Bismillahirrahmanirrahim
Risale-i Nur’un müteaddit yerlerinde kat’î burhanlarla ispat edilmiş ki, tabiat bir san’at-ı İlâhiyedir, sâni olmaz.
Bir kitab-ı Rabbânîdir, kâtip olmaz.
Bir nakıştır, nakkaş olamaz.
Bir defterdir, defterdar olmaz.
Bir kanundur, kudret olmaz.
Bir mistardır, masdar olmaz.
Bir kabildir, münfail olur, fâil olmaz.
Bir nizamdır, nâzım olamaz.
Bir şeriat-ı fıtriyedir, şâri’ olamaz.
Farz-ı muhal olarak, en küçük bir zîhayat mahlûk tabiata havale edilse, “Bunu yap” denilse, “Risale-i Nur’un çok yerlerinde kat’î burhanlarla ispat edildiği gibi, o küçük zîhayatın âzâları ve cihazatları adedince kalıplar, belki makineler bulundurmak gerektir, tâ ki tabiat o işi görebilsin. (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Altıncı Nükte)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
acz : güçsüzlük
ahkâm : hükümler, esaslar
âzâ : uzuv, organ
burhan : güçlü ve sağlam delil, kanıt
cihazat : cihazlar, donanım
cihet : şekil, yön
cilve : görünme, yansıma
defterdar : defter tutup kayıt işlemlerini yürüten
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
fâil : işi yapan, etken
farz-ı muhal : varsayım
imkân haricinde : mümkün olmayan
inkısam : bölünme, kısımlara ayrılma
isnad etmek : dayandırmak
kabil : dış etkileri üzerine alan, yapılan
kâinat : evren
kat’î : kesin
kâtip : yazıcı, yazar
maddeden mücerret : maddeyle sınırlı olmayan, maddeten yüce
mahlûk : varlık
mahlûkat : varlıklar
masdar : kaynak
mekândan münezzeh : bir yerle sınırlı olmayan
mesel : örnekleme, benzetme
misil : benzer
mistar : düz kâğıt üzerine düzgün yazı yazabilmek için çizgi oluşturan bir âlet
muhal : imkânsız olan şey
mümteni : imkansız
münfail : fiilden etkilenen
müteaddit : çeşitli, birçok
nakış : işleme, süsleme
nakkaş : nakış ustası
nâzım : düzenleyen
nazîr : benzer, eş
nev’ : çeşit, tür
nidd : denk, benzer
nihayet derecede : sonsuz derecede
nizam : düzen
safahât : safhalar, dönemler
san’at-ı İlâhiye : Allah’ın san’atı
sâni : sanatkâr
suret : biçim, şekil
şâri’ : kanun koyucu
şerîk : ortak
tabiat : canlı cansız bütün varlıklar, doğa
tagayyür : başkalaşma, değişme
tebeddül : değişme
tecellî etmek : görünmek, yansımak
tecezzî : bölünme, parçalanma
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
temsilât : temsiller, kıyaslama tarzında benzetmeler
teşbihat : benzetmeler
tevehhüm etmek : sanmak, zannetmek
zîhayat : canlı