek Suriye’de üçüncü önemli hamlesini yapan Türkiye’nin kısa vadede ABD’yi, müttefikleri PYD/YPG hususunda ikna etmesi mümkün görünmüyor. Ama Türkiye’nin elinde de bir “B planı” mevcut. Zira hem Rusya hem de İran ABD’nin bölgede nüfuz kazanmasından rahatsız ve bu noktada Türkiye ile işbirliği yapmaya açık. ABD’nin ve Körfez ülkelerinin de hassaten bölgede İran’dan rahatsız olduğu düşünülürse, eski müttefiki süper güç ABD ile Suriye’deki menfaatlerinin örtüştürmesi şu an için mümkün olmayan Türkiye’nin, biri büyük diğeri bölgesel güç olan Rusya ve İran’la çıkarlarını tetabuk ettirmesi daha muhtemel görünüyor. Bununla birlikte hem Rusya’nın hem de İran’ın rejimin müttefiki olması ve zaman zaman Türkiye ile paralel olmayan çıkarları, Suriye’de uygulanabilecek politikalarda bizi daha temkinli olmaya sevk ediyor. Suriye savaşı önümüzdeki günlerde daha pek çok gelişmeye açık görünüyor.
[Prof. Dr. Cengiz Tomar Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığı görevini yürütmektedir]
AA