Biz meraklı insanlar bu âlemi gözlerimizle sürekli seyrederek ve her şeyi teftiş ederek, dikkatli bir şekilde mütalaa ederek mana ballarını emen bir arı derecesindeyiz.
Eğer, bu güzel küre-i arz bahçesinde, Rahmet ve hikmet çiçeklerinin mana ballarını alan bal arıları derecesine akıl nimetiyle çıkamazsak ne olur?
Bir bahar mevsiminde bir tepeden muhteşem manzaralı bir ovaya bakıp bir anlam veremeden möö diye bağıran ve o ovadaki tüm güzelim bitkileri yemekten başka bir şey düşünmeyen bir dana’dan ne farkımız kalır.
Demek tahayyül, tasavvur ve akıl etmek insana ait özelliklerdir. İşte bu kâinatta ki şuursuz unsurların ve mahlûkatın şuurkarane işler yapması kapısından girip, şuurları varmışçasına onları çalıştıran şuur-u külliye intikal etmeye ve onu bulmaya çalışacağız.
Şu kâinata bakıyoruz, hücreden tut ta âlemin umumuna kadar hepsini kuşatan manidar ve ince hikmetler fışkıran düzenlemek var.
Kâinatın en büyük dairelerinde çok yüksek gayeler için çok haşmetli nurlandırma ve idare etme var.
Bu âlemin umumuna dikkat ettiğimizde en mükemmel çağdaş ve modern bir şehrin bile yanında çok sönük ve düzensiz kaldığı muhteşem muntazam bir memleket, her taşında gayeli yüz nakış olan bir saray ve yüksek manalar ve gayeler ve biri biriyle münasebet ta, ter temiz ve muvazeneli bir şehir gibi görürsün.
Hayvanata bakıyor görüyoruz ki, gayet ikramlı ve onların tüm zevklerini tatmin edecek bir terbiye ve rızıklandırmak görüyoruz.
Bitkilere bakıyoruz, çok ince sırlı ve ilmi gerektiren bir vazifelendirme ile terbiye bir faydalı tedbir hepsinde görünüyor. Vücutlarından, yaprak çiçek ve meyveleri ile hizmetlerinden, terkipleriyle, taşıdıkları mucizane faydalara mebni hassas özelliklerinden ta müddet-i ömürlerine kadar hadsiz bir ilmi gerektiren yararlıklar içerisinde tedbirlerinin görüldüğünü görüyoruz.
İnsan ve hayvan vücutlarına bakıyoruz her cihaza tın yerli yerinde,bedenin yararına ve faydasına olacak şekilde tanzim edilerek yerleştirildiğini görüyoruz. Vücudun ve bedenin yarar ve menfaatini gözeten bir tedbir ve idarenin hücrelerde dahi gözetildiğini görüyoruz.
Üşüyen bir insanın, derhal vücut hücrelerindeki fazla sularının tahliyesi ile donmaya karşı tedbir alınmasından, mikropların vücuda girmesiyle birden ateşin yükselerek vücudun mikropları yakarak imha halinden, hareketle ısınan ve kızışan bedenin derhal ter bezlerinin faaliyete girerek terinin havayla temini ile hararetin teskin edilmesine ve fazla gıdaların alınması neticesi gıdasızlık zamanında yakmak üzere hücrelere yağ stoklanmasına kadar binlerce ilmi ve şuuru gerektiren misallinden bir kaçını verdiğimiz bu hikmetli ve fevkalade yerli yerinde faaliyetleri görüyoruz.
Bitki ve hayvan ve insanların hayat ve ölümlerinde nesillerinin devamındaki mucizane tedbirlerle tüm özelliklerinin tohum ve nutfelerine yazılarak, kodlanarak, hayatlarının devamındaki tedbiri hayretle görüyoruz.
İnsan başı içindeki küçücük kuvve-i hafızanın mucizevî özelliğine ve o olmazsa, insan insan olmaz gerçeğine bakalım.
Leş yemek için yaratılan hayvanatın yerli yerindeki cihazlarına bakalım. Su içerisinde denizin altında, havada, toprakta yaşayan zihayatın binlerle yararlı uzuvlarına bakalım.
İnsana ve zihayata yararlı ağaç ve bitkilerin özelliklerine bakalım.
Sarmaşık ve yük kaldıran üzüm salkımlarının ağaç ve duvarlara latif eller atmalarına bakalım.
Hava’nın hadsiz işleri biliyor gibi karıştırmadan yapmasına bakalım. Zerre kadar şuuru olmayan, toprağın, suyun ve ziyanın, hadsiz zihayatın beden sanatlarını bilir gibi onlarda yanlışsız çalışmalarına ve sanatlarını tamamlamalarına bakalım.
“Demek bunlar kendi kendilerine işlemiyorlar. Onları işlettiren gizli bir kudret sahibi vardır. Eğer kendi Başına olsa bütün bu işler harika ve mucize olması lazım gelir ki bu tarz bir düşünce bir safsatadır.” (22.Söz.)
Evet gözümüzle gördüğümüz bütün bu şuursuzların, şuurkarane ve ilmi gerektiren, hikmetli işler görmeleri ap açık ve zaruri bir şekilde gösteriyor ki gayet derecede âlim ve hâkim birisi vardır ki onları çalıştırıyor, Bütün şuursuzlar O’nun izniyle havl ve kuvvetiyle bu şuurlu işleri yapıyorlar.
Evet, gayet açık ve bedihi ve her aklı olanın anlaması lazım gelir ki; şuursuz şeyler, faydaları, gayeleri gözetip, maslahatları yararlı şeyleri düşünüp ona göre hareket edemezler.
Bir toplu iğnenin, bir vidanın, bir kulübenin, bir basit makinenin küçük bir parçasının bile şuursuzca ve bilinçsizce yapılmadığını bilen ve gören şuur sahibi, göz sahibi insanlar varın siz söyleyin,
Şuursuz, beyinsiz, ilimsiz, gayesiz, hikmetsiz, hedefsiz, karmakarışık,esbap,tabiat ve tesadüfün bu her tarafı şuurkarane tedbirler fışkıran mevcudatın şuunatına ve şuurkarane tedbir ve tedvir ve idare edilen devir ve deveranına zerre kadar müdahalesi söz konusu olabilir mi?