Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen panelde “Militarizm ve Demokrasi” kavramları ele alındı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi ve Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın panelist olarak yer aldığı paneli TBMM 27. Dönem Başkanı İsmail Kahraman yönetti.
Panelin açılış konuşmasını Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan yaptı.
Konuşmasında, "zihinsel dönüşüm olmadan toplumsal dönüşüm olmaz, toplumsal dönüşüm olmadan da siyasal dönüşüm olmaz" diyen Tarhan sözlerini şöyle sürürdü:
Silahlı kuvvetlerde henüz darbe yanlıştır kavramı gelişmedi
“Darbe ile ilgili zihinsel kodları düzeltmeden bununla ilgili değişim olmayacağını biliyoruz. Bununla ilgili Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER)’ i kurduk. Ve devamında da çalışmalar yaptık. Çünkü darbeye karşı sivil bir duruşa, tepkiye ihtiyaç vardı. 28 Şubat’ın korkuttuğu, baskıladığı kadroların arkasından FETÖ diye bir örgüt çıktı ortaya. Toplumun güvenliğinden sorumlu olan ordumuz maalesef kendi güvenliğini koruyamadı. Silahlı kuvvetler niye bunun farkına varmadı? Analitik bağlamda bu durumun analizini yapmadı. Bunun için de silahlı kuvvetlerde henüz darbe yanlıştır kavramı gelişmedi. Bu nedenle militarizmi konuşmak gerekiyor. Halk militarizmin ne anlama geldiğini, kültürel boyutunu konuşmalıdır.
“Militarizm Cumhuriyetin kuruluş ideolojisine aykırıdır”
Toplum ne ise silahlı kuvvetler de o olmalıdır. Çünkü militarizm cumhuriyetin kuruluş ideolojisine de aykırıdır. Cumruhuriyetin kuruluş ideolojisi, halkın hakimiyeti… Militarizm kavramına baktığımızda; nasıl tanımlarız? Birincisi askeri disiplini toplumsal ve siyasal yaşamda hakim olacaksın. Sorunların çözümünde baskı, şiddet kullanma. Şiddet kullanmayı meşru kabul etme. Hiyerarşinin yüceltilmesi. Hatta erkekliği şiddetle, kadınlığı da korumacılıkla özdeşleştirmek yine militarist düşüncenin ifadesidir. Farklı fikirleri tehdit olarak algılama, kendi fikirlerini ise zorla kabul ettirme, eleştiriye tahammülsüzlük vardır.
Psikolojide militarizme narsist bir yaklaşım gibi bakılabilir. Kendini üstün görür, kendi fikrini zorla kabul ettirmeye çalışır. Darbeyi onaylayan kültürlerde darbeci her zaman yetişir. Demokratik kültürün batıda nasıl geliştiğine bakarsak, Batı 2. Dünya savaşından sonra bunu anlayarak militarizmden demokrasiye geçmeyi başardı. Biz de insan haklarını demokratik değerleri yücelten çalışmalar yapmalıyız.
“Yanlışı da konuşmamız gerekiyor”
Üniversitemizin mottolarından biri olan eleştirilebilirlik dersini 15 Temmuz’dan sonra seçmeli dersten çıkarıp zorunlu ders haline getirdik. Çünkü itaat kültürü yeni Fetö’lerin çıkmasını besliyor. Yeni FETÖ'lerin çıkmasını önlemek için insanların dini liderleri ve yöneticileri eleştirebilmesi lazım. Hakikati bulması lazım. Eleştiri olmayan yerde hakikat bulunamıyor. Hakikat bulunamayınca ortada bazı güç odaklarının hakimiyeti oluşuyor. Adalet odaklı bir sistem için yanlışı konuşmak da gerekiyor. Bir evde yanlış konuşulabiliyorsa o evde demokratik işleyiş vardır. O evde herkes kendini güvende hisseder. Eğer bu olamıyorsa insanlar içine atar atar ve inceldiği yerden kopar. Bu nedenle yanlışı konuşmak gerekiyor. Darbe bir yanlış. Bunu silahlı kuvvetlerin kimliğine zarar vermeden konuşmamız gerekiyor. Silahlı kuvvetlerin de darbe ve darbeciliğe analitik bağlamda hayır demesi gerekiyor. Çünkü her türlü darbe yanlıştır, iyi darbe kötü darbe olmaz.
Türkiye 15 Temmuz’daki millet duruşu ile sivil girişimini gösterdi. Tüm dünyada bir ezberi bozdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde militarizm tarihini tepetaklak edecek bir süreç yaşıyoruz. Bunun kıymetini bilmeliyiz. Önce bizim inanmamız lazım, darbecilik yanlış bir şey… Evde şiddet uygulayan kişi yönetime geçince darbe uygular. Şiddeti hayatımızdan çıkarabiliyorsak, öfke kontörlünü, yapabiliyorsak ve siyaset dilinin de pozitif olması, insan ilişkilerinin pozitif olması ile yeni darbecilerin önünü kesilecektir. Cemaatler sivil toplum örgütleridir. Cemaatler siyasileşirse devletin bundan rahatsızlık duyması haklıdır. Bu coğrafyada darbe bitmez. Siyasi olarak da fay hattı gibiyiz. Nasıl depreme hazırlık yapıyorsak siyasi fay hattı için de hazırlıklı olmalıyız.”
ÜHA