“Tarihçe-i Hayat’ta yapılması gereken tashihler” ile ilgili yazımız üzerine yapılan müspet veya menfi bir takım meydana gelen soruları gidermek adına, konunun biraz daha detaylandırılması gerekir düşüncesi ile tashih gerektiren bazı paragrafların nereden kaynaklandığını açıklamak için, tespitlerimizi belgelerle açıklıyoruz. Aynı şekilde itiraz olması halinde de belge isteme hakkı doğmaktadır. Bu sayede yapılacak bir araştırma ile gerçekler ortaya çıkar ve ortak noktada buluşulabilir.
Gelelim meselemize: Bedîüzzamân Said Nursi henüz hayatta iken, basında ilk defa hayatının kaleme alınması, Eşref Edip’in sahibi ve yazarı olduğu Sebilürreşad dergisinde, 1950 senesinin Haziran ayı sayısı ile başlar. Aralıklarla 1-2 haftada bir süren bu yazılar, on sayıda tamamlanır. Ancak Eşref Edip’in daha sonra da 1958 yılında kitaplaştıracağı bu tarihçenin kaynağı, Abdurrahman Nursi’nin 1919 yılında bastırdığı tarihçedir. Fakat Eşref Edip, faydalandığı bu kaynakta gazetecilik lisanı ile bazı düzenlemeler ve anlatım değişimine gitmiş, yer yer cümlelere kelime eklemeleri yapmıştır. İşte sıkıntı burada baş göstermiştir. Çünkü büyük Tarihçe-i Hayatı aynı senede hazırlayan genç üniversite talebeleri asıl kaynağa bakmadan, Eşref Edip tarafından hazırlanan tarihçedeki yanlış anlaşılabilecek ilaveleri, tahkik etmeye fırsat bulamadan büyük Tarihçe-i Hayat’a dahil etmişlerdir.
Eşref Edip’in 1958 yılında bastırdığı Tarihçe
Bu yanlış eklenen ilave bilgileri kaynağından ve değişim sonrası ne hal aldığını örnekleyerek açıklayalım:
1-Miran aşireti reisi Mustafa Paşa Molla Said’i tehdit ederken “seni nehire atarım”cümlesi Abdurrahman Nursi’nin tarihçesinde geçer. Ancak Sebilürreşad dergisi ile Eşref Edip’in hazırladığı tarihçede “nehir ”kelimesine “Fırat” ilavesi yapılır. Hatalı şekli ile büyük Tarihçe-i Hayat’ta iktibas edilir.
Sebilürreşad dergisinde yapılan “Fırat” ilavesi
Abdurrahman Nursi’nin tarihçesinde sadece “nehir” kelimesi geçiyor
2-Bedîüzzamân Said Nursi Birinci Cihan harbinde Rus ve Ermeni çeteleri ile talebelerinden teşkil ettiği gönüllü milislerle beraber savaşa katılır. İslam hukukuna göre kadın ve çocuklara dokunmaz. Meskûn mahallere ilişmez. Bu konu eski tarihçede anlatılırken “Ermeni çetelerinin taarruzunu işitir. Bu defa vatanına yani esas meskat-ı re’sine giderek fedâîlere karşı müdâfaa eder. Ermenilerin âile ve ma‘sûm çocuklarını toplayarak bunlara dokunmak şer’an câiz olmadığından ahâlîyi men eder. Ve mezkûr çoluk-çocukları Ermeni fedâîlerine teslîm ettirmek için gönderir. Ermeni fedâîleri bu hâlden memnûn olarak, “Mâdem ki siz bizim âilemize dokunmuyorsunuz, biz de muhâriblerinizden başka kimseye dokunmayız” diye ifade edilir.
Eski tarihçede Ermeni çocuklarının korunmasına dair yazılanlar
Ancak Sebilürreşad mecmuasında konu yapılan ilave bilgilerle zihinlerde soru işaretleri bırakacak şekilde aktarılır. Bu ilaveli bilgilerde maalesef büyük Tarihçe-i Hayat’ta iktibas edilir. “Ermeniler çocuklarımızı keserken, biz de çocuklarını bazen katlediyorduk” cümlesi çok yönlü tenkit kapılarını açacak tehlikeli bir ifade olmuştur.
Bediüzzaman’ın ilk kaynak tarihçesinde böyle bir ifadenin olmadığı aşikârdır. Bu durumun arka planını bilmeden, yapılan iktibasın Tarihçenin asli kaynaklarından olmadığını araştırmayanlar, Bediüzzaman’ı tehcir hadisesi ile irtibatlandırmaya kalkışmışlardır. Genç üniversite talebelerinin o zamanın şartlarında araştıramadan tarihçeye dahil ettikleri bu eklemelerin üzerinden 60 sene geçmesine rağmen hala tashih konusunda tereddütler yaşanmaması gerekir. Çünkü bu ifadelerin yakından uzaktan Risale-i Nurlarla hiçbir ilgisi yoktur. Sehven yapılan bu hatanın en kısa zamanda ilk kaynaklarda geçtiği hali ile tashih edilmesi lazım ve elzemdir.
Sebilürreşad mecmuasında aktarılan ilaveli ifadeler
Büyük Tarihçe-i Hayat’ta aynen iktibas edilen ilaveli bilgiler
3-Sebilürreşad mecmuasında doğru bir şekilde yer alan, ancak daha sonra kitaplaştığı zaman eksik ifade edilen bir paragrafta, maalesef hatalı hali ile büyük Tarihçe-i Hayat’ta iktibas edilmiştir.
Bediüzzaman’ın ifadelerinin doğru şekli ile yer aldığı sütun
Sebilürreşad’ın kitaplaştırdığı tarihçede eksik çıkan ifade
Sonuç olarak; Nur talebelerinin o günün çok zor şartları altında ve imkânsızlıklar içerisinde hazırladıkları ve büyük hizmetlere vesile olan Tarihçe-i Hayat’ta ister istemez bazı eksiklik ve noksanlıklar olacaktır. Bu onlar için şartların zorluğu sebebi ile bir eksiklik değildir ve olamaz. Ancak geçen altmış sene içerisinde bu eksiklikleri araştırıp gidermek bize düşer.
Hayatının yirmi beş senesi Risale-i Nurları tashihle geçen Bediüzzaman’ın mirasını korumanın bir yolu da tashihtir. Hiçbir bilgi ve belgeye dayanmadan Tarihçe-i Hayat Bediüzzaman’ın tashihinden geçmiştir deyip işin kolayına kaçmamak gerekir.