Fatma Karaman'ın haberi
İstanbul’un en eski sakinleri, anıt ağaçlar... Sayıları 10 bin, yaşları ise 300’ü geçiyor. Zamana meydan okur gibi dimdik ayakta olan tarihi ağaçlar da hastalanıyor, enfeksiyon kapıyor, hatta kanser bile oluyor. Onları gelecek nesillerin görebilmesi için ağaç doktorları tedavi ediyor, yaralarını iyileştiriyor.
İstanbul’un tarihinin en yaşlı canlı tanıklarının kim olduğunu sorsak? Altında dinlendiğiniz, gölgesinde serinlediğiniz, yanı başında bir bardak çay keyfi yaptığınız çınarlar, anıtsal ağaçlar aklınıza gelir mi? Kiminin yaşı 300’ün üzerinde, hepsi toprağa sıkı sıkıya bağlı. Kentin özellikle tarihi mekanlarında, eski külliyelerde, köşk ve saray bahçelerinde sıkça karşılaşılan bu ağaçların ömrünü uzatmak için ‘ağaç doktorları’ görev yapıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nden 16 kişilik ekip gece-gündüz çalışıyor. Bugüne kadar tedavi ettikleri ağaç sayısı binin üzerinde.
Topkapı Sarayı’ndaki 450 yaşında
Bir ağacın anıtsal değer taşıması için en az 100 yaşında ve çapının bir metre olması gerektiğini belirten Anıt Ağaçlar Budama ve Restorasyon Şefi İbrahim Dedeoğlu, İstanbul’dakilerin Osmanlı’dan bu yana hayatta olduğunu söylüyor. Osmanlı’nın doğaya çok önem verdiğini anlatan Dedeoğlu “Her doğan için bir çınar her ölen için de bir selvi dikilirdi. Bu kültür Orta Asya’dan beri devam ediyor. Kervansarayların bahçelerinde, çeşme başlarında uzun ömürlü olduğu için çınar ağacı dikilirdi. Bugün Osmanlı’nın yaptırdığı çeşmelerin, camilerin hemen yanında mutlaka çınar ağacı görürsünüz” diyor. İstanbul’da yaklaşık 10 bin anıt ağaç olduğunu söyleyen Dedeoğlu, en eskilerinin Topkapı Sarayı ve Çengelköy Çınaraltı Meydanı’nda olduğunu anlatıyor: “Topkapı Sarayı’nın ikinci avlusunun solundaki çeşmenin yanında bulunan çınar ağacı tam 450 yaşında! Ancak durumu kritik olduğu için muhtemelen 20 yıl sonra göremeyeceğiz. Durumu en iyi olan ağaçlar Çengelköy, Eyüp Sultan ve Çatalca’dakiler. Yaşları ortalama 450-500 arasında. Yapılan bakımlar sayesinde bir-iki asır daha yaşarlar.”
Restorasyon çalışmalarında görev alan orman mühendisi Besim Özyurt, anıt ağaçları en çok mantar ve kanser hastalıklarının tehdit ettiğini söylüyor: “Bu ağaçlar sokak, cadde ve parkta sıkışıp kalıyor. Oysa onların da tıpkı insanlar gibi havaya ihtiyacı var. İnsanlar da eğitimsiz, paha biçilemeyen bu eserlerin dallarını kırıyor, gövdelerine zarar veriyor. Bunlar ağaçların enfeksiyon kapıp hastalanmasına neden oluyor. Eğer bu hastalıklara başında müdahale edilmezse insan dokusundaki gibi iskelet dokusu yıpranıyor. Kanser oluyor, tıpkı insanlarda olduğu gibi dış tarafında bir ur oluşuyor. Bunları elle tedavi ediyoruz, makine kullanmıyoruz. İlaçlarını ise yurtdışından getiriyoruz.”
Dolmabahçe’deki çınarlar Sarıyer’e kadar devam ediyordu
İstanbul’da öyle yaşlı ağaçlar var ki onların isimleri tarihi olaylarla birlikte anılıyor. Sultanahmet Meydanı’ndaki ‘Kanlı Çınar’, Gülhane Parkı’nın önündeki ‘Yeniçeriler Çınarı’... Bu çınarların günümüze ulaşamadığını söyleyen Anıt Ağaçlar Budama ve Restorasyon Şefi İbrahim Dedeoğlu “Kanlı Çınarlar olarak bilinen Sultanahmet Çınarları, Osmanlı tarihinde idam edilen asiler ve paşaların burada teşhir edilmeleri dolayısıyla üzüntü veren tarihi olaylara tanıklık etti. Günümüze ulaşamayan en meşhur ağaç ise Sarıyer’deki Büyükdere Çınar’ı. Haçlı ordusunun konaklamak için gölgesini kullandığı bir ağaçtı. Bugün Dolmabahçe’nin önünden başlayan Çırağan Caddesi’ndeki çınarlar ise eskiden Sarıyer’deki su kemerlerine kadar devam ediyordu. Hatta eskiden o yol, padişahın sefer sonrası kullandığı ve halkı selamladığı yoldu” diyor.
Herbiri benim evladım gibi
65 yaşındaki Dursun Ayata, ağaçların bakımlarını yapan bahçıvanlardan en kıdemlisi... İşini çok sevdiğini söyleyen Ayata, ağaçlara evlatları gibi davrandığını söylüyor: “Yaşlı bir adamım bu yaşımda ağaçları iyileştirdiğim için şükrediyorum. Hasta olanları görünce çok üzülüyorum, gözlerim doluyor. Tedavisini yaptıktan sonra iyileştiğini görünce sarılıyorum, seviyorum.”
Star