Terzi Mehmet Oğuz’u rahmetle anıyoruz

Risale-i Nur okuduğu ve evinde bu kitapları bulundurduğu için 7 Ocak 1961 senesinde karakolda dövülerek işkence ile 32 yaşında şehid edilmiştir

Risale Haber-Haber Merkezi

Terzi Mehmet Oğuz, Nazilli’nin dört Mehmetlerinden birisidir. Risale-i Nur okuduğu ve evinde bu kitapları bulundurduğu için 1961 senesinde karakolda dövülerek işkence ile 32 yaşında şehid edilmiştir.
Bu, insana ürperti ve hüzün veren facianın en yakın şahidi ise zamanında Nazilli’nin en faal nur talebelerinden birisi olan Mehmet Büker’dir. Mehmet Büker vefat etti… Fakat oğlu Servet Büker hayatta ve her şeyi babasından dinlemiş; dinlemenin ötesinde babasıyla beraber zaten hadisenin içinde bulunmuş… Servet Büker aynı zamanda Şehid Mehmed Oğuz’un yanında terzi çıraklığı da yapmış, merhumu çok iyi tanıyor. Bu sebeple bildiklerini, babasının kendisine anlattıklarını bize yazmasını talep ettim. Bizi kırmadı ve olayı teferruatlı bir şekilde anlatan müsvedde halinde yazılı bir metin verdi. Metni düzenledikten sonra kendisini tekrar ziyaret ederek tashih ettirdim.
Servet Büker şunu özellikle belirtmiştir: “Bu meselenin en yakın şahidi benim. Daha önceki bazı yayınlarda hatalar yapılmış, az-çok değişik olarak anlatılmıştır. Bu vesile ile onları da tashih etmiş olalım…”

Ömer Özcan

Servet Büker anlatıyor:

1960 ihtilalinden önceydi. Babam Mehmet Büker, Mehmet Ali Özdin, Mehmet Tokyay ve daha sonra karakolda şehid edilen Mehmet Oğuz yani Nazilli’nin 4 Mehmetleri tutuklandı. Önce Nazilli Cezaevine konuldular. Bizim evimiz cezaeviyle karşı karşıya olduğu için, tedbir olarak kısa bir süre sonra Aydın Kapalı Cezaevine nakledildiler.
Babam ve üç arkadaşı bu mahkemede idamla yargılandılar. Çeşitli avukatlara baş vuruldu... Fakat babam hiç birini beğenmedi... “Bizim Avukatımızın seccadesi çantasında, kellesi koltuğunda, para için çalışmayan birisi olmalı” diyordu. Bu arada Ahmet Feyzi Ağabey ile tanışıklığı olan Avukat Bekir Berk’e bir vesile ile haber ulaştırıldı. Bekir Ağabey o tarihlerde buralarda yeni yeni tanınmaya başlamıştı. Av Bekir Berk kelle koltukta, seccade çantasında bir avukattı… Bekir ağabeyin ücret konusundaki cevabı ise çok enteresandır. “Bu ağabeyler bu hizmet için kaç para aldılarsa, bana onu verin yeter” deyip davayı karşılıksız almıştı. Babam aradığını bulmuştu...
Ve idamla yargılanan babamlar Av. Bekir Berk’in muhteşem savunması ile 17 Ekim 1960 tarihinde Aydın Ağır Ceza Mahkemesinden beraat ettiler ve kitaplarına iade kararı verildi. Ama bu arada tam yedi ay 20 gün içerde kalmışlardı…

KARAKOLDA İŞKENCE İLE ŞEHİT EDİLEN MEHMET OĞUZ’LA EN SON BABAM GÖRÜŞMÜŞTÜ

Servet Büker, burada bitmeyen Nazilli Nur davasının insana elem ve dehşet veren devamını şöyle anlatıyor:
“Bundan sonra karakolda dövülerek şehit edilen Terzi Mehmet Oğuz hadisesi yaşandı. Dört Mehmet’lerin kitaplarına iade kararı verilince, Terzi Mehmet ağabeyimiz Nazilli Hükümet Konağındaki Savcılıktan kitaplarını alıyor, sırtındaki bir çuvalla sevinç içinde evine götürüyor… Fakat kader-i İlâhi işte… Hükümet binasından dışarı çıkarken merdivenlerde Komiser Şükrü ile karşılaşıyor. Komiser Şükrü çok muhalif birisi… Kitapları görünce hazmedemiyor ve Terzi Mehmet Oğuz Ağabeyi, “hakkında takibat var” deyip tekrar karakola çağırıyor... Herhalde acele işi vardı ki oradan ayrılıyor… Tarih 7 Ocak 1961.

