Ramazan yaklaştı, birkaç gün sonra idrak edeceğiz inşaallah. Ramazana benzemeyen ikinci ramazan olacak gibi. Geçen sene camiler toptan kapalıydı, bu sene sadece teravihler için kapalı. Anlamak zor gerçekten. Metrolar, otobüsler, alışveriş merkezleri, fabrikalar, çarşılar, parti kongreleri hepsi dolu iken camilerin sadece teravih namazlarına kapatılmasını anlamak zor gerçekten. Kaldı ki pandemi kurallarına herkesten ve her yerden daha fazla riayet eden camiler ve cami cemaati. Yani yatsı namazına izin var ama yatsı namazından hemen sonra kılınacak olan teravih namazına izin yok. Böyle abes bir hale ilk defa şahit oluyorum.
Bazı hocalar durumdan istifade ile Hz. Peygamber’in teravih diye bir namaz kılmadığını, bunun dinin değil, din kültürünün bir parçası olduğunu söyledi. Sanki din ile din kültürünü bıçak misali birbirinden ayırmak o kadar kolaymış gibi. Rekat sayılarında birkaç farklı görüş olmakla birlikte Peygamberimizin adına teravih denen nafile bir namazı kıldığı kuşkusuzdur, bu hususta İslam alimleri arasında herhangi bir ihtilaf yok. Camilerde cemaatle kılınması Hz. Ömer döneminden başlayıp günümüze kadar gelen bir uygulama. Kandil geceleri gibi Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkmış bir şey değil.
Çıkıp yöneticilere “metrolar, otobüsler, alışveriş merkezleri, fabrikalar, çarşılar, kamu binaları, parti kongreleri hepsi açık ama buna rağmen camiler teravih namazına neden kapalı?” diye cesurca ve dürüstçe sormak yerine “camilerde teravih namazı kılınması haramdır” demek tek kelimeyle korkaklıktır, talihsizliktir, tutarsızlıktır, had-bilmezliktir. Hani bir şeyi haram veya helal kılma yetkisi sadece Allah’a aitti, Hz. Peygambere bile tanımadığınız/vermediğiniz bu yetkiyi hangi hakla, hangi akılla, hangi cüretle kendinize veriyorsunuz, açıklar mısınız lütfen?
Ayasofya’nın baş imamı görevinden istifa etti. Hadi Özışık bayram havasında. Dediklerimin arkasındayım diyor, Özışık. Diyanet kurumunun devletin emrinde olduğu bir yerde “diyanet görevlileri neden özgürce konuşmuyor?” diye sormak abesle iştigaldir. Vakıa bu durum bin dört yüz yıldır İslam dünyasının kanayan yarasıdır. Emeviler’de, Abbasiler’de, Fatımiler’de, Selçuklular’da, Osmanlılar’da vaziyet pek farklı değildi. Zalim Yezid’in askerleri Hz. Hüseyin’in mübarek başını cami ortasında yuvarlarken hangi alimden, hangi cemaatten ses çıktı ki?