Röportaj: Kemal Benek-RisaleHaber
TBMM Anayasa Komisyonu’na sundukları anayasa raporu ile gündeme gelen genç hukukçuların sözcüsü Said Mürsel Çeşitcioğlu olayın ayrıntılarını Risale Haber’e anlattı.
ENTELEKTÜEL OLARAK SAİD NURSİ’NİN GÖRÜŞLERİNİ İNCELEMEYE KARAR VERDİK
Bir anayasa önerisi fikri nasıl gelişti?
Bildiğiniz gibi Anayasa toplumsal bir sözleşme. Anayasa hazırlık sürecinde de toplumun her kesimi her düşüncesini ifade etme hakkına sahiptir. İşçisi, köylüsü, profesörü, genci ve yaşlısıyla herkes bir şey söyleyecek ve neticede bir konsensüs sağlanacak. Biz 2011 Kasım ayının sonunda farklı üniversitelerden hukuk fakültesi öğrencileri olarak tamamen kendi inisiyatifimizle bir araya geldik. “Türkiye’nin en temel sorunları nelerdir?” sorusuna cevap aradık. En belirgin olarak ortaya çıkan iki sorun din ve vicdan özgürlüğü ile ırkçılık idi. Bu iki temel soruna ilişkin de toplumun merkezinden ve de kimliği, düşünceleri itibariyle uygun bir entelektüel olarak Said Nursi’nin görüşlerini incelemeye karar verdik. Bediüzzaman’ın 1909 yılında yazmış olduğu ve de anayasal talep ve beklentilere ilişkin bir makaleye ulaştık. O makaledeki önerilerin evrensel standartlarda olması ve yüz yıldır aynı konuları tartıştığımızı görünce çalışmayı hazırlamaya başladık.
Öneriyi hazırlarken nelere dikkat ettiniz?
Öncelikle şunu ifade edeyim. Kamuoyunda taslak dendi fakat bu çalışma bir anayasa taslağı değil. Bediüzzaman’ın Görüşleri Çerçevesinde Anayasal Talep ve Temenniler Raporu. Taslak ayrıdır, rapor ayrıdır. Nursi’nin bir devlet modeli önerdiğini düşünmüyorum ama ilkesel tespitleri var. Dolayısıyla taslak olsaydı objektif ve kuşatıcı olması beklenirdi. Rapor ise sübjektif görüşleri ortaya koyar. Dolayısıyla Said Nursi’li Anayasa haberleri art niyetlidir. Sürece gelince ise, çalışmaya başlayan ilk ekip olarak Risalelere vs. hakim insanlar değildik. Amacımız sadece Bediüzzaman’ın görüşlerini ortaya koymaktı. Yani bu tespitler doğru da olmayabilirdi. Bu yüzden farklı Risale-i Nur camialarından hukuk fakültesi öğrencilerini davet ettik ve metinlere uygun bir tespit raporu ortaya koyalım dedik. Geniş katılımlı müzakereler neticesinde kabarık bir doküman oluştu. Çalışmayı yürütecek bir sekretarya belirledik. Sekreterya rapora nihai şeklini verdi. Ve Dünyadaki modern demokratik anayasalarda Bediüzzaman’ın görüşleriyle çok paralel şekilde ifadeler yer aldığını gördük. Rapora o maddeleri koyarak da zenginleştirdik. Raporun temelinde Hutbe-i Şamiye’nin Zeylinin Zeyli vardır. Yöntem olarak rapordaki herbir madde hazırlanırken Risale-i Nur’daki ifade konuldu, oradan çıkan ilke tespit edilip yerleştirildi. Maddenin altına izah ve gerekçe konuldu. İzah ve gerekçede Bediüzzaman bugün yaşasa bu maddeyle paralel olarak somut nelere değinirdi deyip esasında izah ve gerekçede sübjektif bir değerlendirme ortaya koyduk. Bediüzzaman’ın görüşlerinden çıkarımlarımızı yansıtmaya çalıştık, akademik bir çalışma olmasına gayret ettik.
Meclisle ilk irtibatınız nasıl oldu?
Rapor bittiğinde Uzlaşma Komisyonu’ndan bir sunum talebinde bulunmadık. Raporu, altını çiziyorum bir taslak değildir, Mart ayı sonuna doğru komisyondaki bazı vekillere ve sayın Cemil Çiçek’e bizzat görüşerek teslim ettik. Birkaç vekil raporun bazı maddelerine karşı çıktı ancak genel anlamda çok beğenildi. Komisyon üyesi bazı vekiller bu raporun hukuki boyutunun fevkalade olduğunu, her kesimin görüşünün alınması için komisyonda sunulmasının faydalı olacağını ifade etti. Uzlaşma Komisyonu’nun daveti neticesinde İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Genç Hukukçular Topluluğu sıfatıyla TBMM’de sunum yapmaya gittik. Kuruluş ismini programa kaydeden yetkililer İİKV ibaresini eklememiş, dolayısıyla kayıtlara Genç Hukukçular Topluluğu olarak almışlar. Hatta biliyorsunuz komisyon üyesi bir vekil, raporu değerlendirmek yerine TBMM personelinin bu hatasını bizim tercihimizmiş gibi yansıttı. Meclisin daveti üzerine yapılan yazışmalarımıza tekrar baktım, aynen şu ifadeyi kullanmışız: ”İstanbul İlim ve Kültür Vakfı bünyesindeki Genç Hukukçular Topluluğu.”
