Madem hiçbir şey hiçbir şe’n hiçbir hal hiçbir keyfiyet o muhit iktidarın o şamil ihtiyarın daire-i tasarrufunun haricinde olamaz; öyle ise benim evimde yaptığım temizlik de Kuddüs imine bir nevi mazhariyetten başka bir mana taşımıyor. Hilkat şeceresinin bir teferruatı da olsa madem yaratılıyor öyle ise o şecerede cari olan bütün kanunlar her bir teferruatta da caridir. Kainatı temizleyen tanzif fiili demek benim hanem de de iş görüyor. Benim çabalayıp temizlik için çalışmam da tanzif fiilinden gelen emri dinlemek manasını taşıyor. Bir karınca nasıl o emre imtisal ederek pervane sineğinin cenazesini kaldırıyorsa ben de aynı o emre imtisalen evimi temizliyorum. Buraya kadar geyet güzel ama eğer üç metrekarelik bir tuvaleti otuz beş litre su ve 250 ml çamaşır suyu ile temizliyorsam ism-i Kuddüs’ten gelen tecelliler ile beraber ism-i Adl ve ism-i Hakem’den gelen tecellilere mazhar olamıyorum, onları aynamda gösteremiyorum yani bu iki isme ayine olmama mani olan kirlerden temizlenememiş oluyorum. Buna aynaların kabiliyeti cihetinden bakabiliriz.
Evet, kainatta muazzam bir denge ve ölçü var. Bu denge ve ölçüye muvafık hareket eden insanlara Kamil İnsanlar diyoruz. Kainat hangi isme nasıl ayinedarlık ediyor ise bu insanlar da öyle ayinedar oluyorlar. Cenab-ı Hakk her mahluku esmasına ayine olarak yaratmış. Hakaik-ül eşya Esma’ül Hüsna’dır ve bu nedenle eşyada asıl olan hüsün ve hayır cihetidir. Şerler ve çirkinlikler mazharların kabiliyetlerinin noksaniyetinden kaynaklanır.
Yazının başındaki temizlik misali üzerinden gidersek evimi temiz tutmam ism-i Kuddüs’e ve o isimden gelen tanzif fiiline ayinedarlık edebilmem demektir; ki bu fıtratımı yaşamam manasına gelir çünkü fıtraten ayine olarak yaratılmışım. Bu temizliği yaparken suyu israf etmem ise Adl ve Hakem isimlerine ayine olamam manasına geliyor yani bu noktada fıtratımı gerçekleştirememem, parlak bir ayine olamam demek.
İhlas risalesinin sonunda Allah’tan bizleri ihlası tâmme muvaffak eylemesini niyaz ederken Üstadımız “bütün Esma-i Hüsnâsını şefaatçi yapıp” niyaz ediyoruz diyor. Bundan anlıyoruz ki ihlas-ı tâmme muvaffak olmak demek tüm esmaya bir mazhariyet manasına geliyor. Misalimizde hem temizlik yapmak hem de o temizliğin iktiza ettiği kadar malzeme kullanmak ve ömrümüzün o temizlik ne kadarını hak ediyorsa o kadarını bu temizliğe ayırmak ‘ihlasla temizlik yapmak’tır. Demek temizliğin de ihlaslısı ihlassızı olabiliyor.
Eğer her gün beş altı saatimi temizlik yaparak geçiriyorsam bu benim temiz biri olduğuma değil, hikmet ve adalete zıt hareket eden biri olduğumu gösterir. Bu her gün iki orta kalınlıkta kitap okuyabileceğim vakti temizliğe harcamam demektir.
Demek her işte bir ihlas var ve bu, o iş hangi isimden gelen fiilin tecellisi ile ademden vücuda çıkarılıyorsa o fiile ayine olabilmekten ibarettir. Bu ayine olabilmek ise fıtratımın ta kendisidir zaten Allah bizi ayine olarak yaratmıştır. Bu ayinedarlığı tam tahakkuk ettiren ve her ismin ayinedarlığını tam olarak her mertebede tahakkuk ettiren ise Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamdır. On birinci Lem’ada sünneti seniyye Esma-i İlahiyyenin hudutları dairesindeki edep olarak tanımlanıyor. Yani sünnete ittiba etmek demek Esma-i İlahiyye’ye muvafakat etmek demektir.
Eğer bu ayinedarlığın tahakkuku konusunda sünnet-i seniyyeye ittiba gibi bir ölçü bize verilmemiş olsa hem her ismi bilecek hem her ismin tecellilerini bilecek hem de o tecellilere nasıl ayinedar olacağımızı bir bir tetkik edecek kadar harika bir deha ve cihazata malik olmamız iktiza ederdi. Bakın Allah’ın rahmetine ki “sen Resulüme tâbi ol; böylelikle fıtratını yaşamış, benim rızamı kazanmış, isimlerime cami bir ayine olmuş olursun” diyor manen bize. Evet irsal-i rusul nimeti için Allah’a hamd olsun ki bir “üsve-i hasene” olarak peygamberleri bize rehber etmiş ve yine hamd olsun Allah’a ki en son ve ekmel-i resul olan Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselama bizi ümmet etmiş.
Biz ne kadar sünnete ittiba edebilirsek o kadar Esma-ül Hüsna’ya ayinedar olmuş olacağız ve o kadar Allah’ın muhabbetine mazhar olacağız. Allah’ın bize muhabbet etmesinin ne manaya geldiğini anlamanın kısa bir yolu Risale-i Nur Külliyatı’nı dikkat ve tefekkürle okumaktır. Mesela mahlukatın istidatlarının kuvveden fiile çıkması ile Cenab-ı Hakk’a ait memnuniyet-i mukaddese, iftihar-ı münezzehe gibi manalar yani Cenab-ı Hakk’ın şuunatına ait manalar zannediyorum bu mesele ile alakadar.
Ev hanımlarının temizlik takıntılarından da az bahsedecektim ama şuunat kavramından sonra pek kesif göründü belki bir başka sefere bu konuya bakabiliriz.
Allah’ın bizleri sünnet-i seniyyeye ittiba ile rızıklandırması temennisi ile.