“İşte o günün yatsı namazında Terzi Mehmet abi ile babam ‘Koca Cami’de buluşuyorlar. Namazdan çıktıktan sonra babama: “Beni karakola çağırdılar, gideceğim” diyor. Babam da: “Mübarek, sabah olsun hayr olsun, bu gece vakti gitme karakola… Gitme!..” diyor. O zaman 1960 İhtilalinin en hızlı günleriydi… Belediyenin oradaki heykelin önünde “gitme” diye yarım saat dil döküyor rahmetliye.
Rahmetli de, “bunlar adam mı yiyecek canım…” deyip ısrar ediyor. Laf uzayınca bir ara, “Abi Abi! Bu ulvi davaya bir baş feda etmeden olmaz” diyor ve karakola teslim olmak üzere oradan ayrılıyor…

“Babam Mehmet Ağabeye bir türlü laf anlatamaz ama kendisi daha tecrübeli olduğundan, bu işin burada kalmayacağını sezdi ve bizim evi terk etti. Evin aranacağını tahmin etmişti. O gece ayağından rahatsız olan ayakkabıcı Yusuf ağabey vardı, onun evine gitti. Biz evde kaldık. Bir müddet orada kaldıktan sonra karanlıkta yürüyerek şehir dışına çıkıyor ve birkaç kilometre yürüdükten sonra, şehir dışından geçen bir araca biniyor. Sonra üç araç daha değiştirip Balıkesir’e ulaşıyor.
Fakat vâ esefa… Sabahleyin Terzi Mehmet Oğuz Ağabeyin vefat haberini alır… Yine acı ve hasret onu yakar…

“O meş’um gece tam üç kere polisler bizim evi bastılar. Evde arama yaptılar. Hatta ayakkabılarını çıkarmak istemedi polisler. Ben o yaşıma rağmen çıkarın dedim ve çıkardılar. Üçüncü gelişlerinde rahmetli arabanın içindeymiş. Yaralı perişan bir vaziyette…

“Onu, içkili, düşmüş falan deyip hastaneye götürürlerken bize uğramışlar. Babamı da alıp götürmek için gelmişler. Öylece ağır yaralı bir vaziyette hastaneye bırakıyorlar Mehmet Ağabeyi...

“Olay böyle… Yoksa Mehmet Abinin evine baskın yapıp alıp götürme yok. Başka bazı yerlerde bu olay hatalı ve eksik yazılmış. Bunları ben babamdan aynen böyle dinledim ve yaşadım. Anlattığım gibi bu feci hadiseden önce, Terzi Mehmet ağabey ile en son görüşen babam olmuştu.

“Karakoldaki işkence hadisesini ise bir genç olduğu gibi görüyor. Şöyle ki:
“Aynı gün iki çocuk dövüşürken, birisi öbürüne bıçak çekiyor… Bunları bir bekçi görünce, bıçağı çeken kaçmış, diğerini yakalayıp karakola getirmişler.
“Karakolda da o sırada Mehmed Ağabeyi dövüyorlarmış. İşte o çocuk her şeyi görüyor orada... Çocuğun ifadesine göre:
“Mehmed ağabeyin kafasına, koluna, karnına… Ellerindeki coplarla, yumruklarla, tekmelerle, insafsızca vuruyorlarmış. Bir ara herhalde kafasına çok kuvvetli bir darbe gelmiş ki, beyin kanaması geçirip orada yığılıp kalmış. Hemen hastaneye götürmüşler…

“Fakat ne çare ki, Terzi Mehmet Ağabey hastanede beyin kanamasından vefat etti... Suçu sadece Kur’ana hizmet olan bu masum, mübarek insan, dövülerek böyle şehit edilmişti… Dünyada sonuç böyle… Hesap elbette Mahkeme-i Kübra’da bitecek…
“Ben Terzi Mehmet Ağabeyin çırağı idim. Yaz tatilinde iki dönem onun yanında çalıştım. Çok efendi, çok hoş, mübarek bir insandı. Zayıf, uzun boylu, bıyıklı, yüzü biraz kemikliceydi… Allah rahmet eylesin…

“Nazilli’nin en eski nur talebelerinden Yazırlı Hacı Mustafa Öztürk Ağabey, “Şehidimizin kanı yerde kalmasın” diye buradan bir çok avukat tuttu. Fakat hepsine baskı yapıp davadan vazgeçirdiler. On bin lira teklif ettiği halde davayı alan avukat olmadı. Sonunda Ahmed Feyzi ağabey aracılığı ile Av. Bekir Berk’e vekalet veriliyor…”

Servet Büker’in anlattıkları böyle. Hadisenin devamını Av. Gültekin Sarıgül’den sordum. Şu bilgileri verdi bana: “Terzi Mehmet’in vefatına sebep olan komiserin davası takip edildi… Fakat ufak tefek cezalarla geçiştirildi… Üstelik bu komiser terfi ettirilerek, Antalya’nın Elmalı Kazasına tayin edildi. Terzi Mehmed işkence ile şehid olan tek ağabeyimizdir… Allah rahmet eylesin... İnşallah şehittir...” Demek ki iş başka mahkemeye kaldı...

Nur Talebeleri Haberleri