Bismillahirrahmanirrahim
Yedinci Cinayet: İşittim, İttihad-ı Muhammedî (a.s.m.) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübarekin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim, bu ism-i mübareki bazı mübarek zevat (Süheyl Paşa ve Şeyh Sadık gibi zatlar) daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten kat'-ı alaka ettiler. Siyasete karışmayacaklar.
Lakin tekrar korktum; dedim: "Bu isim umûmun hakkıdır; tahsis ve tahdit kabul etmez. Ben nasıl ki, dindar müteaddit cemiyete bir cihetle mensubum; zîra maksatlarını bir gördüm; kezalik, o ism-i mübareke intisap ettim.
Lakin, tarif ettiğim ve dahil olduğum İttihad-ı Muhammedînin (a.s.m.) tarifi budur ki: Şarktan garba, cenubdan şimale uzanan bir silsile-i nûranî ile merbut bir dairedir. Dahil olanlar da, bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir.
Bu ittihadın cihetü'l-vahdeti ve irtibatı, tevhîd-i İlahîdir; peyman ve yemîni, îmandır; müntesipleri, "kalû bela"dan dahil olan umum mü'minlerdir; defter-i esmaları da, Levh-i Mahfûzdur.
Bu ittihadın naşir-i efkarı, umum kütüb-ü İslamiyedir; günlük gazeteleri de, Îla-i Kelimetullahı hedef-i maksat eden umum dînî gazetelerdir; kulüp ve encümenleri, cami ve mescidler ve dînî medreseler ve zikirhanelerdir; merkezi de, Harameyn-i Şerifeyn'dir.
Böyle cemiyetin reisi Fahr-i Alemdir (a.s.m.); ve mesleği herkes kendi nefsiyle mücahede, yani ahlak-ı Ahmediye (a.s.m.) ile tahallûk ve sünnet-i Nebeviyeyi ihya ve başkalara da muhabbet ve eğer zarar etmezse nasihat etmektir.
Bu ittihadın nizamnamesi sünnet-i Nebeviye ve kanunnamesi evamir ve nevahî-i şer'iyedir; ve kılınçları da berahin-i katıadır.
Zîra, medenilere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir.
Taharrî-i hakîkat, muhabbet iledir. Husûmet ise, vahşet ve taassuba karşı idi. Hedef ve maksatları da, Îla-i Kelimetullahtır.
Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlak, ibadet, ahiret ve fazillete aittir; yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir. Onu da ulûlemirlerimiz düşünsünler.
Şimdi maksadımız, o silsile-i nûranîyi ihtizaza getirmekle, herkesi bir şevk-i hahiş-i vicdaniye ile tarîk-ı terakkîde kabe-i kemalata sevk etmektir. Zîra; Ila-i Kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. (Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayatı)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
İSM-İ MUBAREK : Bereketli, hayırlı isim.
MÜBÂREK : Bereketlenmiş, uğurlu, hayırlı.
ZEVÂT : Zatlar, kişiler.
SIRF(E) : Sadece, yalnızca.
TEBÂİYET : Uyma, tâbî olma, bağlanma.
NAKLEN : Nakil yoluyla. Anlatmak veya hikâye etmek suretiyle.
KAT'-I ALÂKA : Alâkayı kesme.
TAHSİS : Belli bir maksat için kullanma, bir kimse veya şey için ayırmak, birşeye özel kılma.
TAHDİT : Sınırlama.
MÜTEADDİD : Pekçok. Türlü türlü, çeşitli.
MAKSAD : Ana fikir; kastedilmiş, istenilen şey.
KEZÂLİK : Bunun gibi, böylece.
İNTİSAB : Bağlanma, emrine girme, mâiyetine girme.
ŞARK : Doğu.
GARB : Batı.
CENUB : Güney.
ŞİMÂL : Kuzey.
SİLSİLE-İ NURÂNÎ : Nurânî silsile, nurlu soy.
MERBÛT : Bağlı. Rabtedilmiş.
CİHETÜ\'L-VAHDET : Birlik yönü.
TEVHİD-İ İLÂHÎ : Allah\'ın birliğine iman ve ondan başka ilâh olmadığını tasdik etme.
PEYMÂN : Ahd, yemin
MÜNTESİP : Bağlı, mensup.
KALÛ BELÂ : Ruhlar yaratıldıklarında, Cenab-ı Hak #Rabbiniz değil miyim?# diye sorduğunda #evet Rabbimizsin# mânâsında #kalû belâ# dediler.
DEFTER-İ ESMÂ : isimlerinin defteri.
LEVH-İ MAHFÛZ : Olmuş ve olacak herşeyin yazılı bulunduğu kader levhası.
NÂŞİR-İ EFKÂR : Fikirleri neşreden, yayan.
KÜTÜB-Ü İSLÂMİYE : İslâmî kitaplar.
FAHR-İ ÂLEM : Âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz (a.s.m.).
TAHALLÛK : Ahlâklanmak.
İHYÂ : Diriltme, hayat verme.
NASİHAT : Öğüt.
NİZÂMNÂME : Tüzük metni. İlgili yerlere bildirilen resmî hükümler.
KÁNUNNÂME : Kanun metni.
EVÂMİR : Şeriatın Emirleri, kanunlar.
NEVÂHÎ-İ ŞER\'İYE : Şeriatın yasakladığı şeyler.
BERAHİN-İ KATIA : Şeksiz ve şüphesiz olan kat'i deliller, bürhanlar.
İCBAR : Mecburi, zorlama.
TAHARRİ-İ HAKİKAT : Hakikatin araştırılması.
HUSÛMET : Düşmanlık. Kin beslemek.
VAHŞET : Korku ve ürküntü, vahşîlik, ıssızlık, yabanilik.
TAASSUB : Şiddetli, aşırı ve körükürüne bağlılık.
ULÛLEMR : Reis, başkan, âmir.
İHTİZÂZÂT : Hafif titremeler, deprenmeler, harekete geçmeler, sallanmalar.
ŞEVK-İ HÂHİŞ-İ VİCDÂNİYE : Vicdan ile çok arzulama.
TARÎK-I TERAKKÎ : İlerleme yolu.
KÂBE-İ KEMÂLÂT : Güzel huyların hedefi ve merkezi.