Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Meder yaptığı açıklamada, 'Türkiye genelinde televizyonda yayınlanan kadın programlarını takip edip etmediklerini, bu programlardan yararlanıp yararlanmadıklarını, yararlanıyorlarsa hangi konularda yararlandıklarını, yararlanma biçimleri arasında bir farklılığın olup olmadığını belirlemek' amacıyla bir araştırma yaptıklarını söyledi.
Araştırmaya Türkiye'nin değişik illerinden yaklaşık bin kadının katıldığını belirten Meder, evli, ilkokul mezunu, okur-yazar olmayan, 3 ve üzeri çocuğa sahip kadınların katıldığını bildirdi.
Prof. Dr. Meder, kadınların kitle iletişim araçlarını kullanma durumları, boş zamanlarını değerlendirmeleri, hangi tür program izlemeyi tercih ettiklerine bakıldığında yüzde 46,3'ünün televizyon izlediği, yüzde 15,8'nin komşu ziyaretlerinde bulunduğu, yüzde 13,8'inin ise çocuklarıyla ilgilenmeyi tercih ettiğinin belirlendiğini dile getirdi.
Araştırma sonucu elde edilen bilgileri değerlendiren Meder, televizyonun yaygın bir boş zaman aktivitesi olarak görülmesinin, eğitim durumuyla doğrudan orantılı olduğunu anlatarak, 'Özellikle çalışmayan kadınlar televizyonu daha yaygın bir şekilde tercih ediyor. Bunun temel nedeni kadınların ev dışındaki sosyal yaşama aktif bir şekilde katılmamaları, zamanlarını geçirebilecek daha iyi bir alternatiflerinin olmamasıdır' dedi.
TELEVİZYON BAĞIMLILIĞI
Araştırmayla ilkokul mezunu olan ve okur-yazar olmayan kadınların boş zamanlarının 4 saat ve üzerini televizyon izleyerek geçirdiğinin ortaya konulduğunu ifade eden Prof. Dr. Meder, 'Üniversite mezunu kadınlar 4 saatin altında televizyon izlerken, arta kalan boş zamanlarını kitap okuyarak geçiriyor. Kadınların televizyonda en çok izlemeyi tercih ettikleri programlar, izdivaç, aile içi sorunların işlendiği programlar, kayıpkonularının işlendiği programlar oluyor' dedi.
Ev içi dekorasyon ve yemek programlarının daha az izlendiğini belirten Meder, kadınların gündüz kuşağı programlarını takip etme nedenlerinin farklılıklar gösterdiğini vurguladı.
Meder, 'Kadınlar, yalnızlıklarını gidermek, kendilerini rahatlatmak, başkalarının özel hayatlarını merak etme isteğini tatmin etmek gibi nedenlerle ekran karşısına geçiyor. Kadınlar televizyonda verilen konuya daha çok odaklanıyor. Bunun yanı sıra toplumun kültürel ve dinsel değerlerini ekrana taşıyabilen, işlerini ciddiyetle yapan, halkın yanında olduklarını gösteren ve bunu hissettiren sunucular programlarına daha çok kitleyi sürüklüyor' diye konuştu.
'Kadın programları, kadınların televizyona olan bağımlılığını artırıyor' diyen Meder, ortak bilgi ve duygu paylaşımının kadın erkek eşitsizliğini daha da pekiştirdiğini, hatta aile içi şiddete yol açabildiğini savundu.
Program konuklarının yaşam hikayelerini anlatırken, toplum değerleriyle uyuşmayan yönler üzerinden oldukça ezici, saldırgan, yargılayıcı, yıkıcı ve iktidarı pekiştirici hareket ettiğini vurgulayan Meder, 'Bu kişisel alana, haklara bir saldırıdır. İnsanların birbirlerine farklı yaşam biçimleri ve düşüncelerinden dolayı, program yayıncılarının ya da sunucularının dile getirdikleri gibi hoşgörü ve saygı çerçevesinde işlemediği tamamen aksi bir görüntünün hakim olduğuna dikkat etmek gerekmektedir. Bu programlarda kadınlar geleneksel cinsiyet rolleriyle yeniden tanımlanmakta, kamusal ve öze olan ayrımı belirsizleştirilmektedir' dedi.
Akit