Mandal Gazelimize Taştir yapan Ekrem Kılıç Üstadımızın teveccühüne bir cemile olarak…
(Halık yarattı seni, bir ağaçta dal oldun)
Sefer aldı kalemi gazelde misal oldun
Ekrem Kılıç üstada taştirde emsal oldun
Rüzgarlarla kırılıp, ateşlerde yanmadın
(Kader kesip biçtirdi, gün geldi mandal oldun.)
(Nice kirli çamaşır yıkanıp sana geldi)
Renkten renge boyandın, kâh siyah kâh al oldun
Rengarenk dertler ile mahzûn u melâl oldun
“Dili yok, kimselere söylemez!” bildiler de
(Dinleyip sırlarını dertlerle hemhal oldun)
(Elif kaddin daldayken zikrederdin “Hu” diye
Aşıklarla sallandın, Mecnuna visal oldun
Cemalullahı bulup celâl’de cemal oldun
Zamane kırdı seni, bağrını yardı ,yazık!
(Lam elife dönünce bir “Lâ!” çekip lâl oldun)
(Nota gibi çamaşır iplerine dizildin)
Hamparsum’dan bu yana acaip bir hal oldun
Elde saz, nefeste ney, dudakta kaval oldun
Zurnada peşrev olmaz, ne çıkarsa bahtına
(Buselik makamında Uşşak’lara yol oldun)
(Varlık sırrım ne, deyü derin derin düşündün
İlm-i Hikmeti buldun, tarihlere mal oldun
Varlık-Yokluk önünde cevapsız suâl oldun
Kimsin,necisin,nerden, nereye gidiyorsun ?
(Tefekküre dalmaktan derviş ü abdâl oldun)
(Belindeki yay sana, yardır yaydan ayrılma)
Ağyar eline geçsen, bil ki kîl ü kâl oldun
İhtilafa aldanıp gayre pâyimâl oldun
Ma’nâ-yı harfî gibi gösterirsin aslını
(Sen yay ile Tevhid’e mahzur u mahal oldun)
(Tuttukça yorgun düştün çamaşırlar elinden)
Üryanların yüzündün dertlenip hilâl oldun
Şikemperverlik ettin, ehl-i bî kemâl oldun
Ruh zaafa uğradı, beden kilo alırken
(Bir ömür böyle geçti, zamanla hantal oldun)
(Kadr ü kıymetten düştün naylon mandal çıkınca)
Uyamayınca çağa, merkeplere nal oldun
Tren görünce kaçan bir Rüstem-i Zâl oldun
Utancından saklanıp îtikâfa çekildin
(Gaiplere karıştın sanki bir masal oldun)
(Sen ecele benzersin hayat çamaşır ipi)
Darağacında ilmek, urgan-ı hammal oldun
Katleyleyip ma’nâyı boynumda vebâl oldun
“Lenfisâm” bir ma’naya tefsir olacak yerde
(Koptu kopacak her an, gerçeğe meâl oldun)
(Ten gömleğin çıkarıp tutmaklığına verdim)
Tabutumun örtüsü, settare-i sâl oldun
Âşikare söylenen hakikate şâl oldun
Ekrem, ilhamın ile gazeli taştir etti
(Söz sahnında Seferâ, ruha perr ü bâl oldun)