anımızdan hemen hiç ayırmadığınız, hayatımızın her alanında öyle ya da böyle işimizin düştüğü, satın almak için evimiz ve arabamız kadar araştırma yaptığımız akıllı telefonlar hakkında gerçekten ne biliyoruz?
Telefon bataryaları içerisinde grafit, işlemcileri üzerinde silikon, düzinelerce farklı metal, mineral gibi değişik bileşenler bulunuyor. Tabi bunların çoğunluğu çok küçük miktarlarda yeraltından çıkarılabilen maddeler; örneğin dokunmatik ekranın çalışmasını sağlayan indium tin oksit gibi.
Cep telefonlarına olan iştahımız aynı zamanda dünyanın kaynaklarını da tüketmemize yol açıyor. Sınırlı kaynaklara sahip olduğumuz düşünüldüğünde daha fazlasını istememiz daha azına sahip olmamıza yol açıyor. Peki gerçekten telefonlarımızın içerisinde neler var? Daha ne kadar telefon üretmemize yetecek kaynaklara sahibiz ve elimizdeki maddeler tükendiğinde ne yapacağız?
Akıllı telefonun içinde neler var?
Cep telefonlarının içerisindeki maddeleri tam olarak sayabilmemiz pek mümkün değil. Sebebi ise ticari şirket sırları, model ve üretici firma çeşitliliği olarak gösterilebilir. Fakat konuya dair genel bir tablo çizebiliriz.
Genel olarak bir akıllı telefon yüzde 40 metal (ağırlıklı olarak bakır, altın, platinyum, gümüş ve tungsten) yüzde 40 plastik, yüzde 20 seramik ve farklılaştırılmış materyaller içeriyor. Minerals Education Coalition'ın yayınladığı rapora göre günümüzde doğan bir bebek, akıllı telefonlar ve diğer elektronik eşyalardan hayatı boyunca 244 kg çinko, 904 kg kurşun, 912 kg bakır tüketecek.
Bir akıllı telefon içerisinde periyodik cetvelde bulunan 83 kararlı ve radyoaktif olmayan maddenin 70 kadarı bulunuyor. Ayrıca her akıllı telefon yeryüzünde nadir bulunan 17 metalin 16'sını kullanıyor.
Nadir metallerden Neodimyum, terbiyum ve disprosyum örneğin akıllı telefonların titreşim özelliği için kullanıyor. Eğer bu üç madde olmasaydı telefonlarda zil sesi dışında bir uyarıcı sistem olamayacaktı. Terbiyum ve disprosyum ayrıca dokunmatik ekranın renk üretmesi için de kullanılıyor.
Tabi buradaki "nadir" kelimesi bahsettiğimiz elementlerin az miktarda bulunması anlamına gelmeyebiliyor. Ancak çok miktarda bulunmayan ve yeryüzünün değişik noktalarında dağınık şekilde bulunan, çıkarılması büyük enerji ve zaman isteyen maddeler tükendiğinde yerine yenisinin konulması imkansız görünüyor. 2013 yılında Yale Üniversitesi tarafından akıllı telefonlar içerisinde bulunan 62 metal ve metal benzerinin yerine konulabilecek olası elementlere dair yapılan araştırmada, şu an akıllı telefonlarda kullanılan maddelerin etkisini oluşturmaktan oldukça uzak yeni maddeler bulunurken, 12 kadar metalin yerine geçebilecek hiçbir element bulunmadığı ortaya çıkmıştı.
Akıllı telefon üretiminin çok eskiye dayanmadığı malum; ancak Yale Üniversitesi'nin yayınladığı araştırma sonuçlarına bakıldığında mevcut koşullarda endüstirinin ömrünün çok da uzun olmaması tehlikesi bulunuyor. Yeni kaynakların bulunmaması, eldeki malzemelerin geri dönüşüme kazandırılmaması, alternatif araştırmalara yönelinmemesi durumunda eski telefonlara dönüş yapmak zorunda kalabiliriz.
Örneğin disprosyum rezervlerinin en iyi ihtimalle 2050 en kötü senaryoyla 2020 senesinde tükenmesi bekleniyor. Ve eğer tükenirse iPhone'ların sonu 2019 senesinde gelmiş demektir.