İlk irtibatınızda Meclis'teki ilgililer Bediüzzaman'ın görüşleri ışığında bir öneri sunacağınızı biliyorlar mıydı? Nasıl tepki verdiler?
Biz raporu bazı komisyon üyelerine ve sayın Meclis Başkanı’na takdim ettik. Sonrasında bizi uzlaşma komisyonu davet etti. Komisyondaki görevli memurların, vekillere sunmak için talep ettiği her türlü bilgiyi de sunum öncesi gönderdik. Vekillere ne şekilde iletildiğini bilmiyorum, o memurların görevi.
Meclis anaysa komisyonu size nasıl bir davet iletti?
2 Nisan 2012 Saat 10.50’de TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda sunum yapmamız istendi.
GAZETELER BUNU DA ÇARPITTI
Komisyondaki sunumda neler yaşandı?
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yaklaşık 40 dakika sunum yaptık. Risalelerden orijinal ifadeleri de okuduk. Mesela bir ara demiştim ki “Bu ifadeler Bediüzzaman’ın Prens Sabahattin’e yazdığı mektupta geçiyor.” Komisyon Başkanı Ahmet İyimaya “Prens Sabahattin kim? Anlat” dedi. Biz de “Ahrar Fırkasından başlayarak, adem-i merkeziyete kadar pek çok şeyi anlattık.” Bunları biliyor olmamıza da şaşırdılar. Sunum sonrası milletvekilleri değerlendirmelerini paylaştı ve toplamda bir saat sürdü. Değerlendirmelerine cevap hakkımızın olmadığını söylediler. Fakat 1-2 dakika değerlendirmelerine yanıt vermeme müsaade ettiler. Gazeteler bunu da çarpıttı, cevap veremediğimizi yazdılar veya sözlerimi değiştirdiler.
MİLLETVEKİLLERİ SUNUMU BEĞENDİ
Milletvekilleri neler dedi?
CHP milletvekili Atilla Kart, “Şok oldum. Kutluyorum. Hukuk tekniği açısından mükemmel bir rapor sundunuz. Ancak insanları ilahlaştırmayalım dediniz. Raporun kapağına Bediüzzaman’ın resmini koymuşsunuz” dedi. Ayrıca daha tarafsız bir rapor sunmamız gerektiğini söyledi. Biz de, bunun bir anayasa taslağı olmadığını, talep ve beklenti raporu olduğunu ifade ettik. Bir de bence çok yapay bir eleştiride bulundu: “Neden bize İİKV değil de Genç Hukukçular olarak geldiniz?” dedi. “Komisyon görevlilerinin teknik hatası, biz bunu tam ifadesiyle görevlilere gönderdik” dedik. Kaldı ki raporda logo, isim herşey mevcut idi. Bir de çıkış esnasında ”Sayın Atilla Kart yanlış anlamayınız lakin şurada üç kişi bir araya gelip fikirlerini iletse bu bir sivil toplum hareketidir, isim ve resimlere fazla takılmamak gerekir kanaatimce” demiştim.
AK Parti’li Ahmet İyimaya sunumu beğendiğini ifade etti, olumlu ifadeler kullandı ve “Raporunuz ve sunuşunuzu görünce 30 yıl sonra bu meclis çatısı altında sizlerle tekrar karşılaşacağıma inanıyorum” demişti. Hatta salondan ayrılırken kapıya kadar uğurladılar ve üyelerle birlikte bir hatıra fotoğrafı çektirdik. MHP Milletvekili ismini yanlış hatırlamıyorsam Oktay Öztürk ise daha çağdaş bir düşünürün görüşlerini ortaya koymamız gerektiğini söyledi. Enteresandır ki, o sırada da sayın vekilin önünde arkadaşlarımızın vekillere takdim ettiği ve Oxford Üniversitesi yayınlarından çıkmış Said Nursi kitabı vardı. BDP milletvekili Altan Tan Bediüzzaman’dan, onun demokrasi ve anayasal düzene ilişkin çağdaş görüşlerinden övgüyle bahsederek kendi babası ve oğlunun adının da Bediüzzaman sevgisinden dolayı Bedii olduğunu ifade etti. Dolayısıyla tüm partiler tepki gösterdi vs. gibi haberler gerçeği yansıtmamaktadır, meclis kayıtları ortadadır.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek nasıl karşıladı?
