Gökler ağlar mı ki gerçekten?
Niye ağlar, ağlarsa gökler ve nasıl ağlardı.
Rabbim, zulmetmiş ve zulümlerinden dolayı gazaba uğramış olanların ardından Gök ve yer ağlamaz (Duhan/29) diyordu.
Ama sen giderken gök ağlıyor,
Yer, o suları taşımaktan bizardı
Cumartesiyi pazara bağlayan gece, geç saatlerde eve geldim.
Yatağa girerken, içimi tuhaf bir sıkıntı sardı
Fazla uzun sürmedi.
Ve sonra gökler boşaldı. Ah u figan ediyordu sanki gökler. Sel olup dökülüyordu yeryüzüne yaşlar
Damlalar ah u fizârdı.
Ve yağmurun kalplerde yankılanan derin bir feryadı vardı.
Uykum kaçtı.
Çıkıp teras kapısından Çamlıca tepelerine baktım, ağlıyorlardı
Sabahın ilk ışıklarına kadar, ne ben uykuya dalabildim, ne o beni sardı
Beni uyutmayan bir şey vardı
O damlaların muttarit sesinde
Ve ta uzaklardan
Maveradan veya o yerden
Gecenin nağmeleri serpiliyordu
Ufka ermişti sanki sular
Vec içinde sema ediyorlardı.
Sonra bir Anka sesi duydum
Ardında katar katar turnalar vardı
Kanatlarında ışıklar saçıp
Kaf dağına uçuyorlardı
İçimde bir yerde bir sela
Gökten melekler zemzem taşıyorlardı
Yola dökülmüş mübarek bir kanı
İtina ile yıkıyorlardı
Sabahtı ve gökler hal ağlıyordu.
Bir ses duyuldu:
Bir elinde kandil, diğer elinde şefkat tutan bir er...
Hakka yürüyordu.
* * *
Ve Eyüpte bir musalla taşı. Üzerinde o vardı.
Nasıl bilirdiniz diye sordu Nur yüzlü bir genç:
Binlerce can, yüz binlerce avaz olup haykırdı:
-İyi biliriz!
Allahım! Bir gidenin ardından bu ne güzel ikrardı.
-İyi biliriz!
Temel ağabey, işte böyle uğurlandı.
Elbette yüreklerde hüzün vardı ammma.
O ne yaptığını bilen rabbine kararlı adımlarla giden bir kahramandı.
Selam sana aziz dostu.
Emin olabilirsin ardından çok ağlayanın vardı.
Sen bir Hak dostuydun eminim
Çünkü ardından yerler ve gökler ağlıyorlardı.
O ne güzel rahmet ne güzel uğurlamaktı...
Gasteci.com