Firmaların 2050 yılına kadar bakır ve altın kullanımı minimalize etmesi gerekiyor. Akıllı telefon materyallerinin miktarı kadar onları topraktan çıkarıp işleyen teknolojinin de gelişimi bu hesapların değişmesine yol açabilecek etmenler.
Madencilik yöntemleri ve etkileri
Demir ve alüminyum gibi maddeler yeraltında büyük rezervler halinde bulunuyor. Örneğin günümüz teknolojilerinde en çok kullanılan 3 metalden biri olan bakırın miktarı konusunda aynı şey söz konusu değil. Yeni bir bakır madeninin üretime geçmesi yaklaşık 20 yılı alırken, devlet politikaları, yeni maden sahalarının keşif araştırlamarı gibi zorluklar bakır madenciliğini daha da yavaşlatıyor.
Akıllı telefonlarda kullanılan metal ve mineraller konusunda yer altındaki rezervler kadar, endüstriyi etkileyen diğer konular da madenlerin çıkarılma yöntemi, işçi ücretleri, maden verimliliği olarak sayılabilir. Örneğin bakır madenleri Şili, Birleşik Devletler, Peru, Avusturalya, Rusya, Endonezya, Rusya, Kanada, Zambiya, Polonya, Kazakistan, Meksika ve Çin'de bulunuyor. Akıllı telefonlarda kullanılan bir çok madde Çin'de bulunduğu için ağzı sıkı birçok şirketin, üretim sırlarını Çin'e kaptırdığını belirtmeden geçmeyelim.
Üretimin daha bu ilk aşamasına bir çok kişi, organizasyon, hükümet dahil olurken, bunun üstüne üreticiler, lojistik firmaları, perakendecileri eklediğimizde tüketicinin eline geçen bir telefonun fiyatını, içerdiği materyalleri belirleyen bir çok çevresel etmenin olduğu görülüyor.
Değişen yaklaşımlar
Akıllı telefon üretiminin getirdiği yükü hafifletmek için farklı yaklaşımlar üzerinde düşünülüyor. Örneğin daha uzun ömürlü telefonlar yapmak, geri dönüşüm süreçlerinin verimini arttırmak bunlardan bazıları. Project Ara benzeri modüler akıllı telefonlar, mevcut duruma bakıldığında bir fantezi olmaktan öte, teknolojisi eskiyen akıllı telefon parçalarının değişimi ve geri dönüşümü konusunu ön plana çıkardığı için çıkış kapısı olarak görülebilir.
Apple çevresel kimlik oluşturma konusunda en yüksek sesle konuşan şirketlerden biri. Çalıştığı tedarikçilerin yüzde 90'ı çevreyle uyumlu olan Apple, satış yaptığı ülkelerin yüzde 99'unda geri dönüşüm programına da sahip.
Benzeri çalışmalar yapan firmalar da bulunuyor. HTC, Samsung, LG, Sony ve Motorola gibi firmaların da online olarak yayınladıkları çevreye duyarlılık bildirileri bulunmakta.
Akıllı telefonlarda kulanılan malzemelerin çıkarılması ve geri dönüşümü konusunda yüksek sesle konuşan firmalardan biri de 2010 yılında bir farkındalık kampanyası olarak başlatılan Fairphone firması. Firma sektörde bir yenilik yaratma yolunun kendi cihazlarını üretmek olduğuna karar vererek, madencilik, dizayn, üretim, geri dönüşüm gibi konularda optimize ettiği telefonlarını piyasaya sürüyor. Bu telefonların en çok bahsedilen yanı, çevreye zarar vermiyor oluşları.
Henüz telefonların içerisinde kullanılan madenlere göre telefon modeli seçmekten uzak olduğumuz bir gerçek. Fakat kullanıcıların yavaş yavaş yeni aldıkları akıllı telefonların içerisindeki madenlerin nereden geldiğini sormasının vakti gelip geçiyor bile. Ayrıca eski telefonların içerisinde bulunan bakır, altın ve diğer elementleri geri dönüştürebileceğiniz gönüllü kuruluşları da desteklememiz şart.
Belki de artık akıllı telefonların bizim için ne yapabileceğinden çok, bizim akıllı telefonlarla dünyaya ne yaptığımızı düşünmemizin vakti gelmiştir; ne dersiniz?