Cemil Çiçek ile görüşmemiz kısa sürdü. Raporu takdim ettik, özetle içeriğinden ve yöntemden bahsettik, kendimizi tanıttık. İlk fırsatta mutlaka okuyacağını söyledi. Randevuyu geç talep ettiğimiz halde kendisi yoğun programı arasında zaman ayırarak büyük bir nezaket gösterdi.
Sunum sonrası özellikle belli bir medya grubunda yayınlanan haberleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Twitter’da TT olduk ve Türkiye’nin en çok konuşulan konularından birisi oldu. Bazı medya kuruluşları raporu ve sunuşu inanılmaz çarpıttı. 30 sayfalık bir rapordan 3 cümleyi cımbızla almak, vicdanla ve insafla bağdaşmaz. Örneğin bugün TİB gibi yasal bir kurum olduğu halde, devlet sanal ahlaksızlıklardan gençleri ve aileyi korumalı vs. denildi diye çarpık haberler yapıldı. Kaldı ki bu birkaç cümle raporun başlıkları arasında da yoktu ve tamamen manipülasyona uğradı. Tek tek bu konulara değinmek istemiyorum. Bu konuda söylemediğim bazı şeyler de söylenmiş gibi haber yapılmış. Tabii bunlara karşı şahsen yasal haklarımı da kullanacağım.
BİRÇOK GAZETECİ VE AKADEMİSYENDEN MAİLLER ALDIK
Bunun yanında destek mesajları da gelmiştir. Bunlardan bir kaç tane anlatır mısınız?
Mesela Türkiye’deki Hıristiyan bir grup olumlu bir değerlendirme yapmış. Liberal demokrat birçok gazeteci ve akademisyenden mailler aldık, Bediüzzaman’ın bu tespit ve önerileri 100 yıl önce yapmış olmasını çok anlamlı buluyorlar. Bazı gazeteler makale yazmamızı istiyorlar. Pek çok sivil toplum kuruluşundan tebrikler geliyor. Zira Bediüzzaman yüzyıl önce demokratik anayasal düzeni savunmuş. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, azınlıkların hakları, Kürt sorunu vs.ye ilişkin son derece vizyon sahibi tespitleri var. Nötr bir laikliği savunuyor. Dinin siyasal malzeme olmasına karşı bir entelektüel. Kuşatıcı ve kaynaştırıcı bir vatandaşlık olması gerektiğini söylüyor. İnsanlığa, çevreye, hayvan ve bitkilerin haklarına karşı sorumlu bir anayasa istiyor. Özellikle Ermeniler özelinde azınlıklara dair görüşlerini okuyunca, merhum Hrant Dink’in neden “Allah Bediüzzaman’dan razı olsun” dediğini daha iyi anlıyoruz.
Anayasa komisyonundaki havayı nazara alarak Türkiye'nin yeni anayasasına ne zaman kavuşacağını bekliyorsunuz?
Yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın yapılacağına inanıyorum. Jefferson teorisi vardır anayasa hukukunda. Her nesil kendi anayasasını yapma hakkına sahiptir şeklinde. Dolayısıyla bu tuhaf ve yamalı bohça anayasa; vizyon sahibi bir Türkiye için artık, maratondaki atletin ayaklarına bağlanmış kum torbaları gibi. Tek endişem bahsettiğim linç kültürünün çoğulcu bir anayasa yapılmasına engel olması. Okuyucuları Türkiye’de ve dünyada on milyonlara ulaşmış ve seçkin üniversitelerde hakkında akademik çalışmalar yapılan bir ismin görüşlerinin ifade edilmesinden daha doğal bir şey olamaz. Kaldı ki anayasa taslağı bile değil hazırlanan. Artık şu kabul edilmelidir ki, Türkiye halkı uzaydan gelmedi, hep buradaydı. Dolayısıyla demokrasi ve Cumhuriyet bu ülkede yaşayan insanlarla bir anlam ifade eder.
Bundan sonra benzer çalışmalar yapacak mısınız?
Neden olmasın? Fakat ben Bediüzzaman’ın eserlerine vakıf olduğumu düşünmüyorum. Dolayısıyla arkadaşlarımızla Türkiye’deki farklı mazlum ve mağdur entelektüelleri de tartışabilir ve araştırabiliriz. Önemli olan hukuk ve çoğulcu demokrasiye katkı sağlamak bizim için. Fakat Bediüzzaman’ın demokrasi, özgürlük ve anayasal düzene ilişkin yüzyıl öncesinden gelen ve bizim hala gerisinde olduğumuz görüşlerinin bu ülkedeki dindarlara ve dünyadaki Müslümanlara örnek olabileceğini düşünüyoruz. Bu fikirleri okunmaya ve araştırılmaya değer.
Sizin gibi genç hukukçulara ne gibi çağrıda bulunacaksınız?
En önemlisi sivil ve özgür düşünce. Bir de hangi fakülte, bölüm vs. olursa olsun, hocalarla ve kitaplarla yetinilmemeli. Son olarak ülkeye katma değer sağlayan inisiyatiflerde bulunmak gerek.