Bismillahirrahmanirrahim
Aziz kıymettar, sadık ve sebatkâr kardeşlerim,
Fihristeyi,
taksimü’l-â’mâl tarzında
mütesanid heyetinizin şahs-ı mânevîsine tevdiiniz çok güzeldir.
Tam ve daimî bir üstad buldunuz.
O mânevî üstad, bu âciz kardeşinizden çok yüksektir;
daha bana ihtiyaç bırakmıyor.
Sabri kardeş, senin rüyan mübarektir ve manidardır. İnşaallah zaman onu tabir edecek.
Kardeşlerim, sizin hatırınız ve askerliğiniz endişesi için hâdisât-ı zamana baktım, kalbime böyle geldi:
Menfî esasata bina edilen ve Karun gibi “Bu servet, bilgim sayesinde bana verilmiştir.” (Kasas Sûresi, 28:78.) deyip, ihsân-ı Rabbânî olduğunu bilmeyip şükretmeyen ve maddiyun fikriyle şirke düşen ve seyyiatı hasenatına galip gelen şu medeniyet-i Avrupaiye öyle bir semavî tokat yedi ki, yüzer senelik terakkîsinin mahsulünü yaktı, tahrip edip yangına verdi.
Avrupa zâlim hükûmetleri zulümleriyle, Sevr Muahedesiyle âlem-i İslâma ve merkez-i Hilâfete ettikleri ihanete mukabil öyle bir mağlûbiyet tokadını yediler ki; dünyada dahi bir cehenneme girip çıkamıyorlar, azapta çırpınıyorlar.
Evet, bu mağlûbiyet, aynen zelzele gibi, ihanetin cezasıdır. Burada çok zâtlar kat’iyen hükmediyorlar ki, Risaletü’n-Nur’un iki merkez-i intişarı olan Isparta ve Kastamonu vilâyetleri sair yerlere nispeten âfât-ı semâviyeden mahfuz kaldıklarının sebebi, Risaletü’n-Nur’un verdiği iman-ı tahkikî ve kuvvet-i itikadiyedir. Çünkü böyle âfatlar, za’f-ı imandan neşet eden hatâların neticesidir. Hadisçe, sadaka belâyı def ettiği gibi, 2 o kuvve-i imaniye dahi o âfâta karşı derecesiyle mukabele ediyor. (Kastamonu Lahikası, 11. Mektup)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
Âb-I Kevser : Cennette Bulunan Kevser Irmağının Suyu
Âfât : Afetler, Musibetler
Âfât-I Semâviye : Semâvî Âfetler, Gökten Gelen Âfetler, Felaketler
Âlem-İ Bekà : Devamlı Ve Kalıcı Âlem, Âhiret
Âlem-İ İslâm : İslâm Dünyası
Azap : Acı, Sıkıntı, Ceza
Aziz : İzzetli, Çok Değerli, Saygın
Cennetü’l-Firdevs : Firdevs Cenneti; Cennette Bir Tabaka
Def Etme : Uzaklaştırma
Desti : Geniş Gövdeli, Dar Boğazlı Olan Bir Tür Su Kabı
Esasat : Esaslar, Prensipler
Fedakâr : Kendini Bir Hizmete Adayan; Davası Uğrunda Değerli Şeylerini Gözden Çıkarabilen
Hadis : Peygamber Efendimizin (A.S.M.) Mübarek Söz, Fiil Ve Hareketi Veya Onun Onayladığı Başkasına Ait Söz, İş Veya Davranış
Hasenat : Güzellikler, İyilikler
İhsân-I Rabbânî : Allah’ın İhsanı, İkramı, Bağışı
İman-I Tahkîki : Hakiki İman; İnandığı Şeylerin Aslını, Delillerini Bilerek İnanma
Kat’iyen : Kesin Olarak
Kuvve-İ İmaniye : İman Kuvveti
Kuvvet-İ İtikadiye : İman Gücü
Maddiyyun : Materyalistler, Herşeyi Madde İle Açıklamaya Çalışanlar
Mağlûbiyet : Yenilgi
Mahfuz : Muhafaza Edilmiş, Korunmuş
Mahsul : Ürün
Medeniyet-İ Avrupaiye : Avrupa Medeniyeti
Menfî : Olumsuz
Merkez-İ Hilâfet : Halifelik Merkezi
Merkez-İ İntişar : Yayılma Merkezi
Mukabele Etme : Karşılık Verme
Mukabil : Karşılık
Nazar : Bakış
Neş’et Eden : Doğan, Meydana Gelen
Nispeten : Kıyasla, Oranla
Risaletü’n-Nur : Risale-İ Nur’un Diğer Bir Adı
Sadaka : Allah Rızası İçin İhtiyaç Sahibi Kişilere Yapılan Yardım
Sadık : Doğru Sözlü, Dürüst
Sair : Diğer, Başka
Semavî : Allah Tarafından Olan, İlâhî
Seyyiat : Günahlar, Kötülükler
Sıddık : Çok Doğru Ve Bağlı
Şirk : Allah’a Ortak Koşma
Şükretme : Nimetlere Karşı Memnunluk Gösterme, Allah’a Teşekkür Etme
Tahrip Etme : Bozma, Yok Etme
Terakkî : İlerleme, Yükselme
Vefadar : Vefalı, Sözünde Ve Dostluğunda Devamlı Olan
Vilâyet : İl
Za’f-I İman : İman Zayıflığı
Zâlim : Zulmeden, Haksızlık Eden
Zelzele : Deprem