Zübeyir Ağabey, Afyon Mahkemesi davasının devam ettiği sıralarda, Risale-i Nur ve Üstad Bediüzzaman hakkında 40-50 sayfalık bir broşür yazmış ve konu ile ilgili düşüncelerini ifade etmeye çalışmıştı. Bu broşür de, mahkemenin eline geçmiş ve anlaşılan mahkeme kararını önemli ölçüde etkilemişti. Bunun üzerine mahkemede verilen beraat kararlarından sonra Üstad şunları söyleyecekti: ‘’Zübeyir'in mahkemede okuduğu müdafaası gibi, parlak methiyesi inşaallah onları takdir ve tahsine sevk etmiş ki, taaccüple kararnamede yazmışlar.’’
Zübeyir Gündüzalp'in daktiloyla yazdığı bu broşür, çok önemli tespitleri ihtiva ediyordu. Şunları yazıyordu ‘’Gençliğimiz, hak ve hakikati öğreten malûmat ve en yüksek ahlâk istiyor" adlı bu kitapçıkta bu hak ve hakikat kahramanı:
"Risale-i Nur yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları koyu fikir karanlığından kurtarmak için, müellifinin kendi ihtiyarıyla değil, büyük Yaratıcımızın ihtarıyla yazılmış bir şâheserdir… Risale-i Nur'a hizmet eden birisine denilse: 'Risale-i Nur yerine şu kitapları kopya et de, Ford'un servetini sana vereyim.' O, Risale-i Nur satırlarından kaleminin ucunu bile kaldırmadan şöyle cevap verir: 'Dünya servet ve saltanatının hepsini verseniz kabul etmem…’ Dürüst fikirli yazarlara bağlılığımızın derecesi yüz ise, Bediüzzaman gibi dünya ve âhretimize rehberlik eden büyük bir şahsiyete bir kentrilyondur, sonsuzdur… Risale-i Nurun şahs-ı mânevîsi, asrın içtimaî ve ruhî ve dinî hastalıklarını teşhis etmiş ve müzminleşmiş içtimaî illetleri tedavi edecek şekilde Kur'ân-ı Hakîmin hakikatlerini, İlâhî bir emirle, bu zamanda yaşayan bütün insanlara arz etmiştir… Bediüzzaman, bu risaleleri bir sene okuyan bu zamanın mühim bir âlimi olabilir demiştir. Evet, öyledir… Risale-i Nur okuyan hâkimlerin isabetsiz karar verdikleri görülmüyor."
‘’Hazret-i Ömer’’ karakterli ve onun yolunda yürüyen hakiki bir varisi hükmünde olan Zübeyir Ağabey’in bu muhteşem ifadeleri ve savunması, büyük hizmetlere vesile olmuştur. Üstad, bununla ilgili olarak şunları ifade etmektedir: ‘’Bu sırada, hem Ehl-i Sünnet gazetesi, hem buranın gazetesi, hem Zübeyir'in hararetli mukabelesi, Nurlarla iştigalleri güzel bir ilânat hükmüne geçtiler.’’
Üstadın yanında kaldıkça, bir gölge gibi takip etti büyük bir şefkat, muhabbet ve sadakat ile. Bir dediğini asla iki etmedi. Tam bir serdengeçti oldu ahir zamanın beklenen bu büyük Kur’an hadimine. O’na hadim oldukça büyüdü, büyüdü, büyüdü. Kendini, ıstrahatini, lezzetini asla düşünmedi. Hep Üstadı idi düşündüğü. Geceleri çoğu zaman uyumadı, kapısında bekledi büyük bir heyecanla. O sadakatin şahikalarına yükseldikçe, dosta ve düşmana bir ‘’Nur Talebesi’’ nasıl olurmuş, gösterdi.
Bu hasletlerinden dolayıdır ki, o da Üstadının gözünde büyüdü. Tam bir ‘’Sır Katibi’’ oldu, Üstadının her şeyi paylaştığı. Bundan dolayıdır ki adı bir sistemle özdeşleşti Üstad’ın dilinde.
Zübeyri sistem; fedakarlığın, istikametin ve nurlara kanaat etmenin sembolü oldu Nur Kahramanlarının dilinde.
Zübeyri sistem; birliğin, beraberliğin, ittihadın, tesanüdün, muhabbetin ve ihlasın bayraklaşmış en büyük numunesi olarak bir hizmet metodu olarak destanlaştı.
Zübeyri sistem; şahsa değil, davaya bağlanmanın adı oldu. Sadra değil, satıra; rivayete değil kitaba ve delile istinat etmenin canlı, dinamik ve müstakim bir metodu haline geldi.
Zübeyri sistem; dostlar ile mürüvvetkarane muaşeretin ve düşmanlar ile sulhkarane münasebetin sembolü olarak bayraklaştı.
Zübeyri sistem; Risale-i Nur’a istikametle hizmetin en büyük karine olarak kabul edildiği, diğer bütün farklılıkların, enaniyetin, ben merkezciliğin, hissiyatın, şahsi görüş ve düşüncelerin geri planlara itildiği bir hizmet tarzının adı oldu.
Zübeyri sistem; Risale-i Nur’un merkeze konulduğu, her türlü hizmet ve meşveretin bu kaynağa dayanarak programlandığı bir sistem olarak gönüllerde taht kurdu. .
Zübeyri sistem; muhabbet fedaisi olan ve husumete vakti olmayan kahraman şakirdlerin tahassüngahı olan bir kale haline geldi.
Zübeyri sistem; Hakkın hatırını ali tutan ve hiçbir hatıra feda etmeyen, Nur’un esaslarını ve Külliyatta ifade edilen hizmet düsturlarını meslek ittihaz edenlerin müstakim yolu haline geldi.